2014 yılında MSGSÜ İstatistik Mezuniyetimden sonra İşletme Yönetimi Yüksek Lisans ve İnsan Kaynakları Yönetimi bölümlerinden de mezun oldum.
6 Senelik iş hayatımda ise DISC, Belbin Takım Rolleri ve 16PF Kişilik testlerini baz alarak Kariyer Yönelim Danışmanlığı, Takım Kurma ve Motivasyon Danışmanlığı ve Öğrenciler için Kariyer Yönelim Koçluğu verdim.
Bunun yanı sıra Yaşam Koçluğu tecrübemde de bu testleri kullanarak insanların Bilişsel Kişilik, Davranış ve Hayattaki rollerini daha çok tanıyarak kendilerini bulmalarına rehber oldum.
Şu anda bu eğitimlerimin yanısıra bicisim.com'un COO'su olarak tecrübelerimi kurucu ortağı olduğum firmaya aktarıyorum.
Günümüzde bir çok insan ve firma malesef kendini ve etrafındaki kişileri deneme-yanılma yöntemiyle tanımaya çalışıyor. Yıllarca süren sosyolojik ve psikolojik araştırmalarla ortaya çıkan bilimsel kişilik testleri ile çok daha emin adımlarla geleceğimize yön verebiliriz.
Uzmanlık Alanları
Hangi Konularda İnsanlara Yardımcı Olabilirsin
Kariyer Danışmanlığı
Yaşam Koçluğu
Kişilik testleri bazlı kendini tanıma
Kişilik özelliklerine uygun meslek ve departman seçimi
Önceki blogumda, evrenin doğası ve “değişim” in hayatlarımızı ve evreni etkileyen en önemli güç olduğu hakkında konuşmuştuk. Ve bu bizim için hayatı anlamını keşfetmenin ilk adımı oldu. Bugün, değişim fikrini günlük yaşamlarımızda nasıl uygulayacağımız hakkında konuşacağız. Önce bir konuda anlaşalım. Biz insanlar basit canlılarız. Herhangi bir süper gücümüz yok, geleceği tahmin edemeyiz, kendi yaşamlarımız üzerinde bile 0 kontrolümüz yok. Kaderimizi etkileyen sayısız beklenen veya beklenmeyen faktör var. Biz sadece hayatımızı yaşarken elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. “Elimizden gelenin en iyisi” anlamlı bir hayat sürmek için gerçekten çok güçlü bir kelime. Eski Mısır'da, bir kişi öldüğünde, ölüm tanrısı Anubis'in, o kişinin kalbini ibis (çölde yaşayan bir kuş türü) tüyüyle bir tartıya koyduğuna inanılıyordu. Ancak kalbiniz bu tüyden daha hafif çıkarsa ruhunuz cennete gidebiliyordu. Eski Mısır'da yaşayan hayatının sonuna yaklaşmış bir insan olsaydınız, yaşama bakışınız şöyle olurdu: “Hayatımda iniş çıkışlar oldu. Bazen kaybettim, bazen kazandım. Hayatım her zaman daha gençken planladığım şekilde gitmedi. Ama bu hiç sorun değil. Ben kendim ve etrafımdaki insanlar için her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. İyi bir insan olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Zor zamanlarda açgözlülük, kıskançlık ya da öfke gibi olumsuz duygulara kapılmadım. Bu yüzden kalbim hafif. ” Eski Mısır’da asıl yaşam amacı başarılı olmak, iş stresi veya her zaman daha fazlasını talep etmekle ilgili değildi. Amaç, elinizden gelenin en iyisini yaparak tatmin edici ve kalbinizin hafif olduğu bir hayat yaşamaktı. Günümüzde insanlar giderek daha stresli veya yıpranmış hissetmeye ve olumsuz duygulara tutunmaya meyilli oluyorlar ve bu sebeple de kalplerinde hep bir ağırlık hissediyorlar. Bunun birden fazla nedeni var: Küreselleşme insanlara başarılarının hiç bir zaman yeterli olmadığını hissettiren yeni bir konsept yarattı. Her gün (sosyal medyanın da etkisiyle her zamankinden daha fazla), bizden daha iyi işlere, arabalara, bedenlere, evlere ve daha iyi yaşamlara sahip insanlar görüyoruz. Ve bu insanların bazıları (infculencerlar) sosyal medyayı kullanarak doğrunun her zaman kendi yaşam tarzları olduğunu bize empoze ediyorlar. Bu yüzden elimizden gelenin en iyisini yapmak yavaş yavaş bir seçenek olmaktan çıkıyor. Her konuda “en iyisi olmalıyım yoksa bir hiçim” bakış açısıyla düşünüyoruz. Bu, hepimiz için karanlık bir yanılsama yaratıyor ve sahip olduğumuz onca şey için hiç bir zaman mutlu hissetmememize neden oluyor. Hayat her geçen gün daha hızlı bir hâl alıyor. İhtiyacımız olan her şeyi mümkün olan en kısa sürede ve en mükemmel şekilde elde etmek istiyoruz. Hayatımızda hata ya da kazalara, gecikme veya beklemelere kesinlikle yer yok. Bu yaşam sistemi hepimiz için risk almayı, toplum içinde dikkat çekmeyi, farklı olmayı, hatta farklı bir şekilde düşünmeyi bile çok korkunç bir hale getiriyor. İnsanlık yavaş yavaş hayattaki neşe ve heyecan pahasına “mükemmel” bir hayat kuruyor. Hayatın zor ve acımasız olduğunu düşünmek için kodlanmış durumdayız. (Not: Hayır değil.) Hayatımızı zorlaştıran biziz. İlkokuldaki ilk sosyalleşmemizden itibaren arkadaşlarımıza karşı yarışıyoruz. Çocuklarımız için notlar, test sonuçları, başarı oranları, puanlar, ödüller var. Bu sistemin tehlikesi şudur: Bir şeyler kazanmak ve elde etmek Dopamin hormonunun birden bire çok hızlı yükselmesine sebep olur ve çocukluktan itibaren bu son derece bağımlılık yapan hormona bağımlı hale geliriz. Ve bu hormonun hayatımız boyunca bizi etkileyecek bir çok kötü yan etkisi vardır (dürtüsel davranış, obezite, dikkat bozukluğu vb.). Aslında sadece 3. değil, yukarıdaki tüm paragraflar bir şekilde Dopamin bağımlılığına bağlıdır. Ama gerçek mutluluk hormonunun ne olduğunu biliyor musunuz? Serotonin. Etkileri daha uzun sürer, Dopamin gibi bağımlılık yapmaz ve iç huzurun arkasındaki gerçek sebeptir. Ayrıca vücudumuzdaki Dopamini baskılar. Peki bu hormonu nasıl üretiyoruz? Diğer insanlara yardım ederek, diğer insanları mutlu ederek, fedakarlık yaparak ve ekip çalışmasıyla. Sanırım kafanızda bir şeyler oluşmaya başladı. Şimdi “uygulama” kısmına geçelim: Yaşamınızdaki değişimi yönetmenin ilk adımı, yaşam hakkındaki algınızı değiştirmektir. Adım adım hayatlarımızı sevinç ve minnetle dolduracağız. Bu süreçte sadece birazcık sabırlı olmanız gerekiyor. Yukarıda yazdıklarımı düşünün, sadece yaşam hakkındaki düşüncelerinizi kademeli olarak değiştirmeye çalışın, her seferinde bir veya iki tane. Benimle aynı fikirde olduğunuz ya da olmadığınız argümanlar olabilir, bunları da düşünün. Ve her gün uyumadan önce kendinize şunları sorun: “Kalbim ağır mı yoksa hafif mi?”. Eğer kalbinizin ağır olduğunu düşünüyorsanız kendinize şu ikinci soruyu sorun: “Yaptığım seçimler yüzünden mi? Yoksa başka biri ya da başka bir şey bana yanlış bir şekilde kalbimin ağır olduğunu mu düşündürüyor?” Günümüzde insanlık olarak “COVID-19” adlı bir virüse karşı savaşıyoruz ve insanlar için bu gerçekten kötü bir salgın. Ama aynı zamanda doğa ve hepimiz için de bir değişim yaratıyor. Virüs salgını başladığından beri dünyadaki şehirlerde hava kirliliği ila P oranında düştü, karbondioksit emisyonu önemli ölçüde düştü, göller ve nehirler daha temiz. Sonunda doğanın önemini ve ona karşı nazik olmadığımızda bize neler yapabileceğini anladık. Ayrıca bu durum kendi yaşamlarımızda bir değişiklik yaratmamız için bize büyük bir şans verdi. İş hayatında da büyük bir algı değişikliği yaşanıyor. İnsanlar daha çevik ve özgür bir sistemle evden çalışmaya başladı. En gelenekselci ve kuralcı insanlar bile bunun mümkün olduğunu fark ettiler. Takım arkadaşlarımızı, yöneticilerimizi, ünlü insanları, liderleri evlerinde bir kapüşonlu eşofmanla, pijamayla ya da çocuklarıyla birlikte görüyoruz. Hepimizin aslında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan insanlar olduğumuzun farkına vardık. Bu karantina günlerinde zihinsel bakış açısı değişikliğinizi bu şekilde yönetebilirsiniz. Bununla birlikte artık zamanınızın büyük bir kısmı evinizde geçiyor. Bu, çalışırken bile ailenizle daha fazla zaman geçirebileceğiniz anlamına geliyor. Sadece bir dakikalık bir sohbet ya da bir saniyelik bir gülümseme veya birlikte öğle yemeğini hazırlamak aileniz için nadir bir fırsattır ve ilişkilerinizin pekişmesi için çok değerlidir. Onlara hala o “küçük komik çocuk”a sahip olduğunuzu gösterin, onlara çalışırken harcadığınız bunca zamanın onlar için olduğunu ve tüm mücadeleniz içinde hala ailenizin bir parçası olduğunuzu gösterin. Duygusal olarak insanlığınızı keşfedin. Bir sonraki blogda görüşmek üzere. İngilizce versiyon için: (https://www.patreon.com/posts/36057176)
Evrenin doğasını anlamak, insan ırkının en ünlü sorusunu anlamaktır: "Neden?". Antik kültürlerin neredeyse hepsinde, bu toplumlarda yaşayan insanların yaşamını, duygularını, kararlarını ve yaşam tarzlarını etkileyen iki güç hakkında inançlar olmuştur. Bu iki gücü kimi toplumlar aydınlık ve karanlık olarak adlandırdı, kimileri yin & yang, bazıları için düzen ve kaostu bu iki güç, diğerileri içinse Güneş ve Ay, Thor ve Loki, yaşam ve ölüm .... örnekler çoğaltılabilir. Burada hepimizin anlaması gereken önemli şey, bu evrende önem vermemiz gereken iki güç olmasıdır. Ancak bu iki güç, atalarımızın tasvir ettiği gibi doğaları gereği kötü veya iyi değildirler. (Evet, atalarımızın bilgeliğinden ders alıyoruz. Ancak sonraki nesiller olarak daha gelişmiş bir bakış açısına sahip olmalıyız.) Her şeyden önce iyi ve kötü insan algısıdır. Bir eylem kimileri tarafından iyi olarak görülebilirken, kimileri için aynı eylem çok korkunç bir şey olarak görebilir. Peki ne yapmalıyız? Tam olarak anlamadığımız bir sarmalın içinde miyiz? Basit cevap: hayır, başka bir yol var. Başka bir yol var: Anlamanın yolu. Bu evrende iki gerçek kuvvet olduğunu anlamak. Bu güçler asla değişemez ve durmazlar. Onlar değişimin kendisidir, gerçek denge koruyucularıdır. Bu iki kuvvet şunlardır: Yaratmak ve Yıkım. Bazı insanlar yıkımın kötü yaratmanın ise iyi bir güç olarak düşünebilir. Bu görüşe sahipseniz, resmin tamamını görmüyorsunuz. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak bakış açısına göre değşmek üzere yıkım iyi, yaratmak ise kötü sonuçlar ortaya çıkarabilir. Daha önce söylediğim gibi iyilik ve kötülük insan algısıdır. Örneğin: Bir silah ya da kılıç yaratmak iyi midir? Ya da kesinlike kötü müdür? Ya bu silahları birini korumak için kullanırsanız? Sevdiğiniz ya da masum birini? Bakterileri, mikropları yok etmeye ve öldürmeye ne dersiniz? Bu eylem mutlaka kötü müdür? Kendimiz korumak için bu eylemi yapmak bizim için iyidir bu kesin. Peki ya zihinsel şeyler? Birinin kalbinde ya da kendi kalbinizde nefret yaratmak ya da insanların zihinlerindeki önyargıları yıkmak. Yeryüzünde sahip olduğumuz tüm enerjiyi Güneş’in yavaşça ölürken yaydığı ışıma enerjisinden alıyoruz. Güneş’in yavaşça yok olması dünyada yaşamın var olmasının sebebidir. Hepimizin kavraması gereken bu anlayış mutlu olmak için atılması gereken ilk adımdır: Her şey her zaman sürekli değişmektedir ve değişim hiç bir zaman bitmez ve durmaz. Yaratılış ve yıkım, değişimin habercileridir. Hepimiz, hiçbir şey yapmasak ya da elimizden gelen her şeyi yapsak da değişimi durduramayacağımızı, her şeyin sonsuz bir şekilde değiştiğini kabul etmek zorundayız. Değişim kaçınılmazdır. Ama elimizde olan bir şey var: Değişimi nasıl etkileyeceğimiz. Zihinsel veya fiziksel olarak yaratacağınız veya yok edeceğiniz şeyler sizin elinizdedir. Kalbinizde ve hayatınızda evrenin bu dengesini kabul etmek sizin elinizdedir. Öyleyse hayatınızda bu dengeyi yaratmak için günlük olarak ne yaratıyorsunuz veya yok ediyorsunuz? Yoksa değişimden o kadar korkuyorsunuz ki, dünyanın geri kalanı hızla değişirken siz dünyadan kopmuş ve kaybolmuş mu hissediyorsunuz? Tüm evren çevrenizde sürekli değişirken hiçbir şey yıkmak ve yaratmak istemiyor musunuz? Ya da en tehlikeli olanı: Hayatınız değişiyor ama değişim ve bu değişimi yaratan kararlar sizin kontrolünüzde değil mi? Bunlar üzerinde derince düşünün, evrenin gerçek güçlerini anlayın ve hayatınızın kontrolünü elinize alın. Bir sonraki blogda görüşmek üzere ? İngilizce versiyon için: (https://www.patreon.com/posts/32612792)
Görüşme Sürenizi Seçin
Mentoründen dilersen 25 dakika dilersende 55 dakikalık görüşme randevusu alabilirsin.
Tarih ve Saati Seçin
Seçtiğin mentorün müsaitlik durumunu takvimde görebilirsin. Sana uygun olan tarihi seç ve randevunu tamamla.
Görüşme Hakkında Ön Bilgi İletin
Mentore hangi konu yada konularda danışmak istiyorsun? Ön bilgi verirsen mentorün senin için hazırlık yapacak.
Giriş Bilgileri
Randevu alabilmeniz için kayıt olmanız veya kayıt olduysanız giriş yapmanız gerekmektedir.
Ödeme Bilgileri
Kredi kartı yada banka kartınızı kullanarak ödeme yapabilirsiniz. Ödemeniz ile randevunuz onaylanmış olacak.
Onayla
Lütfen bilgileri dikkatlice kontrol ediniz. Her şey tamamsa, "Randevu Al" butonuna tıklayarak ödemenizi gerçekleştirebilirsiniz.
Ödeme adımını tamamladıktan sonra paketi satın almış olacaksın. Bu aşamadan sonra pakete dahil olan görüşmelerin tarihlerini belirleyebileceksin. Unutma, Edvays'ta yapacağın görüntülü görüşmelerin tarihlerini sen belirlersin.
Ödeme Bilgileri
Ödeme adımını tamamladıktan sonra paketi satın almış olacaksın. Bu aşamadan sonra pakete dahil olan görüşmelerin tarihlerini belirleyebileceksin. Unutma, Edvays'ta yapacağın görüntülü görüşmelerin tarihlerini sen belirlersin.
Onayla
Lütfen bilgileri dikkatlice kontrol ediniz. Her şey tamamsa, "Paket Al" butonuna tıklayarak ödemenizi gerçekleştirebilirsiniz.