Girişimciler için 5 Favori Kitap Önerisi

Girişimcilik hem zorlu bir yol hemde dünyanın en keyifli işlerinden biridir. Peki bir girişimci olarak okuma listemize hangi kitapları almalıyız? Gelin, kitapları birlikte keşfedelim!
Edvays Blog

Hayatta Herkesin Bir Mentore İhtiyacı Var!
Hayatta Herkesin Bir Mentore İhtiyacı Var! Herkes her şeyi bilemez. Bazen arkadaşlar ve aile yetersiz kalabilir. Akıp giden zamanı kontrol altına almak gerçekten zor olabilir. Her konu ve her hedef birbirinden farklıdır. Çünkü her birey benzersizdir. Bu nedenle bilgi almak istediğimiz, fikirlerine danışmak istediğimiz ve kendimize dair tavsiyeler almak istediğimiz bir uzmana ihtiyacımız olabilir. Bu son derece doğaldır. Kendinize Ekstra Güç Sağlayın! Bazen, projenizi veya kendinizi gerçekçi bir bakış açısı ile değerlendirmekte zorlanabilirsiniz. Böyle durumlarda mentorunuz size gerçekçi bir bakış açısı sunacaktır. Buda sizi kişisel anlamda ekstra güç sağlar! Şöyle düşünün, aklınıza takılan bir soru işareti var ve ve bu soruyu ancak “uzman bir kişiye” sorarak, onun profesyonel tavsiyelerini alarak yanıtlandırabileceğinizi biliyorsunuz. İşte bu nedenle bir uzman ile görüntülü görüşmek size oldukça fayda sağlayacaktır. Edvays, bunun için var! Size doğru yönlendirmeyi yapabilecek ve motivasyonunuzu her zaman yüksek tutabilecek bir uzmanı bulmanız için yapmanız gereken şey çok basit! Edvays, sana her alandaki uzmanlarla birebir görüşme imkanı sunar.Bu sayede sorularını en doğru kişiye sorarsın ve uzman tavsiyeleriyle geleceğine yön verirsin! Unutmayın, mentorunuz sizin en güvenilir kaynağınızdır.
Devamını Oku...
Edvays Size Nasıl Yardımcı Olabilir?
Birçok insan için, biriyle görüşmek ve hayata dair tartışmak, fikir alışverişi yapmak ilk etapta biraz garip gibi gelebilir. Ama biraz durup günümüz koşullarını düşününce, artık herkesin bir akıl hocasına ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz. Edvays size nasıl yardımcı olabilir? konumuza başlamadan önce, bu platformun bir araç olarak kullanıldığını ve bilgi almak isteyen kişiler için birçok yararı olduğunu belirtmekte fayda var. Uzmanlar ile 1:1 Görüntülü Görüş Bir uzman tavsiyesine ihtiyaç duyan herkes Edvays’tan yararlanabilir. Bunu biraz daha açmak isteriz: İş hayatına yeni atılacak bir genç olabilirsiniz, İş hayatında oradan oraya savrulmuş, mobinge maruz kalan bir birey olabilirsiniz, Çocuğunuzun ergenlik problemleri ile baş etmekte zorluk çekiyor olabilirsiniz, Evliliğiniz sıkıntılı bir durumda olabilir ve ne yapacağınızı bilemiyor olabilirsiniz, En iyi pastaların nasıl yapıldığını merak ediyor olabilirsiniz, İnşaat mühendisliği hakkında sorularınız olabilir, Marka patent konusunda sormak istediğiniz şeyler olabilir, Online ortamda zumba dersi almak isteyebilirsiniz, Bir fenomen ile birebir görüşmek ve başarısının sırlarını öğrenmek isteyebilirsiniz… Bunlar sadece birer örnek… Edvays’ta, onlarca farklı kategoriden uzman sana yardımcı olabilmek için hazırdır! Utangaçlığınızı Bir Kenara Bırakın! Sizi gayet iyi anlıyoruz. Henüz yeni tanıdığınız bir insanla samimi konularda görüşmek zor görünebilir. Ama bu zorluğun altında, kişisel gelişiminiz için bir hazine olduğunu da bilmeniz gerekir. Seçtiğiniz uzman (mentor) ile görüşmeye başlamadan önce, konuşmak istediğiniz konu başlıklarını belirlemek görüşmenizin verimli geçmesine katkı sağlar ve sizi rahatlatır. Ayrıca denemek için, farklı uzmanlardan 25 dakikalık tanışma randevuları da alabilirsiniz. Alışkanlık İdeal olarak, Edvays’ı kullanmayı alışkanlık haline getirecek ve topladığınız yeteneklerden gerçekten faydalanarak uzmanlarla sık sık görüşme gerçekleştirmek isteyeceksiniz. Haftada 1 defa bir uzman ile görüşmek istiyorum, Her ay en az 3 uzman ile görüşüp, bu uzmanların tecrübelerinden yararlanacağım ve kişisel gelişimime katkı sağlayacağım. Her ay, kendi gelişimimi takip edeceğim. Gibi maddeleri kendinize hedef edinerek kendinizi motive edebilir ve planlı bir şekilde ilerleyebilirsiniz. Bu sayede Edvays’tan maksimum fayda sağlayabilirsiniz.
Devamını Oku...
Artık Yalnız Değilsiniz, Edvays Yanınızda!
Kişisel gelişimi sağlamak zordur ve bazen sadece birisiyle konuşmak istersiniz. Hissediyoruz. Zamanın çok çabuk geçtiğinin farkındasınız. Bazen akıp giden zamanı kontrol altına almakta zorlanıyoruz. Bu sebeple birçok insan kendilerine yol gösterecek bir akıl hocasına ihtiyaç duyar. ‘’Edvays’’ Bunun İçin Var. Edvays’ın amacı, kafasında soru işaretleri olan, profesyonel tavsiyelere ihtiyaç duyan bireylerin sorularına yanıt bulmak ve en doğru tavsiyeleri almalarını sağlamaktır. Hani Bazen, Keşke Aklımdaki Şu Soruyu Uzmanına Sorabilseydim Dersiniz... Bir uzmanın tavsiyelerine ihtiyaç duyan herkes, Edvays’ı kullanabilir. Edvays’ta onlarca farklı kategoriden onlarca uzman, sorularını yanıtlamak için buradadır. Senin için uygun olduğun bir uzman (mentor) belirlediğinde, dilersen 25 dakikalık dilersen de 55 dakikalık bir görüntülü görüşme randevusu alabilirsin. Artık Herkesin bir Mentore İhtiyacı Var Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, bazen akıp giden zamanda kontrolü kaybedebiliyoruz. Bu kaybediş, ilerleyen zamanlarda ciddi problemlere sebep olabiliyor. Bir mentor ile tanışıp profesyonel tavsiyeler aldığınızda, akıp giden zamanı kontrol altına alabilmeniz daha mümkün hale gelecektir! Sizin için uygun olan uzmana (mentore) karar verdiğinizde, uzmanın deneyimlerinden yararlanabilirsiniz. Bu sayede daha az hata yapmayı öğrenir ve daha keyifli bir hayat sürdürebilirsiniz. Edvays ile Değişir ve Gelişirsin! Bir uzman tavsiyesine ihtiyaç duyan herkesin Edvays’tan yararlanabileceğini söylemiştik. Bunu biraz daha açmak isteriz: İş hayatına yeni atılacak bir genç olabilirsiniz, İş hayatında oradan oraya savrulmuş, mobinge maruz kalan bir birey olabilirsiniz, Çocuğunuzun ergenlik problemleri ile baş etmekte zorluk çekiyor olabilirsiniz, Evliliğiniz sıkıntılı bir durumda olabilir ve ne yapacağınızı bilemiyor olabilirsiniz, En iyi pastaların nasıl yapıldığını merak ediyor olabilirsiniz, İnşaat mühendisliği hakkında sorularınız olabilir, Marka patent konusunda sormak istediğiniz şeyler olabilir, Online ortamda zumba dersi almak isteyebilirsiniz… Bunlar sadece birer örnek.. Edvays’ta, onlarca farklı kategoriden uzman sana yardımcı olabilmek için hazırdır! Size yeterli bilgiler vererek merak ettiğiniz soruların yanıtını veren bir uzman bulmak Edvays sayesinde artık imkansız değil.
Devamını Oku...
Girişimciler için 5 Favori Kitap Önerisi
Günümüz dünyasında girişimci olmak birçok insanın hayalini kurduğu bir durumdur. Bunun birden fazla sebebi var. Girişimcilik, yani kendi işinin patronu olmak olumlu bir algı oluşturmaktadır. Genellikle kendilerini hedefledikleri en yüksek yerde ve en iyi biçimleri ile hayal eder ve kısa vadede başarılı olmayı ister. Bundan dolayı girişimci bireyler normal ve rutin çalışan insanların bile ivedilik ile kazanmalarının şart koşulduğu birkaç olumlu özelliği barındırırlar. Bunlar başarılı, çalışkan, dayanıklı, yaracı, tutkulu ve esnek olup güçlü öz duygular beslerler. Bu yazıda sizlere girişimciler için tavsiye edilen kitaplardan bahsedeceğiz. Kitap alışkanlığı girişimcilerin olmazsa olmaz alışkanlıklarından biridir. Girişimcilik Alanında Kitaplardan Öğrenilebilecek Bilgiler Nelerdir? Kitapların belirli bir kısmı kendini girişimcilik alanında geliştirmek için yetiştiren bireylerin başarılı bir şekilde bu yolda yürümelerini sağlayan rehberler gibidir. Bazı kitaplarda orta seviyede girişimcilerin tercih ettiği ve bu tarz girişimcilere hitap eden kitaplardır. Sizler için seçtiğimiz kitapların çoğu kendi başarılarına epey zaman önce kanıtlamış ve sektörde en iyi girişimci kitapları olarak üst sıralarda yer almışlardır. Bu yüzden kitaplar girişimciler için değer biçilemez bir hediye niteliği taşır. Kitaplar hakkında bilgi akışı sağlamadan önce sizlere girişimciliğin önemi ve anlamı hakkında bir şeyler söyleyelim. Girişimci Nedir? Kimdir? İnsanların birçoğu girişimcileri kendi şirketlerini yönetip maddi anlamda birkaç başarı kazandıktan sonra şov amaçlı TV programlarına katılan firma liderleri gibi görürler. Fakat girişimci düşünülen bu şeyden oldukça farklı ve zıt bir anlama sahiptir. Girişimcilik standart işini yürütürken bu işin yanında hayalini kurduğu bir sistemi ya da ürünü çalışarak gerçeğe dönüştüren ve bunun üzerinden başarı sağlayan kişidir. Yukarıda bahsettiğimiz şey evinde çalışan kadınları, yazarları, sanatçıları, editörler ve ek iş ile vakit geçiren bütün bireyleri kapsar. Sizlerde boş vakitlerini boş aktiviteler ile geçirmek yerine bir şeyler üretmeye devam ederek geçirenlerdenseniz, sizlerde birer girişimcisiniz. Şimdi sizi Edvays'ta görüntülü görüşerek destek alabileceğiniz uzmanlarla tanıştıralım: Kaan Gülten - Girişimci (Webtures - SEO Hocası) Kaan Gülten ile görüşmek için tıklayın. Akif Kaan Tuncel - Girişimci Akif Kaan Tuncel ile görüşmek için tıklayın. Gelelim kitap önerilerine... Etkileyici 5 Girişimci Kitapları Outliers(Çizginin Dışındakiler)- Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olurlar? Çizginin dışındakiler kitabı, Malcolm Gladwell, tarafından başarıyı klasik halin dışından farklı bakış açıları ile inceliyor. Başarıyı, başarısızlıktan ayıran bütün noktaları öğrenmeye ve anlamaya çalışan bu yazar kitapta oldukça fazla noktaya değiniyor ve doğru bilinen birçok yanlışı gözler önüne seriyor. Gladwell’in bu kitabı bizlere şunu gösteriyor; başarmanın tek ihtiyacı zekâ değildir. Şans payı ve çalışkanlık zekâyı alt ediyor. Para Kazanmak Senin Elinde Bu kitap, para ile alakalı zenginliğin bireylerin beyninde başladığına dair işaretler veriyor. Kitabın yazarı JenSincero’nun bu konuya ait bazı eserleri gibi bu kitapta akıllı bir üslup ile yazılmış ve mizahi yönleri noksan olmayan olaylar ile doludur. Sincero’nun en büyük amaçlarından biri okuyucuların para kazanma konusundaki ön yargılarına son vermek ve okurun kendi para kazanma potansiyelini göstermektir. 3-İyiden Mükemmel Şirkete Bazı şirketler kuruldukları ilk günden fazla yükseklere çıkamamaktayken, bazı şirketler adeta roket gibi yükselişe geçip, rekorlar kırmaktadır. Bu konu ile alakalı birçok detay İyiden mükemmel şirkete kitabına konu olmuştur. Yazar Jim Collins, büyük şirketlerin, iyiden mükemmel ve oldukça devasa şirketlere dönüşme süreçlerini analiz ediyor. Detaylı çalışmalar yaparak bir araştırma ekibi ile birlikte hareket eden Collins, mükemmel şirketler kategorisinde yer alan firmaların finansal durumlarını değerlendiriyor. 4- Yatağını Topla ABD deniz donanmasında görevli olan Amiral William H. McRaven Texas Üniversitesi mezuniyet töreni esnasında yapmış olduğu bir konuşmadan derlenmiş olan Yatağını Topla, uzun ve askeri kariyer boyunca öğrenilmiş olan 10 değerli hayat dersinden oluşan bir kitaptır. 5-Bir Dakika Yöneticisi 1982 yılında oluşturulan bu kitap, yıllar geçmiş olmasına rağmen güncelliğinden herhangi bir şey kaybetmemiştir. Zaman düzenlemeye esas bilgiler veren bu kitap kıssadan hisse lezzetinde bir kısalığa sahip olan ve okuma kolaylığı sağlayan bir kitaptır.
Devamını Oku...
Kariyer Danışmanlarından Nasıl Yararlanabilirim?
Kariyer konusu günümüzde oldukça dikkat çeken ve genç bireylerin sürekli olarak planlama yaptığı bir konudur. Günümüzde kariyer danışmanlarından yararlanmanın birçok yolu vardır. Kariyer danışmanları ile yaptığınız görüşmeler neticesinde, mesleki olarak kariyerleriniz hakkında doğru bilgiler alarak, sevdiğiniz ve size fayda sağlayacağına inandığınız birçok meslek edinebilir ve kariyer planlarınızı bu doğrultuda profesyonellere danışarak yapabilirsiniz. Kariyer danışmanlarının sunduğu fırsatlardan yararlanmak adına öncelikle ne iş yaptıklarını öğrenelim? Kariyer Danışmanı Nedir? Kariyer danışmanı, iş hayatınızdaki amaçları ve yapmak istediğiniz işi sebepleri ile saptamanıza yardımcı olan kişilerdir. Bireylerin beklentileri ve amaçlarını belirlemek için uygun harita çizilir. Sadece iş hayatı ve yönelmek istediği iş değil, aynı zamanda bireylerin yaşamsal koşullarının ilerlemesi konusunda da profesyonel destek verirler. Kariyer Danışmanının Görevleri Nelerdir? Kariyer Danışmanları Ne iş Yaparlar? Mezuniyet öncesinde seçilen sektörle ilgili karar vermek ve bu sektörde destek alabilmek için kariyer danışmanlarından hizmet alınır. Kariyer danışmanlarının görev ve sorumlulukları şunlardır; Birçok meslek alternatifi konusunda sağlıklı karar vermenizi kolaylaştırırlar. Sınav stresini ve bu yöndeki kaygılardan sıyrılmanıza olanak sağlarlar. Staj faaliyetleriniz ile alakalı doğru yönlendirmeler yaparlar. CV hazırlama hakkında ince detaylar verirler. Mülakatlar ile alakalı detaylı bilgi paylaşımı verirler ve bu konu ile alakalı destek sağlarlar. Kariyer yapmak istediğiniz sektör ile alakalı bütün sorularınıza yanıt verirler. Kariyer danışmanları insan psikolojisini ve davranışlarını en iyi şekilde analiz edecek donanımlara sahiplerdir. Kariyer Danışmanları kişilik ve insan ilişkileri analizi yapabilen, insanlar ile alakalı olarak hem sosyal hem iş hayatında doğru analizler yapan profesyonel yetişmiş bireylerdir. Kariyer danışmanları sizlere kariyer yapmak ile alakalı olarak birçok sektör ve şirket ile alakalı danışmanlık hizmetleri sunarak sizlerin kariyer planlamanızı yaparlar. Kendi yeteneğinizi belirlemeniz ve bulmanız için bilgi sahibidirler. Kişisel gelişiminize katkı sunarlar. Kariyer Danışmanlarının İş Dünyasındaki Etkileri Geliştirme eğitimleriniz konusunda ciddi tavsiye ve çalışma yöntemleri belirleyerek sizlerin bu planlara sadık kalmanızı sağlayacak motivasyon dürtüsüne sahiplerdir. Aynı zamanda şirket sahibiyseniz, kariyer danışmanlarından personelleriniz ve farklı departmanlarında hizmet veren bireylerin gelişimi için yararlanabilirsiniz. Kariyer danışmanları iş hayatı koçudur aynı zamanda, bu yüzden iş hayatınız ile alakalı rehberiniz bu mesleği edinmiş ve kendini geliştirmiş kişilerdir. Kariyer Danışmanlarının Şirketler Üzerindeki Etkileri Kariyer danışmanlarından yararlanmak için seçmiş olduğunuz kariyer danışmanınızın eğitim durumu ve çalışmaları hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir. Günümüzde birçok şirket kariyer danışmanlarından hizmet alarak hem şirketinin hem de personellerinin kişisel gelişimini artırmak isterler. Seçeceğiniz kariyer danışmanlarının referansları ve daha önce yaptığı çalışmaları detaylı incelemelisiniz. Yaptığınız incelemeler doğrultusunda doğru bir kariyer danışmanına rastlarsanız, ister şirketiniz için, ister şahsınız için almış olduğunuz desteklerden ötürü oldukça olumlu sonuçlar alabilir ve kendinize oldukça iyi bir kariyer planlaması yapabilirsiniz.
Devamını Oku...
Dijital Pazarlamada Kendinizi Nasıl Geliştirebilirsiniz?
Son zamanlarda trenlerde zirvede olan alanlar sosyal medya ve dijital pazarlama platformlarıdır. Bu alanlar ile alakalı geliştirme süreçleri hakkında internet üzerinde ve birçok kurumda detaylı ve nitelik kazandıran eğitimler ve kaynaklar mevcut. Sertifikasyon programları dijital pazarlama faaliyetleri açısından iki grupta ele alınabilir. İlk izlenmesi gereken yol uzun vadeli, eğitim sonunda bir unvan elde edebileceğiniz, MEB ya da üniversite onayı olan eğitim kurumunda verilecek sertifika ve belgelerdir. Sadece uzun vadeli eğitim programlarında bir ayrıcalık durumu vardır. Birtakım eğitim programları 60 70 saati bulabilir. Bazı eğitim süreçleri 200 saat üzerinde seyir gösterebilir. Günümüzde dijital pazarlama dünyasını meslek edinmek isteyen bireylere kısa vadede bilgi aktarmak çok sağlıklı değildir. Bu süreç kolay olmayan ve birçok deneyimi pratikte yaşamak gereken bir süreçtir. Ama tek yöntem bu değil.. Dijital pazarlama alanında başarılı olmak istiyorsanız, mutlaka kişisel çaba göstermelisiniz. İnternet üzerinden sürekli araştırma halinde olmalı ve uzmanlardan bu alanda destek alabilirsiniz. Edvays'ı kullanarak, dijital pazarlama uzmanları ile görüşerek proefsyonel tavsiyeler alabilirsiniz. Günümüzde dijital pazarlama dünyasında bilgisel akış ve deneyim kazanmak geleneksel pazarlama faaliyetlerinde olduğu gibi teorik bilgiden ziyade pratik gerektirmektedir. Bu sebepten ötürü sık sık uygulamalı olarak bu işin üzerinde durmanız gerekir. Uzmanlık Alanı Belirleyin! Bir alanda uzmanlaşmak sizlere birçok artı kazandırırken sektördeki rekabet üstünlüğünü almış olmanızı sağlar. Rakiplerinizden farklı becerilere sahip olmanız sizleri, onlardan bir adım öne çıkarır. Önemli olan konulardan biri, uzmanlık alanı seçmektir. Amaçlarınızdan ziyade öncelik verdiğiniz ve kendinize özgü yeteneklerinize göre bir uzmanlaşma alanı oluşturmaktır. Yazmak ve pazarlama yapmak gibi işleri seviyorsanız SEO çalışmalarına yönelik kurulan takımlarda görev alabilir ve sosyal medya içerik ekipleri ile çalışabilirsiniz. Seçimlerinizi yaparken gelecek sunan alanlarda seçim yapmak ve uzmanlaşmak sizler için isabetli karar olur. Dijital Pazarlama dünyasına tercih edilen ve talep edilen bazı alanları şunlardır; Web geliştirme ve Web Site tasarımı Sosyal medya ve Mobil Pazarlama Analiz, Strateji ve proje yönetimi İçerik oluşturma Video prodüksiyon Belirtmiş olduğumuz alanlarda dışında dijital pazarlama içerisinde hangi alanda ilerlemek isterseniz, kendinizi geliştirmek zorundasınız. Çünkü bu dünyada kendinize yer edinmek isterseniz seçtiğiniz alan ile alakalı profesyonel eğitim alın. Şahsi Projeniz İle İlk Adımı Atın! Pratik yapmak ve bu işte deneyim kazanmanın en önemli yollarından biride projeleri ve işleri kendi başınıza İnisiyatif alarak yönetmenizdir. Bu adım bir dijital pazarlama sertifikası ya da belgesi alın ya da almayın sizlere ilerdeki çalışmalarınız açısından oldukça avantaj sağlayacak konulardan biridir. Bu süreçte müşteri portföyü oluşturmak ve pazarlama alanında gelişim sağlayacak birçok bilgi edineceksiniz. Sektörde kendinizi farklı kaynaklar ile geliştirmek için aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz; Seminer ve konferanslara katılın Sektör ile alakalı kaynaklar içeren platformları ziyaret edin. Sektör ile alakalı eğitimlere göz atın. Ve son olarak, daima araştırıcı olun. :)
Devamını Oku...
Pandemi İle Birlikte Online Görüşmeler Önem Kazandı!
Özellikle salgın sürecinden sonra birçok firma ve serbest çalışan işlerini, görüşmelerini ve toplantılarını online platformlar üzerinden yürütmeye başladı. Eş zamanlı görüntülü aramalar ve video konferans uygulamaları internet sektöründe özellikle iş verimliliğini artırmak konusunda ciddi önem kazanmaya başladı. Son zamanlarda gün içerisinde kaç defa videolu görüşme yaptığınızı ve düzenlediğinizi bir düşünün. Normal şartlarda birçok birey tarafından iletişim sağlamak adına çok fazla tercih edilmeyen bu platformlar salgın döneminden sonra oldukça fazla tercih edilmeye başlandı. Video konferansları salgın sürecinden sonra toplantılarından yapıldığı tek platform haline geldi. Sadece iş dünyasında değil, eğitim alanında ve birçok konu hakkında videolu görüşmeler artık hayatın şu süreçteki akışı haline geldi. İş sunumları ve sınav sistemi dâhi bu platformlar üzerinden yürütülmeye başladı. Yeni sosyalleşme yöntemleri arasına eklenen online görüşmeler, yeni sosyalleşme metodlarından biri. Uzaktan eğitim ve ekip toplantıları için son zamanlarda en çok kullanılan bulut tabanlı uygulamalar içerisinde yakın geçmişte Skype ve FaceTime ön plana çıkan uygulamalardı. Videolu Görüşmenin Tarihi Online görüşme ve video konferansları eş zamanlı görüntü ve seslerin veri aktarımına olanak sağlayan telekomünikasyon teknolojisi olarak bilinir. 1970 yıllarında istihbarat, görüntülü belge paylaşmak için ilk defa ABD’de kullanılmış olan bu çalışmalar, coğrafi kısıtlamalar ortadan kaldırılarak reel görüşmeler yapmaya olanak sağlıyor. Bu teknoloji sayesinde tüm dünyada şirketler, iş ortakları ve birçok firma müşterileri ile tek ekrandan iletişim kurabiliyor. Bu şekilde yapılan düzenli toplantılar maliyet konusunda ciddi avantajlar sağlamakta. Dünyanın her yerinden insanı aynı odada toplantı yapıyormuş gibi hissettiren bu uygulama, kullanıcılar için hala birebir iletişimde etkili olduğu düşünülen uygulama değildir. Günümüzde ABD deki şirketlerde günlük olarak 15 milyon yakın video görüşmesi yapılmaktadır. İş gruplarından ziyade sosyal ortamlardaki riskten ötürü arkadaş grupları da bu platformlar üzerinden bir araya gelerek sohbet ediyorlar. Bu video Pazar büyüklüğü 2024 yılında ortalama 25 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Teknolojinin gelişmesi ile hibrit modellerden bahsedecek olursak Pazar kendini katlamaya devam edecek. Popüler Online Video Platformları EDVAYS: Edvays, alanında uzman kişiler ile 1:1 görüntülü görüşerek profesyonel tavsiyeler alabileceğin, uzmanların düzenlediği online etkinliklere katılabileceğin bir platformdur. ZOOM: 2011 yılından itibaren San Jose, Kaliforniya’da kurulmuş olan ve 2020’nin Ocak ayında 16 milyar doları aşan değeri 60 milyar doları bulan ZOOM video platformu, bu sektörün en popüler uygulamasıdır. Ruh The World: Sanal olarak etkinlik girişimlerinin yapıldığı paneller, konferanslar ekip eğitimleri gibi birçok aktivitede insanların bir araya gelmesini sağlayan platformdur. Houseparty: EPİC Games tarafından satın alınmış olan bu video uygulaması 50 milyon kullanıcının olduğu bir uygulama haline geldi ve pazarlarda ciddi bir büyüme yaşayan platformlardan biridir. Google Hangouts: Google, son dönemlerde, G Suite ziyaretçileri için Hangouts Meet uygulamasına odaklanmıştır. Günümüzde 10 katılımcı hakkı tanıyan bu uygulama, ekran paylaşımı, mesajlaşma özellikleri ile ön plana çıkıyor.
Devamını Oku...
Üniversite Mezunları Online Görüşmeler ile Hayatına Yön Veriyor
Salgın sürecinde birçok üniversite öğrencisi pandemi döneminin dezavantajlarına rağmen online görüşmeler sağlayıp, bölümleri ile alakalı iş sunumlarını, stajlarını ya da okudukları bölümler dışında yaptıkları çalışmalar ile hayatlarına yön vermeye çalışıyor. Teknoloji çağında ülkemizde birçok üniversite mezunu genç, girişimcilik ile ilgileniyor ve kendine meslek edinmek için internet sektöründen birçok firma ile farklı çalışmalar yürütüyor. Üniversite sonrası sokağa çıkma yasakları ve salgından ötürü birçok sektöre kısıtlamaların gelmesi öğrencilerin uzaktan staj yapmasına zemin hazırladı. Mülakatların online görüşmeler ile yapıldığı bu süreçte durumu avantaja çeviren birçok genç üniversite mezunu vardır. Öğrenciler Görüntülü Görüşmelere Alıştı Türkiye'de ve tüm dünyada öğrenciler görüntülü görüşmelere son derece alıştı. Artık dersler, toplantılar ve hatta partyler bile görüntülü görüşmeler ile yapılabiliyor. Edvays istatistiklerine baktığımızda da üniversite öğrencilerinin en çok aşağıdaki kategorilerde görüşmeler yaptığını görüyoruz; Kariyer danışmanları İnsan kaynakları Psikoloji Online Görüntülü Görüşmeler Hız Kazanıyor Günümüzde birçok üniversite mezunu, online görüşmeler sağlayıp farklı sektörlere atılım sağlayarak girişimcilik üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Bundan farklı olarak yine birçok üniversite öğrencisi kariyer danışmanlarına başvurarak, okudukları bölümler ile alakalı kariyer planlaması yapıyor. Bu süreçte kendi sektöründe iş bulamayan ve staj imkânı olmayan on binlerce genç üniversite mezunu bilişim sektöründe meslekler edinip kendi kariyerlerini serbest çalışma yöntemi geliştirerek belirlemektedir. Mesleki olarak danışmanlık hizmeti alan öğrencilerin birçoğu okudukları bölümlerden ziyade farklı sektörlerde çalışmalara başlayarak hayatlarına bu anlamda farklı şekillerde yön veriyor. İletişim anlamında online platformların son zamanlarda ön plana çıkması ile beraber sosyal medya ve diğer internet mecralarına birçok genç atılım yapmıştır. Yine birçok genç kariyer planlamasını online olarak uzmanların destekleri ile yerine getiriyor. Dengeli ve başarılı bir biçimde iş hayatlarına başlayan üniversite öğrencileri dijital platformlarda kendi potansiyellerinin farkına varıp, ülkemizde birçok yeni meslek gruplarında kendini ön plana çıkarıyor. Özellikle teknolojik gelişmeler sayesinde artık birçok genç girişimci ve üniversiteden mezun olduktan sonra özgür bir çalışma dünyası isteyen bireyler, özellikle internet üzerindeki platformlarında oluşan işleri yapmayı tercih ediyor. Bankaların kendi bünyesinde belirlemiş olduğu online staj çalışmaları sayesinde birçok üniversite öğrencisi bu kulvarda iş bulmak için bankaların sunmuş olduğu alternatifleri değerlendirmektedir. Bankalar bu çalışmaları yaparak üniversite öğrencilerinin iş hayatına adapte olmalarını sağlamak ve farklı yollardan yeni imkânlar bulmalarına yardım olmak için yeni projeler üretiyor. Geleceğin mesleklerinin internet dünyasında olduğunu fark eden birçok genç üniversite mezunu girişimciliği tercih ederek, serbest çalışma yöntemleri ile daha yüksek kazanç potansiyeli yakalamıştır. İnternet dünyasında Üniversite Öğrencilerinin Ağırlıklı Olarak Tercih Ettiği İş Modelleri; Grafik Tasarım Web Tasarım Mobil Yazılım Web Yazılım SEO Hizmetleri Doğa Fotoğrafçılığı Dijital reklam uzmanlığı Ürün fotoğrafçılığı Reklam kampanyaları danışmanlığı İçerik üretimi Metin yazarı İçerik editörü Yukarıdaki meslek grupları dışında birçok internet eksenli mesleği tercih eden üniversite mezunları son yıllarda kendilerini teknolojinin gelişmesi ile daha özgür ve okudukları bölümlerden bağımsız bir şekilde yeni meslek gruplarını tanıyor. Günümüzde bir üniversite öğrencisinin, hem metin yazarlığı, hem SEO uzmanı hem de web tasarım uzmanı olduğuna şahit olabilirsiniz.
Devamını Oku...
Uzaktan Çalışma ile Tükenmişliği Önlemenin Basit Yolları
Salgın sürecinin başlaması ile beraber firma ve kurumlar çalışanların sağlığını korumak adına uzaktan çalışma sistemini uygulamaya başlamıştır. Bundan ötürü ülkemizde uzaktan çalışma oranı %70 oranlarına yaklaştı. Bu durum birçok kaygıyı beraberinde getirmeye başladı. Evde çalışma durumunun yaygın bir hal alması, günümüzde büyük Metropollerde çalışanların zaman ve enerjilerine büyük ölçüde avantaj sağladı. Ancak ebeveyn olan çalışanlara ise birtakım dezavantajları oldu. Evinde çocukları ile ilgilenen birçok ebeveyn bu durumdan biraz olumsuz etkilendi. Yalnızlık Hissi oluştuğunda Uygulanması Gereken Aksiyon Planı Uzaktan çalışma modelinde, genellikle hepimiz bütün günümüzü bilgisayar ve telefon başında geçirmekteyiz. İş yaptığımızda selamlaşıp tokalaştığımız ve aralarda konuşmuş olduğumuz kişiler ile temas kuramamaktayız. Bu durumun yaşanması insanların yalnız kalmasına sebep olabilmektedir. Tedbir amaçlı göz ardı edilmemesi gereken konulardan biri salgın sürecidir. Farklı grupların yaptığı farklı çalışmalar ile ulaşımın kolay olması, yalnız değilsiniz ve çevrenizdeki insanlar ile sadece temas kuramıyor ve vakit ayıramıyorsunuz. Sektörünüzdeki bireyler ile PRO aktif bağlar kurmak için ne yapmanız gerektiğiniz düşünmeniz gerekiyor. Çevrimiçi öğrenme etkinliklerinde, sosyal ağlar veya sanal katılmak için zaman ayırmalısınız. Bunun dışında çevrim içi çalışma klanlarını düşünebilirsiniz. Motivasyon Azaldığı Zaman Uygulanması Gereken Aksiyon Planı Her insan oluşturduğu birbirinden farklı olan iç ve dış motivasyon şekli vardır. Sizi motive eden şeyleri düşünmelisiniz. Bunu sorgulamalı, çalıştığınızda sizi en çok tatmin eden şey nedir? Düşünmeli, motivasyonunuzun en üst düzey olduğu anı düşünüp, sizi motive eden şeyin kaynağını bulup, kendinize sorduğunuz sorular ile bu motivasyonu yakalayabilirsiniz. Bilmeniz gereken en önemli durumlardan biri motivasyonu düşünce bunu nasıl yükselteceğini bilen kişiler başarılı olan bireylerdir. Güç içerisindeki kendi enerjinizi takip edip günlük tutma alışkanlığı edinebilirsiniz. Kendinizi daha enerjik daha coşkulu hissettiğiniz zamanlarda enerjinizi yükselten durumları gözlemleyebilirsiniz. Yürüyüş yaptığınız zamanlarda ve yaptığınız tüm aktivitelerde kendinizi gözlemleyerek, sizleri tatmin eden ve enerjinizi yükselten şeyler hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. İç ve dış motivasyon kaynaklarınızı tam anlamıyla öğrendikten sonra bu durumu iş hayatınıza eklemelisiniz. Günlük hedefleriniz için öncelik belirmemek önemlidir. Acil ve önemli olan işleri ayırmak için yazarak gününüzü planlamanız gerektiğini gözden geçirebilirsiniz. Odaklanmanızı kolaylaştıran yöntemler ile çalışmalarınızı yürütmeyi deneyebilirsiniz. Uzun ve kısa vadeli hedefleri gözlemlemek ve bunların gerçekleşmesini sağlamak için vizyon geliştirip hayal kurmak bize bu açıdan ciddi yararlar sunabilir. Bu yüzden gelecek için kısa ve uzun vadeli planlar belirleyerek kendinizi bu doğrultuda geliştirebilirsiniz. Plan ve hedeflerinizi bir kağıda yazın, hayalleriniz için bir harita yapıp harita üzerine hedeflerinizi maket ve küçük resimler ile belirtebilirsiniz.
Devamını Oku...
Psikologlar ile Online Görüşmek Gerçekten Etkili mi?
Online terapiler ile destek bulmak mümkün mü? Sorusuna yanıt vermeden önce online terapinin ne olduğunu anlamamız çok önemli. Online Terapi Nedir? Aslında çok basit. Psikologlardan alınan dijital hizmete "online terapi" deniyor :) Yani, telefon, tablet yada bilgisayarınızı kullanarak psikologlar ile görüşerek aldığınız desteğin adıdır online terapi. Ve, fiziksel terapilerden neredeyse hiçbir farkı yoktur. Online terapilerin fiziksel alınan terapi hizmetlerine göre daha uygun fiyatlı olduğunu söylemekte mümkün. Fiziksel görüşmelerde psikoloğa ulaşmak için çektiğiniz yol ve kaybettiğiniz zamanda hesap edildiğinde aslında online terapiler bir nimet :) Online Terapi Nasıl Yapılır? Edvays'taki uzmanlar gerçek diplomalı psikologlardır. İstediğiniz uzmanı seçer ve istediğiniz tarihe randevu alırsınız. Aslında hepsi bu kadar basit. Görüşmek istediğiniz psikoloğa karar verin. Online psikologları görüntülemek için buraya tıklayabilirsiniz. Kaç dakika görüşmek istediğinize karar verin? 25 Dakika mı 55 dakika mı ? Eğer kiminle görüşeceğinize karar veremediyseniz farklı uzmanlardan 25 dakikalık randevular alabilir ve karar verme sürecinizi hızlandırabilirsiniz. Görüşme tarihinize karar verin ve randevunuzu alın. Görüşme tarihiniz geldiğinde görüşmeye katılın Psikoloğunuz karşınızda! Online Terapi Başlamadan Önce Hazırlığınızı Yapın Çekinmenize ve utangaç olmanıza hiç gerek yok. Yaşadığınız problemi en ince ayrıntısına kadar anlatmanız çok önemlidir. Bunun için utangaç olmayın. Verimli bir görüşme olabilmesi için daima açık olun. Görüşme başlamadan önce kendinize ufak notlar alabilir ve görüşme esnasında bu notlardan yararlanabilirsiniz. Online Terapiler Yararlı mı ? Online terapi destekleri yüz yüze gelme çekimserliği yaşayan bireylerden yaşadığı yerin kaliteli ve kendisine iyi geldiği profesyonel terapisti bulamayan bireyler için oldukça iyi bir fırsattır. Bulunduğunuz konum önemli olmaksızın, yaşadığınız psikolojik prbolem ile başa çıkma becerisini kaybetmeden bu görüşmeler sayesinde kazanabilirsiniz. Bu görüşmeler uygun fiyatlar ile sunulduğu için sizlere maddi açıdan zarar vermez. Ayrıca istediğiniz terapist ve psikoloğu seçme şansına sahipsiniz. Bedensel olarak engel durumu olan bireyler için yine salgın sürecinde oldukça iyi bir fırsat olan bu tedavi ve terapi yöntemi uzmanlar sayesinde değerlendirmeye alınıp sonlandırılabilir. Yaşadığınız problemleri uzmanlara rahat bir biçimde aktararak, bu problemlerinizden kurtulup farkındalık seviyenizi yükseltip psikolojik sağlığınızı üst düzey yapabilirsiniz. Yaşanan psikolojik rahatsızlıklarda alanlarında etkili olan uzman terapistler vardır. Sizlerde online görüşmeler yaparak bu profesyonel hizmet sunan kişilere ulaşabilirsiniz. Online terapi süreçleri ile psikolojik hastalıklar iyileşebilir. Fakat bazen nadir durumlar söz konusu olabilir. Özellikle ilerlemiş şizofreni ve intihar durumları gibi bireyleri derinden zedeleyen problemler zaman zaman online terapilere uygun görülmeyebilir.
Devamını Oku...Mentorlerimizin Son Yazıları
Hızlı kilo vermenizi sağlayacak 5 bilimsel yöntem

Kilo vermek senin için problem mi? İnan bana bu konuda çok zorlanmayacaksın. Biraz sonra aşağıda okuyacağın bilimsel yöntemleri kullanarak kilo verme hedeflerini gerçekleştirebilirsin. İşte yapman gerekenler: 1- Su tüketimine dikkat edin. Bol su için. Suyun hayatta kalmak için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Aynı zamanda su kilo vermek için de büyük bir önem taşıyor. Böbreklerin vücuttan zararlı maddeleri uzaklaştırmak için suya ihtiyacı vardır. Eğer yeterli su olmazsa böbrek bu görevini yerine getiremez ve karaciğer devreye girer. Karaciğerimiz vücudumuzda depolanmış yağı beyin ve vücudumuz için kullanılabilir enerjiye dönüştürür. Fakat böbreklere yardım ettiğinde bu görevini etkili bir şekilde yerine getiremez. Dolayısıyla kilo vermek için yeterli su içmeliyiz ki yağ yakma metabolizmamız etkili bir şekilde çalışsın. Bunlarla birlikte çoğu zaman susama ile açlığı karıştırabiliriz. Günde 1 litre su içiyorsanız bu miktarı 2-3 litreye çıkarmaya çalışın. Daha az yemeye ihtiyacınız olduğunu göreceksiniz. Gün içinde daha az acıkacağınız için diyetinizi daha kolay uygulayacaksınız. 2- Daha erken yatın. Kilo vermek istiyorsanız, uykunuza dikkat etmek diyet ve egzersiz kadar önemlidir. Yeterince uyumadığınızda, yorgun hissettiğiniz için antrenman yapmayabilir, dışarıdan yemek söyleyebilir ve kilo verme düzeninizi bozabilirsiniz. Bunlar işimizden, ailemizden, başımıza gelen olaylardan ötürü hayat düzenimizle birlikte arada sırada olabilir. Fakat sürekli bunları yaşamak kilo vermeyi engelleyebilir. Fazla yorgun ve uykulu hissettiğinizde beyniniz ödül ister ve iyi hissettiren bir şeyler ararsınız. Yani iyi dinlenmemişseniz o pastaya veya çikolataya hayır demek daha zor olabilir. Az uyku aynı zamanda kortizol hormonu artışına da sebep olur. Stres hormonu vücuda enerjiyi koruması için sinyal gönderir. Bu yüzden yağ yakmak ve kilo vermek zorlaşabilir. Uyku metabolizmamız için oldukça önemlidir. Az uyumak daha fazla kalori tüketmemize sebep olacağı gibi o kalorilerin daha verimsiz kullanılmasına da sebep olabilir. Yapılan bir araştırmada kısa uyku süresinin obezite ihtimalini çocuklarda ve yetişkinlerde oldukça yükselttiği görülmüştür.[1] Bir diğer araştırmada 16 yetişkinin 5 gece 5’er saat uyumasına izin verilmiş. Araştırmanın sonunda bu kısa sürede ortalama 0.8kg kadar aldıkları görülmüştür.[2] Erken saatte uyuyamıyorsanız veya yeterince uyku alamıyorsanız yatma vaktinizi daha erkene çekmeye çalışın. 1 saat bile oldukça fark edecektir. Daha iyi ve yeterli uyku almanın sağlığımıza birçok yararı var. O vermekte zorlandığınız son 2 kiloyu vermek için uyku düzeninizi inceleyin ve gerekiyorsa değişimleri uygulayın. 3- Lifli gıdalar tüketin Lifler bitkisel besinlerin sindirilemeyen kısımlarıdır. Lifler sindirim sisteminden geçerken su absorbe ederek dışkı yapmayı kolaylaştırırlar. Lif alımı sağlıklı bir sindirim ve boşaltım sistemi için oldukça önemlidir. Sindirim ve boşaltım sistemimizin sağlığı kilo vermemiz içinde önemli olacaktır tabi ki de. Bunun yanında diyet lifleri midede jel tabakası veya viskoz yapı oluştururlar. Bu tabaka tokluk hissi yaratır ve yenilen diğer yemeklerinde sindiriminde yardımcı olur. Tokluk hissini de arttırdığı için kilo vermek için önemlidir. Lifler başlıca kuru baklagiller, meyve, sebze ve tahıllarda bulunur. Diyetinize baklagiller, kuruyemiş ve meyve eklerseniz lif alımınız oldukça artacaktır. Baklagiller oldukça iyi lif kaynaklarıdır ve aynı zamanda iyi oranda protein içerirler. Kilo vermek için tahıllar yerine baklagiller tüketilirse avantajlı olacaktır. 4- Balık tüketiminizi arttırın Neredeyse hepimizin beslenme konusunda anlaştığı bir konu, balığın sağlığımız için ne kadar faydalı olduğudur. Balık çok iyi bir protein ve yağ kaynağıdır. Özellikle omega-3 yağ asitleri içermesi en önemli yanıdır diyebiliriz. Omega-3 yağ asitleri fizyolojik ve psikolojik sağlığımız için oldukça önemlidir. Depresyona bile iyi geldiğiyle ilgili araştırmalar mevcut.[5]Haftada 2-3 kere balık tüketerek kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Özellikle vücuttaki omega 3 ve omega 6 yağ asitleri birbirine eşit olduğunda balık yağı kullanımın oldukça faydası olduğu görülmüştür. Günümüz insanının beslenme düzeninde tükettiği besinler omega-6 yağ asidi açısından yüksektir. Fakat omega 3 bunun yanında az kalır. Dolayısıyla bu oranı eşitlemek için balık yenmesi veya balık yağı kullanımı önerilir. Omega 3 ve omega 6 oranın yaklaşık eşit olması daha sağlıklı kan hücreleri, düşük yağ miktarı ve plak oluşumunun azalması anlamına gelir. Yani kan dolaşımı sağlığı için omega 3 oldukça önemlidir. Omega-3 gibi sağlıklı yağ kaynaklarını tüketmek kilo vermek içinde oldukça önemlidir. Omega-3 yağ metabolizmasının düzgün çalışmasını sağlar. Balık yağı aynı zamanda yüksek trigliserit (depolanan üçlü bağlı yağ asitleri) seviyeleri olan insanlarda bu seviyelerin düşmesini sağlayabilir. Kilo vermek için haftada 2-3 kere balık tüketmeye çalışın. Somon, sardalya, hamsi gibi yağlı balıklar omega-3 açısından yağsız balıklara göre daha zengindir. Eğer balık tüketemiyorsanız bir omega-3 takviyesi kullanabilirsiniz. 5- Geç saatlerde yemek yemeyin. Normalde kilo vermek için yaktığınızdan az kalori almanız yeterli olacaktır. Bu kaloriyi ne zaman alırsanız alın günlük harcadığınız kaloriden az kalori alıyorsanız kilo verirsiniz. Fakat gece geç saatlerde fazla yemek, özellikle kısa süre sonra uyuyorsanız sağlık problemlerine yol açabilir. Mide problemleri ve reflü yaşayabilirsiniz. Gece yatmadan 2-3 saat önce son büyük öğününüzü yemeye çalışın. Metabolizmanız ve vücudunuzun işleyişi için daha sağlıklı olacaktır. Vücudumuzu ve sindirim sistemimizi sağlıklı tutarak, kas kaybını azaltıp daha uzun vadeli kilo verebiliriz.

Kurumsal Eğitimlerin Firmalar İçin Önemi

Kurumsal eğitimler, firmaların personellerinin gelişimini sağlayan, yönetici yetiştirmelerine olanak tanıyan eğitim bütünüdür. Son yıllarda gelişen dünyaya ayak uydurmak ve vizyonunu geliştirmek isteyen her firma kurumsal eğitimler yoluyla, personellerini geliştirmeye ve yeni yöneticiler yetiştirerek kurumsallığa atılacak adımlarını sağlamlaştırmaya başlamıştır. Artık firmaların bakış açıları değişerek üretimden çok eğitime odaklanmışlardır. Çünkü herkesçe bilinir ki eğitim her işin başıdır. Sağlam adımlarla alınacak eğitimler firmalara olduğu kadar personellere de artı değer katacaktır. Kurumsal eğitimlerin verilmesindeki bir diğer amaçta, eğitimler karşılığında personelin firmaya bağlılığının arttırılarak, verimliliğinin sürdürülebilir olmasıdır. Birçok konuda kurumsal eğitim vardır. Mutlak başarı için firmaların alacağı kurumsal eğitimler ihtiyaca göre belirlenmelidir. İhtiyaç karşılığı alınacak kurumsal eğitimler başarıya daha çabuk ulaşır. Ayrıca kurumsal eğitimler personeller için bir motive aracı olarak ta görülebilir. Yoğun çalışma ve stresli bir yaşamı var olan personellerin iş yaşamından bir nebze de olsa uzaklaşarak farklı bir alanda yoğunlaşması onları motive edecektir. Sadece personellerin eğitilmesi değildir konu. Kurumsal eğitimler hem yöneticilere hem de firma sahiplerine de verilmelidir. Eğitim herkes için eşit önemdedir. Ne kadar çok kişi kurumsal eğitim alırsa firma verimliliği o kadar artacaktır. Kurumsal eğitimler yönetici ve firma sahiplerine de verilirse personellerin firmaya güveni de artar. Firmalar son yıllarda kurumsal eğitimler konusunda bilinçlendiler. Çeşitli konularda uzmanlarla çalışarak kurumsal eğitimlere başvurdular. Firmaların aldığı belli başlı kurumsal eğitimler şunlardır; Kurumsal koçluk ve danışmanlık eğitimi Kurumsal iletişim eğitimi Kurumsal aidiyet eğitimi İş hayatı ve stres yönetimi eğitimi Kurumsal satış eğitimi Kurumsal pazarlama eğitimi Kurumsal motivasyon eğitimi Kurumsal müşteri ilişkileri yönetimi eğitimi Kurumsal dil eğitimi Kişisel gelişim eğitimi Nlp temel eğitimi Nlp uzmanlığı eğitimi Kurumsal sunum teknikleri eğitimi Problem çözme ve karar verme teknikleri eğitimi Liderlik eğitimi Beden dili eğitimi vb. Bu eğitim konuları çok çeşitlidir. Bir kaçı yukarıda verilmiştir. Firmaların kurumsal eğitimleri, eğitim ihtiyaçlarını belirledikten sonra almalarında fayda vardır. Bunu bilmenin en iyi yolu firma içinde bir eğitim koçu çalıştırmak yada eğitim koçluğu danışmanlığı almaktır.

PANİK ATAK

Psikoterapinin kişi üzerinde faydalı olmasını sağlayan en önemli etken, terapist ve danışan arasında kurulan bağdır. Psikoterapist ve danışan arasında oluşan bu bağ; danışanın sorunlarının çözümüne ve daha kaliteli bir hayat yaşamasına yönelik; insani, güven temelli, iş birliği ve uyuma dayalı bir ilişki sürecidir. Psikoterapinin amacı; kişinin duygusal, düşünsel ve davranışsal dünyasında uyum, huzur ve denge ile iyilik hali geliştirmesini sağlamaktır. Panik atak; endişe, korku, ölüm korkusu gibi sıkıntı duygularını içinde bulunduran nöbetler şeklinde ortaya çıkan bir psikolojik rahatsızlıktır. Kişi ani bir nöbette yoğun korku yaşar. Öleceğini, kalbinde bir sorun olduğunu, kalp krizi geçireceğini düşünür. Kişi yalnız kalmak istemez ve birinin yanında kendini daha güvende hisseder. Tedavi için ilaç tedavisi yanında kişi psikoterapi sürecine girmelidir. Panik atak teşhisi konmadan önce muayene ve testler yapılıp kalp-damar ya da solunum rahatsızlığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Teşhis ancak fiziksel bir etken olmadığı anlaşıldığı durumda bir psikiyatrist tarafından konulabilir. Psikoterapi ile amacımız; kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesini ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olmasını, tamamen zararsız bu belirtilerle korkmadan başa çıkmasını öğrenebilmesini sağlamaktır. Panik atak yaşayan kişiye, bu atakları başladığında kullanabileceği bir takım gevşeme ve rahatlama egzersizlerini uygulama becerisi kazandırılmaya çalışılır. Bu egzersizlerde doğru nefes tekniğini kullanmak oldukça önemlidir. Psikoterapist danışana panik atak döngüsünü anlatarak doğru nefes alma ve gevşeme egzersizleri ile bu kaygı verici durumla başa çıkma yöntemlerini öğretir ve kişinin rahatlamasını sağlar. Psikoterapist ve danışan arasında oluşan bağ ve güven duygusu da bu öğrenme sürecini hızlandırır. Uyguladığımız terapi yöntemini kısaca tanımlayacak olursak; duygusal, ruhsal bir eğitim ve gelişim sürecidir diyebiliriz. Bu gelişim sürecinde kişi kendini tanır, duygularını olduğu gibi hisseder ve bu farkındalık ile yaşamaya başlar. Bu da yaşam kalitesini arttırır. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

Meslek Grupları NLP'yi Nasıl Kullanır?

Yöneticiler : strateji belirlemek için, esnek olmak için, ekibini ve firmasını olası sapmalardan korumak ve kurtarmak için, kendi özelliklerini tanımlamak ve zayıf olan yönlerini güçlendirmek için kullanılır. Polisler, askerler, doktorlar, acil servis çalışanları, hemşireler, itfaiye, afet koordinasyon ekipleri: Soğuk kanlı olabilmek için, yaşanılan durumda empati kurabilmek için, olayı tümü ile görüp doğru kararlar alabilmek için, öfke kontrolünü sağlayabilmesi için ve stresli iş yaşamını kontrol altına almak için kullanır. Öğretmenler; insan yapısını ve beynin çalışmasını daha iyi öğrenecekleri için öğrencilerine daha verimli bir eğitim sağlayabilir, öğretmen özelliklerini keşfederse, karşısındaki insanında özelliklerini nasıl keşfedeceğini bilir, sahne sanatı, etkili konuşma, ikna yeteneğine sahip olur.Üst düzey yöneticiler için önemli olan ilk yaklaşım firmanın mevcut durumunu değerlendirebiliyor mu?Bu değerlendirmeleri yaparken ne tür analiz yöntemlerini kullanıyor? Eğer bir genel müdür, ceo yada firma danışmanıysanız; Kurum kültürünü, misyonunu ve vizyonunu en iyi şekilde çalışanlarımıza nasıl benimseteceğinizin, sektörde eksiyi görüp artıya çevirebilmenizin, firmanın verimliliğini ve sürdürülebilir başarısına öncülük etme konularında etkinlik kazanmanızın, risk yönetiminde nasıl yalın düşünce yöntemi ile durumu lehinize çevirebileceğinizin yetkinliğini NLP Eğitimleri ile kazanırsınız.

YEME BOZUKLUĞU

Yeme bozuklukları en temelde davranışların aşırı sınırlandırılmaya çalışılması ya da hiç sınır konulmaması gibi iki ayrı uç noktalarda ele alınabilir. Burada kontrol edilemeyen duygu, düşünce ve davranışlar kendilerini farklı semptomlarla ortaya çıkartabileceği gibi yeme davranış ritüelleri ile de ortaya çıkartabilir. Yeme bozukluklarında özellikle üzerinde durulması gereken nokta, yeme bozukluğu olan kişilerin, yaşamlarında zihinsel ya da duygusal problemlere yol açan ve onlara acı veren deneyimlerden uzaklaşmak için yemek yemeyi bir alternatif yol olarak benimsemeleridir. Kontrol kaybedildiğinde, kontrolü tekrar ele geçirebilmek adına yemek yemeyi tercih edebilirler. Yeme bozukluğuna sahip kişilerde görülen yaygın belirtiler; Kontrol edilemeyen tıkanırcasına yemek yemek Beden algısı hakkında olumsuz inançlar Uyku ve yemek düzeninde bozulma Depresif duygulanım Kendini çirkin/aşağılık hissetmek şeklinde sıralanabilir. Belirtiler hakkında genelleme yapmak kolay değildir. Çünkü her psikolojik semptom herkeste görünmeyebilir, farklı tepkiler ortaya çıkabilir. Burada ortak kanı, kişilerin normal olmayan ve rahatsız edici bir yemek yeme düzenine sahip olmalarıdır. Yeme bozukluğu olan bireyler, bu döngüyü kırmak için terapiye başvurabilirler. Bu süreçte kişiler kendileri hakkında bir çok bilgi sahibi olacaklardır. Sizi yemek yemeye bu derece güçlü iten tetikleyicilerin ne olduğunu, duygusal yeme ile sağlık için yeme arasındaki farkın ne olduğunu, olumsuz inanç ve düşüncelerden nasıl kurtulacağınızı ve kendinize dair olumsuz inançları kırarak kendinize karşı nasıl daha sevgi ve merhamet dolu yaklaşabileceğinizi öğrenebileceğiniz bir süreç kişilerin psikolojik ve fiziksel sağlıklarına kavuşması için en ideal tercihtir. Yeme bozuklukları konusunda destek almak için randevu talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

NLP Nasıl ve ne zaman kullanılır?

Hedef ve Stratejileri belirlemede, Doğru karar vermede, Motivasyon sağlamada, Takım yönetiminde, Satışta, Duyguları, davranış ve alışkanlıkları yönetirken, Eşimizle, Çocuğumuzla, Arkadaşlarınız ve dünya ile iletişimde, Kolay öğrenmede, Kişisel karar vermede, Kendi kendinizi kendi modelimize uygun olarak motive etmede, Fobilerin yok edilmesinde, Daha doğrusu insan olan her yerde ve insanın yaşadığı dünyayı yönetmesine ihtiyaç duyulan, her yerde ve zamanda NLP kullanılır.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Travma Sonrası Stres Bozukluğu, yaşanan ya da tanık olunan ciddi bir kaza, saldırı, istismar, terör eylemi gibi travmatik bir olay sonrasında yaşanan ve yaşanmaya devam eden kaygı/korku halidir. Olay yaşandıktan çok uzun süre sonra bile o olaya dair düşüncelerle baş etmekte zorluk yaşanabilir. Yaşanan olay hakkında kontrol etmesi oldukça güç olan duygu, düşünce ve hatıralar sürekli kendini hatırlatarak kişinin psikolojik bütünlüğünü tehdit edebilir. TSSB yaşayan bireyler kontrol edilemeyen düşünceler ve olayın yaşandığı mekana tekrar gitmek ya da oraya yaklaşmak konusunda kaçınma/isteksizlik gibi belirtiler gösterebilmektedir. Geçmişte yaşanan bu travmatik hatıraya dair hatırlanan parça parça görüntüler ya da devamlı tekrar eden olay anı gibi belirtiler, kişilerin günlük yaşamlarına adapte olmalarına engel oluşturmaktadır. TSSB belirtilerinin bir kısmı; Kabuslar Tekrar eden travmatik yaşantı Yüksek kaygı Çaresizlik hissi İzolasyon/ Yalnız kalma isteği Gerçek dışı düşünce, inançlar Uyku ve yeme problemleri şeklinde ifade edilebilir. Bu şekilde bir yaşantı deneyimlemiş olan bireylerin, kendi savunma mekanizmalarını ve baş etme becerilerini gözden geçirmek ve psikolojik sağlıklarına kavuşmak için tedavi adımı atmaları gerekmektedir. Bu konuda destek almak için randevu talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

NLP Nedir? Yakından Tanıyın

Neuro : Yani hücrelerimiz. İnsanoğlu olarak 1 milyar nöron ağına sahibiz. 5 duyu ile aldığımız mesajları nöronlarda depolarız ve bir zihin oluştururuz. Zihni ise bir bilinç akışı olarak adlandırırız. Ayrıca zihin düşünce, zeka ve zihin kollektifine verdiğimiz isimdir. Linguistic: Dili kullanma şeklimiz. Bizi nasıl etkilediği ve karşımızdakini nasıl etkilediğimizi belirleyen davranış bilimidir. Beden dili, ses tonu ve karşılığında bizim verdiğimiz tepkiler davranış belirlemede rol oynar. Programming: Zihin, düşünce ve zeka kollektifini davranışa dönüştürdüğümüzde mükemmel programlama ile hayatın her alanında başarılı olmamızı sağlayan mekanizmadır. Yani Hücrelerimiz, Dil ve Mükemmel Programlama ile kişinin kendi en iyi versiyonu olmasını hedefleyen bir eğitim programıdır

ÖFKE YÖNETİMİ

Hoşunuza gitmeyen bir durumla karşılaştığınızda kendiniz kontrol edemiyorsanız ve istemeden de olsa öfkeniz sizi ele geçiriyorsa burada sorgulanması gereken bir şeyler var demek doğru olacaktır. İnsanlar genelde sinirlendiğinde bu duygularını bağırarak ya da aşırı tepkiler vererek yaşamayı uygun görmektedir. Fakat bu üzerine hiç çalışılmamış olan öfke duygusunun, yeniden işlenmesi gerektiğine işaret eder. Çünkü işlenmemiş, üzerine çalışılmamış salt öfke, genelde insanlara ve çevrelerindekilere zarar vermektedir. Bu noktayı günlük yaşam içinde çoğunlukla fark edemeyiz. Öfke insan doğasında var olan, normal bir duygudur. Kişinin kendini ifade etmesi, savunması gereken noktalarda hissedilmesi gerekli olan da bir duygudur. Fakat öfkeli davranışı nasıl sergileyeceğinizi ve öfkelendiğinizde kendinizi nasıl sakinleştireceğinizi kendinize öğretebilirsiniz. Öfkeyi yönetmeyi öğrenebilmek, duygularınızın sizi ele geçirip size türlü zararlar vermesine engel olmak demektir. Sonradan pişman olacağınız hamleleri önceden engelleyebilmek demektir. Öfke kontrolü hakkında destek alırsanız,öfkenizin size veya bir başkasına zarar verecek boyuta gelmeden nasıl kontrol altına alabileceğini öğrenme şansınız olacaktır. Bu yoğun, güçlü duyguyu yönlendirmek ya da bir başka duygu ya da davranışa dönüştürmeyi öğrenebilirsiniz. Sizi öfkelendiren kaynaklar neler, aslında bu öfkeyi gerçekten kime ya da neye hissediyorsunuz? Siz de öfkenizi kontrol etmekte zorlanıyorsanız ve kendinizi ve duygularınızı daha yakından keşfetmek istiyorsanız randevu talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

Pandemi Döneminde Markalar Ne Yapsın?

“Dünya her geçen gün değişiyor ve gelişiyor” cümlesi klasik bir cümleydi. Bu cümleyi o kadar çok duyduk ki etkisini tamamen yitirdi. Zaten teknolojik gelişmeler haricinde dünyanın değişimini ve gelişimini görebilmek pek mümkün olmadı. Fakat içinde bulunduğumuz şu günlerde dünya gerçekten değişiyor. Eski davranışlarımız gidiyor, yerine yenileri geliyor. Dünya değişiyor. Covid 19 ile birlikte gelen küresel kriz kimileri için fırsatlar doğururken kimileri için birer bataklık oluyor. Bu yazımızda Covid 19’un sosyal medyaya ve dolayısıyla şirketlere olan etkisinden bahsedeceğim. Resmi verilere göre yaklaşık 16 milyon nüfusa sahip İstanbul şehrinde, karantina içerisinde yazıyorum bu yazıları. Pandemi hepimizi etkiledi. Şimdilerde herkes hiç olmadığı kadar evde vakit geçiriyor. Peki son zamanlarda evde yaşamaya devam ederken bizi en çok mutlu eden şeyler neymiş gelin birlikte bakalım: İnternet bağlantısı (olmazsa olmaz), Akıllı telefon, Büyük bir televizyon, Bilgisayar Tablet (Tercihen) Netflix Un (ekmek yapmak için) Eğer bu saydıklarıma ya da türevlerine sahipseniz kendinizi şanslı hissedebilirsiniz. Çünkü vakit geçirebilmek için kendinizi oyalayabilecek fırsatlarınız var demektir. Dünya Ekonomisi Hiç Bu Kadar Zorlanmamıştı! Sadece ülkemiz değil tüm Dünya oldukça büyük bir kriz ile boğuşuyor. Binlerce dükkan/mağaza kapalı. Kamu daireleri ve bankalar kısmi çalışıyor. Çoğu kobi elemanlarının maaşını ödemekte zorlanıyor ve işten çıkartmalar çığ gibi büyüyor. “Fırsatlar Ülkesi” Amerika’da bile işsizlik rekor düzeylere ulaştı. Devletler kobilere destek olması için paket üzerine paket açıklıyor… Özetle tüm dünyada durum pek iç açıcı değil… Ülkemizde alınan önlemler ve sağlık sektörünün güçlü oluşu sebebiyle diğer Avrupa ülkelerinden daha iyi bir konumda olduğumuzu görebiliyoruz. Ama kobiler ve girişimciler pek iyi değil! Türkiye’de Neler Oluyor? Virüsün etkisini göstermesi ile birlikte ülkemizde de önlemler gittikçe arttı. Öncelikle tüm yurt dışı uçuşları durdurarak işe başladık. En büyük risk grubu olan yaşlılar ve çocuklar için sokağa çıkma yasağı getirildi. Ardından okullar kapatıldı. Toplu ibadete ara verildi. Şehirler arası yolculuklar kısıtlandı. Hafta sonları sokağa çıkma yasağı getirildi. Markalar Ne Tepki Veriyor? Duruma genel bir bakış attığımıza göre artık ana konumuza gelebiliriz. Alınan tedbirler hayatı normale döndürmeye yönelik olsa da markaları pek çok yönden olumsuz etkiliyor. Pekii markalar ne yapıyor ? İş dünyasından toplam 3900 katılımcının cevaplarıyla oluşturulmuş oldukça doygun bir rapor var. Bu rapor pazarlamasyon.com tarafından oluşturulmuş. Merak edenler bu linkte tıklayarak rapora ulaşabilir. Rapordaki en genel tablo ile başlayacak olursak, iş dünyasından katılımcıların g’sinin marka iletişimi faaliyetlerini durduğunu görebiliyoruz. Tabloyu daha da genele yayacak olursak, Türkiye’deki markaların yarısından fazlası iletişim faaliyetlerini durdurmuş durumda. Marka iletişim faaliyetlerini durdurmak demek, markaya mola vermekle neredeyse aynı şey. Yani kendinizi göstermekten vazgeçiyorsunuz. Bu zaten başlı başlına bir marka için felaket sayılabilir. (Uzun döneme yayılırsa.) Tablonun olumlu tarafına bakacak olursak iki operasyonun büyümeye devam ettiğini görüyoruz. SEO & SEM ve Sosyal medya yatırımları bu dönemde bile devam ediyor. Bunun çok net olan bir sebebi var: SEO & SEM ve Sosyal medya faaliyetleri diğer reklam alanlarına göre çok daha az maaliyetli ve etkili. Bazı Markalar Bu Süreçten Güçlenerek Çıkacak Mutlaka gözünüze çarpmıştır. Covid 19 etkisini arttırmaya başladıkça markalarında sosyal medya üzerindeki faaliyetleri artmaya başladı. Covid 19 üzerine pek çok paylaşım yapıldı, kampanya düzenlendi ve düzenlenmeye devam ediyor. Bazı markalar bu süreçten sonra bilinçaltımızda “yardımsever” , “dayanışmacı” olarak kalacak. Ve bunu başarabilenler çok daha fazla kazanacak. Özellikle bu dönemde adını daha önce duymadığımız markaları da duymaya ve görmeye başladık. Televizyonda gördüğüm “21. yüzyılın savaş miğferi” sloganı aklımda kalan sloganlardan biri …

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Obsesyon; kişilerin, gerçek dışı ve asılsız olduklarını bilmelerine rağmen, inanmaya ve davranışlarını ona göre organize etmeye devam etmelerine sebep olan, kendini tekrarlayan ve kontrol edilemeyen duygu, düşünce ve inançlar bütünüdür. Kompulsiyon; obsesyonel duygu, düşünce ve davranışları kontrol etmek amacıyla ortaya konan davranış ritüelleridir. OKB ile baş etmeye çalışan kişiler, sürekli olarak kendi çevrelerini kontrol etmeye çalışarak endişelerini azaltmaya çalışmaktadırlar. Kontrolsüz şekilde zihinlerinde dolaşan olumsuz duygu ve düşüncelerle baş edebilmek adına çeşitli ritüeller (simetriyi sağlamak, kapı koluna dokunmamak, sayı saymak vb) gerçekleştirme ile meşgul olurlar. Bu ritüeller çoğu zaman kişilerin yaşamsal faaliyetlerine engel olacak seviyeye kadar gelebilir. OKB ile çalışılırken duygu, düşünce ve davranış ritüellerinin en iyi şekilde analiz edilmesi önceliklidir. Bu düşüncelerin tetikleyicileri araştırılır ve gerçek kanıtlara dayanıp dayanmadığı sorgulanarak yaşanan duyguların tekrar kontrol altına alınması için çalışmalar gerçekleştirilir. OKB tedavisinde çeşitli yaklaşımlar kullanılabilir. Kişiden kişiye farklılık gösteren obsesyon ve kompulsiyonlar ile başa çıkma becerileri geliştirmek konusunda destek talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

RAW Timelapse Nasıl işlenir?

Timelapse çekim yapmanın zorluklarını biraz ilgilenenler zaten bilirler. Çekim aşamasında sabırla ve hassasiyetle çalıştıktan sonra, elde ettiğimiz dataları aynı hassasiyetle işlemek gerektiğinden bahsederek konuya giriş yapalım. RAW olarak çektiğimiz timelapse fotoğraf serisini öncelikle Adobe After effects yazılımı içinde Camera RAW sekansı olarak açmamız gerekir. Camera Raw sekansı olarak açacağımız için Camera RAW arayüzünde RAW fotoğraf işlerken dikkat ettiğimiz ne varsa aynen uygularız. İşleyeceğimiz örnekte manzara konulu bir motion timelapse olacak. Bu konu üzerinden önce gökyüzündeki pozlama dengesini ve mavi kontrastını abartmadan belirginleştiriyoruz. Lensten kaynaklı hataları distorsiyon ve renk sapması gibi hataları Camera Raw arayüzünde bulunan düzeltmeler ve iyileştirmeler ile düzeltiyoruz. Genel gölge ve vurgu detaylarını öne çıkaracak şekilde optimize ediyoruz. Histogram yardımıyla genel parlaklık ve kontrast vede doygunluk değelerini ayarladıktan sonra camera raw sekansına OK verip After Effects içersinde bir compozisyon yada sekans açıldığını göreceksiniz. Buradan genel sekansı render ederken JPEG çıktısı olarak render alıyoruz. Render makinenizin işlem gücüne göre uzun sürebilir yada çok uzun sürebilir. RAW timelapse işlemek genel olarak uzun süren bir işlemdir. Bilgisayarı bu aşamada meşgul etmezseniz daha hızlı bitirecektir. JPEG’e çevirdiğimiz dosyaları ufak pozlama hataları veya diyafram bıçaklarının açılıp kapanmasından kaynaklanan flicker denen kırpşma efektlerinden temzileme için Timelapse Deflicker yazılımını kullanıyorum. Bu yazılımın deneme versiyonu microsoft store’da bulunuyor fakat maalesef mac kullanıcıları için sadece satın alınabilir olarak App store’da bulunuyor. Timelapse Deflicker’dan geçirdiğimiz JPEG fotoğraflar artık flicker etkisinden de temizlenmiş olarak render’a hazır. Bu arada TLDF renderlanmış olarak 4K’ya kadar video olarak da çıktı olarak verebiliyor. Motion timelapselerde ufak titreşimler olabiliyor, bunları temizlemekve daha akıcı olmasını sağlamak içinde dijital stabilizasyondan geçirerek timelapse’imizi en mükemmel haline getirmiş oluyoruz. Elbette bu tripod ile çekimlerde rüzgardan oluşan titreşimler içinde geçerli.

KAYIP VE YAS

Kayıp ve yas, kişinin bir yakınını, sevdiği birinin ölümü sonrasında yaşanan psikolojik süreçleri temsil etmektedir. Fakat kapsamı sadece bununla sınırlı değildir. Kayıp ve yas, kaybedilen bir işi, biten bir ilişkiyi, bir evcil hayvanın ölümünü de kapsamaktadır. Genel olarak insanlar, sevdikleri, anlam yükledikleri, onlar için değerli olan herhangi bir şeyi kaybettiklerinde psikolojik olarak yıpratıcı bir süreç yaşayabilirler. Bu süreçteki belirtiler genellikle; Sık sık ağlamak Alkol madde kullanımında artış Korku/Kaygı Duygu hissedememe Depresif hissetme İsteksizlik şeklinde ortaya çıkabilir. Kayıp ve yas terapi sürecinde, kişinin yaşadığı duyguların tanımlanması, olayı algılayış biçiminin detaylandırılması üzerinde çalışmalar yapılır. Kayıp, kabullenilmesi zor ve telafi edilmesi mümkün olmayan bir gerçektir. Terapi ile birlikte mevcut durum ile nasıl baş edileceğine dair çalışmalar gerçekleştirilerek kişilerin psikolojik sağlıklarına kavuşmaları hedeflenir.

Stok Video Ajansları ile ilgili genel bilgiler

Stok Video Ajansları ile ilgili genel bilgiler. Stok Video üretimi ile ilgili hangi ajansların nasıl çalıştığına dair fikirlerimi aktarmak gerekirse. En sık çalıştığım ajanslar -Shutterstock -Pond5 -Adobe Stock -Istock Stock video ihtiyacı dijital içerik pazarlamanın öneminin artmasıyla doğru orantılı bir şekilde artıyor. Fakat içerik üreticilerinde sayıları sürekli artıyor. O yüzden nitelikli içeriklere her zaman ihtiyacımız olduğunu söylemek zor değil. Shutterstock Shutterstock ile ilgili içerik üretici deneyimim ve fikilerim şöyle. Shutterstock exclusive kullanıcı kavramını kullanmayan yaptığınız satışınıza göre sizleri fiyatlandıran bir sisteme sahip.Belli bir kazanç oranını geçtiğinizde görsellerinizden gelen yüzde yada fiyatlandırma artıyor. Bu herkes için geçerli standart bir model. Yani Shutterstock’un içerik üreticilere yaklaşımı standart. Istock Istock ‘a gelecek olursak buradan iyi bir gelir elde etmek için exclusive üretici olmak şart.Çünkü Istock exclusive üyelerin kazançlarını yüksek tutarken exclusive olmayanlara çok az kazanç imkanı sunuyor.Videolarınızı www.espaws.com üzerinden yada deepmeta diye kendi yazılımı var onun üzerinden yükleyebiliyorsunuz. Pond5 Pond5 ‘da aynı shutterstock gibi içerik üreticiyi ayırmıyor hatta yüklediğiniz videolara standart fiyatların dışında kendi belirlediğiniz fiyatlarada satabiliyorsunuz. Komisyon oranı sabit P ne satarsanız yarısı sitenin yarısı sizin. Videoları hem ftp hemde site üzerinden yükleme imkanınız var. Adobestock Adobe bir süre önce Fotolia’yı satın alarak stock video ajanslarının arasında yerini aldı.Editoryal konusunda ve videodaki teknik kusurlar konusunda nispeten daha seçici davranıyorlar. Veya benzer içerikten fazla varsa kabul etmeyebiliyor. Yine kullanıcıyı exclusive veya değil gibi bir ayırdı yok. Fiyatları ise standart. Videoları FTP üzerinden yüklüyorsunuz. Videohive Videohive’da ise çok eskinden dosya yüklemek ve hazırlamak oldukça güç iken şimdi upload dahada kolaylaştı fakat dosya kabulu hala kolay değil. Çok farklı sebeplerden dosyalarınız ger dönebiliyor. Genel olarak benim çalıştığım ve deneyim edindiğim ve bildiğim popüler ajanslar bunlar. Eğer video ile giriş yapacaksanız istock’u bunların arasından eleyebilirsiniz. Nedenine gelince öncede belirttiğim gibi istock exclusive olmayan içerik üreticilerine çok daha az kazanç sunuyor. Araştırma yapılırsa daha nispeten daha küçük ajanslarada ulaşılabilir. Motion elements - ağırlıklı olarak uzak doğu görsellerinin satıldığı bir ajans Storyblocks- Önceden herkesi kabul ediyordu fakat şuan kendi belirlediği ve seçtiği üreticiler ile çalışmayı tercih ediyor. Video yükleme rahatlığı olarak en beğendiğim sitelerin başında Shutterstock ve POND5 geliyor. Kullanıcı arayüzü olarak toplu dosya işlemek ve bunu submit etmek nispeten daha rahat oluyor. Bu çalışmaya yeni başlayacakların öncelikli konuları en kolay üretebileceğiniz konulara odaklanmak. Her ne kadar dönemsel ihtiyaçlar özel günler belirleyici de olsa herşeye her zaman ihtiyaç duyulabiliyor. Eğer konu bulmakta zorlanıyorsanız ajansların en çok satan görsellerini inceleyip ilham alabilirsiniz.

Tasarım Öncesi Müşteriden Bilgi Almak

Çok iyi bir tasarımcı olabilirsiniz. Belki dünyanın en iyi tasarımlarını da yapıyor olabilirsiniz. Ama, eğer hazırladığınız tasarımlar müşterinizin beğeni tarzına uygun değilse, maalesef tasarımlarınızın bir değeri kalmıyor. Yani sizin için ve hatta pek çok kişi için muhteşem olan tasarımlar, müşterileriniz için değersiz olabiliyor. İşte bu kötü durumla nadiren karşılaşmak için bu yazıyı sonuna kadar okumalısınız. Yazıma başlarken, bu yazıda bir logo tasarımı öncesinde müşteriden bilgi alma konusuna değineceğimi belirtmek isterim. Fakat anlatacağım konular sadece logo tasarımı için değil diğer tüm tasarım kategorileri için geçerlidir

KAYGI / ANKSİYETE

Hayatta kalmak için bir miktar kaygıya ihtiyaç duymamız gerekmektedir. Karşıdan karşıya geçerken, bir arabanın size doğru gelip gelmediğini kontrol etmek, yaşamda kalmak için hissedilen kaygının davranışa dönüşmüş halidir. Fakat zaman zaman farkında olmadan yaşadığımız kaygıların şiddeti ve süresi kontrolümüzden çıkabilir. Biz kaygımızı kontrol edemediğimizde ise kaygılarımız bizi, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı kontrol etmeye başlayabilir. Yüksek kaygı ile başa çıkma konusunda problem yaşayan ya da yoğun kaygı problemi çeken kişilerde çeşitli zihinsel ve fiziksel belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler; Nefes darlığı Mide bulantısı Terlemek Baş dönmesi Mide-bağırsak problemleri Her an öleceğine ya da başına bir şey geleceğine dair güçlü inançlar şeklinde ortaya çıkabilir. Ansiyetenin psikolojik tedavisinde Diyalektik Davranış Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Logoterapi ayrı ayrı ya da bir arada kullanılabilir. Mevcut kaygı ve korkuların gerçek kanıtlara dayanıp dayanmadığı sorgulamalarının eşlik ettiği görüşmelerde, kişinin kendi duygu ve düşüncelerinin tekrar kendi kontrolüne alması hedeflenir. Çeşitli duygu ya da düşüncelerinizin, hayatınızı dilediğiniz gibi yaşamanıza engel olduğunu düşünüyorsanız destek talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

Renk bit derinliği ve Chroma Subsampling ne demek?

10 bit 4:2:2 nedir? Renk derinliği ve Chroma Subsampling muhtemelen dijital videonun en yanlış anlaşılan yönlerinden ikisidir. Son kullanıcının tükettiği dijital video renkleri genellikle 8 bitlik bir derinlikte kaydedilir ve renk alt örneklemesi 4: 2: 0 olarak ölçülür.Standart bir kamera müşterisi için bu rakamların ve teknik verilerin bir anlamı olmasada, video kalitesini arttırmak isteyen kullanıcılar için tabiki önem taşır. 8 bit ve 10 bit ne demek ? Bit derinliği , bir kameranın kaydettiği toplam kırmızı,yeşil ve mavi seviyelerini ifade eder. 8bit ‘in anlamı şudur. 256 Kırmızı X 256 Yeşil x 256 Mavi yani 16.8 milyon renk demektir. Her ne kadar kulağa çok gibi gelsede , 8 bit renk derinliğinin dezavantajını parlaktan ışıklı alandan karanlığa doğru geçişlerin pürüzsüz olmaması ve doku yırtılmalarının gözlenmesi şeklinde ifade edebiliriz.Bu etkiyi bir çok kullanıcı farkedemiyor olsada yoğun sıkıştırmanın olduğu Youtube videolarında yaygın bir şekilde görebiliyoruz 10 bit renk derinliğini ise şöyle ifade edebiliriz. Her bir yeşil ,kırmızı ve mavi için 1024 farklı renk tonu kullanılır buda toplamda 1 milyar renk kombinasyonu demektir. Her ne kadar kullanılan çoğu ekran 8 bit desteklesede 10bit bir video datası size her zaman HDR video olanağını tanır. HDR TV ler yaygınlaştıkça 10 bit ekranlarda artmaya devam edecek. Peki nedir bu 4:4:4 , 4:2:2 ve 4:2:0 Diyagram üzerinde gösterirken 4 yan yana sıralanmış pikselin üst sıra ve alt sırasını temsil eden renkler 4:4:4 için her iki sıradaki 4’er piksel piksel bağımsız renklere sahiptir. 4:2:2 de ise üst sıradaki pikseller ilk ve ikinci 2 li pikseller, 2 ayrı renge alt sıradaki 2 li pikseller ise 2 ayrı renge sahiptir. 4:2:0 ‘da ise ilk sıradaki 2 piksel altta ve üstte aynı renklere sahiptir. Sondaki iki piksel ise aynı şekilde üst ve alt sıra aynı renklere sahiptir. Baştaki 4 Luma değerini ikinci parametre üst sıra renklerini üçüncü parametre ise alt sıra renklerini temsil eder. Imaj kalitesi neden önemli? 10bit renk derinliğinin kamera çıktısındaki farkını gözlerimiz farkedemiyor ise bu kadar datayı işlemek niye? Bu noktada eldeki data ne kadar fazla ise prodüksiyonda işleme esnekliği o kadar artacak demek doğru olur. Özellikle coloritstler için renk bit derinliği renk ve pozlama parametrelerini stilize etmek için çok fazla esnekelik sağlar. Kullandığınız monitor 8bit bile olsa eldeki datanın 10 bit lik bir renk derinlğinde olması renk ve ışıkk geçişlerinde banding denen yırtılmaları azaltacaktır. Ayrıca yeşil ekran çalışmalarında 4:2:2 renk alt örneklemesi maskeleme işleminde daha pürüzsüz bir geçiş sağlar. Günümüzde bir çok video uzmanı , 4:2:2 renk derinliğini yakalayabilmek için, DSLR gövdelerde genellikle harici kayıtçı kullanıyor.

Heroism

Heroism consists of putting others first, even at your own peril. Similar to saviour consciousness; feeds the egoself. I prefer to be 'myself' instead of an idealized ‘hero'. Only by being myself; or in other words by sweeping my own doorstep, I am useful to others. Why on airplanes do we put the #mask on ourselves first, and then on the child? Ask yourself. #show or #authenticity ? #hero #villain or #myself ? What’s your preference? #heroism #authenticity #honesty #knowingmyvalue #selfservice #servicetoothers

Helvetica Neden Bu Kadar Popüler?

Font dünyasının kralı, vazgeçilemeyen yazı karakteri Helvetica… Afişlerde, logolarda, kitap kapaklarında ve her yerde Helvetica! Peki ama neden ? Helvetica, 1957 yılından bu güne kadar kullanılan en popüler yazı karakteridir. Farklı posterlerde, ilanlarda, logolarda tasarımın her alanında helvetica fontunu görmek mümkün. Bende pek çok logo tasarımımda bu fontu kullandım ve eminim sizde kullanmak isteyeceksiniz. Peki, tipografik açıdan bakacak olursak bu fontu bu kadar önemli yapan şey nedir ? Neden Helvetica? Çünkü Helvetica, tipografide olması gereken bütün unsurları karşılışıyor. En başta, okunaklı bir font. Zaten tipografide en önemli şeylerden biri, okuma kolaylığınız. Okuma hızınızı etkileyen en önemli faktörlerden birisi, gözünüzün bir harften diğer harfe geçiş hızıdır. Tabii bu hızı sağlayabilmek için yazı karakterlerinin basit ve anlaşılır olması gerekmektedir. Helvetica bu basitliği ve sadeliği sonuna kadar sağladığı için oldukça popülerdir. Gelin ufak bir deneme yapalım… Aşağıdaki görsele bir göz atın. Her iki paragrafta da aynı şeyler yazıyor. Her ikisini okurken, gözlerinizin bir sonraki harfe geçiş hızını kontrol etmeye çalışın. Bakalım hangisini daha hızlı okuyacaksınız. Tasarımda “sadelik” her şeydir. Tekrar ifade etmem gerekirse, Helvetica’yı bu kadar özel yapan ana unsur sadeliği ve kolay okunabilir olmasıdır. Bu sebepten dolayı ortaya çıktığı 1957 yılından beri Helvetica fontu devletler arası yazışmalarda, panolarda, afişlerde, kitap kapak tasarımlarında ve daha pek çok yerde kullanılmaktadır.

DEPRESYON

Depresyon, çaresizlik veya kayıp süreçlerinden etkilenebildiği gibi aynı zamanda üzüntü, umutsuzluk, zevk alamama gibi duygu ve düşüncelerin de tetikleyebildiği bir psikolojik problemdir. Depresyondaki kişiler çeşitli düşünsel, fiziksel ve duygusal belirtiler gösterebilir. Bu belirtiler genellikle aşağıdaki gibidir; Çok az veya çok fazla uyumak Kendini sürekli yorgun hissetmek Çaresizlik hissetmek Hayatın anlamsız olduğu hissine kapılmak Çok az ya da çok fazla yemek yemek Cinsel isteksizlik yaşamak Kendini suçlu hissetmek, Karar vermekte zorluk çekmek Devamlılığını sürdüren bir üzüntü hissetmek Önceden keyif alınan aktivitelerden artık keyif alamamak Depresyondaki kişiler günlük yaşama adapte olmakta güçlük çekebilirler. Sabah uyanmak, duş almak, kahvaltı yapmak gibi çok rutin faaliyetlerde bile isteksizlik yaşayabilir ve bu durumla bağlantılı olarak iş veya okul sorumluluklarını yerine getirme konusunda problem yaşayabilirler. Burada ifade edilen belirtileri gösteren kişilerin tedavi için başvuru yapmaları ve kendileri ile oluşturulan terapi haritasına uyum sağlamaları gerekmektedir. Yaşamınızda anlamını yitirdiğini düşündüğünüz olgulara tekrar anlam kazandırabilmek için destek talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

H.265 video codec avantajları nelerdir?

Öncelikle 4K gibi çözünürlüklerin standartlaşması ve hatta 8K gibi çözünürlüklerinde kameralarımıza girmeye başlaması ile H.265 gibi verimli video sıkıştırma kodeklerinin öneminin arttığını söylemek gerek. International Telecommunciation Union yani ITU H.264’ten sonraki video codec standardı olan H.265’i 2013 yılının sonlarına doğru onayladı. H.265 videoları daha fazla sıkıştırıyor ama hiçbir kalite kaybı yaşanmıyor. H.265’in desteklediği maksimum çözünürlük 8192x4320 yani günümüz 4K çözünürlüğünün yaklaşık olarak 4 katı demek oluyor. H.265 video kodeği h.264 ‘e göre d daha küçük boyutlu 4K W daha küçük boyutlu 1080p üretebiliyor. H.265’in bir diğer avantajı ise yüksek verimliliğidir. H.264, ölçeklendirmeleri piksel piksel yaparken, H.265 ölçeklendirmeleri, benzer alanları algılayarak, bir bütün halinde yapıyor. Bu da verimi ve ölçeklendirme hızını arttırıyor. Yani h.265 kodeği hareketin ve renklerin daha çok olduğu bölgelerden daha fazla bilgi topluyor hareketsiz kesimlerden daha az data toplayarak daha yüksek bir sıkıştırma oranı ile daha yüksek imaj kalitesine ve daha küçük dosya boyutuna sahip videolar üretebiliyor.

Dijital Dönüşüm Nedir ve Neden Önemlidir?

Dijital dönüşüm her şirket için farklı görüneceğinden, herkes için geçerli olan bir tanımı tam olarak belirlemek zordur. Bununla birlikte, genel anlamda, dijital dönüşüm, dijital teknolojinin bir işletmenin tüm alanlarına entegrasyonu olup, temelde işletmelerin çalışma şeklini değiştirir ve müşterilerine değer katar. Aynı zamanda, kuruluşların sürekli olarak statükoya, rakiplere meydan okumasını, eski usul alışkanlıklarını bırakıp, yeni şeyler deneyimleyebilmelerini ve bu denemelerinde de hata yapma imkanını veren (telefonunuzda çektiğiniz bir fotoğrafı beğenmediğinizde silebilmeniz gibi) kültürel bir değişimdir. Yeni dijital uygulamaların, araçların kullanımı, kuruluşların uzun süredir devam ettikleri manuel, iş süreçlerinden uzaklaşmaları anlamına gelir. Yani artık verinin peşinden koşmaya; sorunların sebebini anlamak için onlarca kişi ile dakikalarca konuşmaya; bir rapor almak için exceller ile günlerce uğraşmaya gerek kalmaz. Bilgi, informasyon, tecrübe, rapor akıllı bir şekilde önünüze hazır gelir. Kurum içinde, en temel bilgi seviyesindeki insanın bile anlayabileceği basitlikte bilgiyi süzer. İnsanlar süreçleri tetiklemez, süreçler insanları tetikler! Ve çalışanın hata yapma olasılığı minimuma indirilir. Başka bir ifade ile, Dijital dönüşüm, dijital müşterilerin bekledikleri ile analog işletmelerin gerçekte sundukları arasındaki boşluğu kapatır. “Dijital dönüşüm” Liderlik değişikliği, Farklı, inovatif düşünceyi, Yenilikçiliği teşvik etmeyi Yeni iş modellerini Varlıkların dijitalleştirilmesini ve kullanımının arttırılmasını Kuruluşun, çalışanlarının, müşterilerinin, tedarikçilerinin, ortaklarının ve paydaşlarının deneyim, beceri ve bilincini geliştirmek için oryante edilmesini, eğitilmesini gerektirir. Müşteri odaklılık açısından dijital dönüşüme baktığımızda ise, “Operasyonları otomatikleştirme, insanlar ve yeni iş modelleri arasındaki bağlantı kurmayı gerektirir”. Dijital dönüşüm doğrultusunda yola çıkmış ise bir firma, stratejik, kültürel, organizasyonel ve yetenekler bileşenlerinde çalışmalar yapmaları gerekmektedir. Dijital Dönüşüm Neden Önemlidir? Dijital dönüşüm, finans ve insan kaynakları gibi temel işletme fonksiyonlarında çalışanların manuel süreçlerden uzaklaşarak daha verimli ve hızlı bir şekilde işlerini yönetmelerine, bordro gibi önemli alanları otomatikleştirmek gibi değerli bir fırsat sunar. Önüne kurumunun anlık bütünsel raporu hazır gelen lidere ise daha geniş iş fırsatlarına odaklanmalarını sağlar. Bir şirketin gelecek için vizyonu ne olursa olsun; büyümek için dijital dönüşümü gerçekleştirmelidir. Dijital dönüşümde, değişimin hızı üsseldir. Müşterilerle bağlantı kurmak için yeni temas noktaları; işgücündeki yetkinlikleri artırtmak için kuruma yeni birçok fırsat sunar. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, dijital dönüşümü mümkün kılan teknolojiler ve hizmetler için dünya çapında yapılan harcamaların 2022'de neredeyse 2 trilyon dolara ulaşacağını, şirketlerin gelirlerinin'unu dijital stratejilerini beslemek için tahsis edeceğini tahmin ediyor. Bu, dijital dönüşümün uzun vadeli bir yatırım olarak kabul edildiğini göstermektedir. Bu yıl, donanım ve hizmetler tüm dijital dönüşüm harcamalarınınu'inden fazlasını oluşturuyor. Şimdi her zamankinden daha fazla, bir kuruluşun bilgi teknolojileri stratejileri iş stratejileri için temeldir. Bir şirketin gelecek için vizyonu ne olursa olsun, etkili bir şekilde büyümek ve rekabet edebilmek için, dijital dönüşümü gerçekleştirmelidir. Bilgi teknolojisinin, iş dünyasının ihtiyacını desteklemesi çok önemlidir. Bu durum, bir işletmedeki Bilgi Teknolojisi departmanı ve teknoloji liderleri için zor olabilir. Daha fazla iş uygulaması, daha fazla bağlı cihaz ve daha yüksek beklentilerle, bugünün CIO'su, işin ön ucu ile aynı hızda çalışmalıdır. Görevleri artık geleneksel teknoloji yönetimine değil, işi gerçekten değiştirebilecek, geliştirebilecek ve geleceğe hazırlayabilecek projelere odaklanmış olmalıdır. Hayatımızı kolaylaştıran dijital dönüşüm uygulamalarından bir kısmı: https://www.expedia.ie gibi Online seyahat acenteleri https://www.alibaba.com , https://www.trendyol.com gibi online alış-veriş siteleri https://online-learning.harvard.edu/ gibi online universiteler https://www.salesforce.com gibi firmalar için bulut üzerinden kullanılabilecek online CRM (Customer Relation Management) programları https://www.smartsheet.com gibi bir online çalışma yürütme platformu. https://www.udemy.com gibi online eğitim platformları https://www.xolo.io gibi bir platform ile sanal şirket kurarak dünyanın her yerinde iş yapmanı sağlayan yazılımlar vs. vs. vs ... Bu örneklerden milyarlarcasını yazmak mümkün. Önemli olan kendi işimiz için en doğrusunu, kendimize – kurumsal kaynaklarımıza en uygununu seçmek ve uygulamak. Sonrası hız, verimlilik ve daha çok müşteriye ulaşmak. Peki dijital dünyanın bireylere ve kurumlara sağladığı onca imkan varken, siz neredesiniz, ne yapıyor ve neler kullanıyorsunuz? Hala rapor almak için excel’i mi kullanıyorsunuz? Teknolojinin bize sağladığı sonsuz olasılıklara direnmek, cep telefonu varken hala mektup ile haberleşmek gibi birşey. Seçim sizin!

Office Insider'a Nasıl Katılabilirsiniz?

Insider Programı Nedir? Tüm Microsoft 365 kullanıcıları için Microsoft Insider durumunu oluşturmuştur. Office Insider katılımcıları, yeni özelliklere ve güncelleştirmelere ilk elden erişim kazanır. Dinamik dizi formüllerine erişebilirsiniz. Buna ek olarak, bu gelişmeler hakkında yorumlarınızı geliştiricilerle bırakabilirsiniz. Insider Programına Erişim Aşağıdaki prosedür en basit ve en eksiksiz prosedürdür. Uzun süredir Insider olduktan sonra Excel'in "standart" sürümüne geri dönmeniz engellenmişti. Ancak bu yöntemle istediğiniz zaman farklı kanallar arasında geçiş yapabilirsiniz ? Dosya > Hesap menüsüne gelip dosyalarınızın senkronize klasörler gibi, Microsoft hesabına bağlı bilgileri görüntülemek istediğinizde Office'i güncellemenizi, yazılımınızın sürüm numarasını ve Office haberlerini bilmenizi sağlayan 3 standart düğme olduğunu görürsünüz. Eğer o alanda Office Insider butonunu göremiyorsanız aşağıdaki adımları uygulayın. 1. Adım: Hesabınıza Office Insider Düğmesi Ekleyin Aşağıdaki ayarları yaptıktan sonra artık 4. düğmeyi de eklendiğini göreceksiniz; Insider düğmesine basın. Bunu yapmak için kayıt defterinize bir kayıt defteri anahtarı eklemeniz gerekir. Kayıt defterinizi açmak için Windows çubuğunuza regedit yazın. Normalde, Office, 16.0 ve Common dizinler kayıt defterinde bulunmaz, bunları oluşturmanız gerekir. Path : HKEY_CURRENT_USER\Software\Policies\Microsoft\Office\16.0\Common Key Name: insiderslabbehavior Value type : REG_DWORD Value : 1 Office'i yeniden başlattıktan sonra artık Dosya > Hesap menüsünde Office Insider düğmesine sahip olduğunuzu göreceksiniz. Adım 2: Office Kanalını Değiştirme Ardından, önerilen 2 düzeyi de görüntülemek için Insider > Değişiklik Düzeyi düğmesini tıklayın. Açılır menüyü tıklayarak, mevcut güncellemenin 2 düzeyini de görüntülersiniz: Aylık Kanal veya Insider. Tabii ki, uygulamanızın kanalını değiştirmek için kullanım koşullarını kabul etmeniz gerekir. Adım 3: İki Program Arasındaki Fark Insider Kanalı Bu, en son Office güncelleştirmelerini açan düzeydir. Bazılarının henüz geliştiriciler tarafından tam olarak test edilme veya tamamlanma zamanı olmadı. Bu nedenle, Excel işlevlerini çalışmaz hâle getirme veya çalışma kitaplarınızı çökertme riskleri vardır (bu oldukça sık görülür). Ancak, XLOOKUP/ÇAPRAZARA gibi en son özelliklere erişmenin tek yolu budur. Tavsiyem: Bu sürümü profesyonel bir ortama kurmayın. Bir test makinesinde daha iyi. Aylık Kanal Bu kanal test kullanıcıları için değil, çok ileri düzey Excel kullanıcıları içindir. Bu sürüm kararlı ve çoğunlukla Office'in standart sürümünde (altı aylık kanal) bulunmayan özellikleri açar. Örneğin, dinamik dizi işlevlerini kullanabilmek için Insider'ın 2 düzeyinden birine abone olmanız gerekir. Aksi takdirde bunları kullanamazsınız. Bu nedenle, işinizde bazı çalışanlarınız Insider gerektiren özelliklere erişmek istiyorsa, bu kurulması gereken kanaldır. 4. Adım: Office'i Güncelleyin Seçtiğiniz Office düzeyi ne olursa olsun, Office'inizi güncellemek zorunludur. Office kanalının tek seçimi Insider programını açmak için yeterli değildir. Insider düzeylerinden birini seçip güncelleme düğmesine tıkladıktan sonra yükseltme işlemi otomatik olarak başlatılır. 5. Adım: Excel'i Yeniden Başlatma Sonra değişiklikleri görmek için Office uygulamalarınızı bir veya iki kez yeniden başlatmanız yeterlidir. Altı aylık kanala dönme (standart sürüm) Office'in temel sürümü olan altı aylık kanala geri dönmek için tek ihtiyacınız olan şey Insider simgesine tıklayın. Office'in yeni sürümlerini önizlemek için Kaydet seçeneğinin işaretini kaldırın. Office güncelleştirmesini yeniden yapın. Sağlıcakla kalın.

Heroizm = Hamaset

Kahramanlık, kendin tehlikede bile olsan, başkalarına öncelik vermektir. Bir nevi kurtarıcı bilincidir. Ego kişiliği besler. İdealize edilmiş bir ‘kahraman’ olmaktansa ‘kendim’ olmayı tercih ediyorum. Kendim oldukça; kendi kapımın önünü süpürdükçe, diğerlerine faydalıyım. Neden uçaklarda #maske yi önce kendimize, sonra çocuğa takarız? Sor kendine. #şov ya da #otantiklik ? #kahraman #hain ya da #kendim? Tercihin ne? #hamaset #heroizm #gerçeklik #kendimlik #otantiklik #sahicilik #dürüstlük #değerimibilmek #kendimehizmet #diğerlerinehizmet

Vav - Cenin - Telepati = Evraka

Çok alakasız gibi görünüyor di mi ? Ama aslında üçünün de ortak noktası var. SEMBOL leri aynı... Peki bu ne demek? Varoluş sırları da aynı demek... Vav harfinin yazılışına bir bakın. Aynı şekli anne karnındaki bebeğin cenin şeklinde de görürsünüz ve gene aynı şekli kuarkların zuhura çıkarken yani bu dünyaya uyumlanırken de kendiliğinden aynı şekli aldığını görürsünüz. Muhtemelen bunu gören bilimadamlarının haberi yok yoksa ifşa etmezler idi. Haberleri olmaması da evrenin işi kesinlikle... Peki bütün bunların anlamı ne, bu kadar alakasız olguların neden ortak simgesi olsun ki , değil mi! Cevap: Yaratım şekli vav şeklidir. Yani bir bebek gibi masum , yargısız, mutlu , teslimiyetçi olunca istediğiniz herşey evrene saldığınız kuarklarınızın yaratımıyla oluveriyor. Keramet mi yoksa bilgi mi; siz karar verin.

MÜKEMMELİYETÇİLİK

Mükemmeliyetçilik sürekli en iyiyi yapma çabası değildir. Bir şeyi başarılı bir şekilde yapmak ile mükemmeliyetçilik arasında farklar vardır. Bu şekilde yaşamak faydalı gibi görünse de kişilerin hayatına bazen zarar veren bir tutumdur. En iyiye ulaşmak için gösterilen çaba ile kişi zevk alarak ve mutlulukla yaşar fakat mükemmele ulaşmaya çalışan kişi sürekli kaygı ve kuşku ile yaşayacaktır. Kişi en iyiye ulaşmak ve hatasız bir işi yapmak adına çabalarken aslında mümkün olmayan bir şey için uğraşıyor olabilir. Kötü olanda, kişiler bu kusursuza ulaşma çabasının kendisine zarar verdiklerini fark etmemeleridir. Erteleme, kaçınma, karar vermede güçlük, aşırı planlama-düzenleme-sıralama, düzeltme-tekrarlama, başkalarını değiştirmeye çalışma, denetleme-onay alma (sürekli olarak) gibi davranış örüntüleri vardır. Kişinin kendine yönelik, sürekli kendini eleştirdiği ve gerçek dışı standartlar belirlediği bir tutumu olabilir. Başka bir şekilde, kişinin bu gerçek dışı standartlara başkalarının uymasını beklediği tutumu olabilir. Yaptığı işin sürekli eksik ya da yetersiz olduğunu hissedebilir, kendini sürekli bu anlamda zorlayabilirler. Başka insanların yaptıklarıyla sürekli kendini kıyaslayarak kendilerini yetersiz hissedebilirler. Son olarak da, başkalarının ondan bu şekilde beklentileri olduğuna dair bir inancının olması. Hata yapmak, başarısız olmak, onaylanmamak korkuları, -meli, -malı düşüncesi sıklıkla mükemmeliyetçiliğe eşlik eden olumsuz inançlardır. Mükemmelliyetçilik her ne kadar çoğu işte başarıyı elde etmemizi sağlasa bile fazla mükemmelliyetçilik insanı bir süre sonra yormaya başlar ve gerçek üstü performans sergilemeye zorlayabilir. Bu durumdan şikayetçiyseniz eğer bir uzmandan yardım almanız gerebilir. Hepinize sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Seda OKUL

Şirketler Sosyal Medyada Neden Başarılı Olamıyor?

rtık hepimiz sosyal medya bağımlısıyız. Evet evet! Yüksek ihtimalle sende öylesin. Ama son zamanlarda sadece kişiler değil, şirketlerde sosyal medya bağımlısı olmaya başladı! “Rakip şirketin sosyal medyacısı var, bizim niye yok?” algısı tavan yaptı. Bu durum “sosyal medya yönetimi” sektörünü bir hayli büyütüyor olsa da, belirtmek istediğim çok önemli bir şey var. Yanlış yapıyorsunuz! Artık hepimizin bildiği “sosyal medya bağımlılığı” kavramını tekrar ele almak istiyorum. Çünkü bu kavram hepimizi ilgilendiriyor. Eğer sizde her canınız sıkıldığında elinize telefonu alıp aşağı yukarı kaydırıyorsanız – her ne kadar kabullenmeseniz bile – sizde bir sosyal medya bağımlısı davranışı sergiliyorsunuz. Peki bizi bu bağımlılığa iten en büyük etken nedir? Cevap veriyorum: yalnızlığımızı giderme dürtüsü.Sosyal medyayı seviyoruz çünkü bize yalnız olmadığımızı hatırlatıyoruz. Seviyoruz, çünkü like alıyoruz. Yorum alıyoruz. Bir şeyler paylaşıyoruz. Takip ediliyoruz. Hele ki bu etkileşim oranları artarsa değmeyin keyfimize! Bizler bireyler olarak sosyal medyada var olmaya ve etkin kullanmaya devam edeceğiz. Sosyal medya uygulamaları da bizim sürekli online kalmamız için ellerinden geleni yapıyorlar zaten. Buraya kadar her şey normal,bildiğimiz şeylerdi. Şimdi gelelim yazımın ana fikrini oluşturan sosyal medya canavarı şirketlere… Şirketlerde Sosyal Medyada! 3-5 Sene önce sosyal medya ile hiç alakası olmayan abilerimiz, amcalarımız, teyzelerimiz gibi “bizim sosyal medyaya ihtiyacımız yok!” diyen yüzlerce işletmeyi artık sosyal medyada görüyoruz. Nasılda hepsi bir şeyler satmaya çalışıyor değil mi ama ? Çorap satanı da var, ev satanı da … “Bizim ihtiyacımız yok, biz zaten biliniyoruz” diyen marka sahipleri fark ettiler ki sosyal medyaya en çok onların ihtiyacı varmış! Yani artık eskisinden çok daha fazla işletmeyle / şirketle paylaşıyoruz sosyal medya dediğimiz alanı. Eşimizin dostumuzun paylaşımlarını görmek için masumane bir tutumla açtığımız sosyal medya uygulamalarından reklamlar fışkırıyor! Gerçek hayatta çok kalabalık bir pazara girmişsiniz gibi sosyal medyanın her yanından sesler yükseliyor! “Gel en güzel kampanya bende!” , “Bak çok acayip indirim yaptım bana gel bana!” , “Bizim şirketten kralı yoktur bi takip et”, “Sana bizim ürünümüz çok yakışır” … Ama bu paylaşımların, reklamların çoğu çöp. Boşa harcanan para. Suya yazı yazmak gibi. Çoğu kalıcı değil. Çoğu bir marka olabilmeyi vaat etmiyor. Çoğu inandırıcı değil. Bu yüzden yanlış yapıyorsunuz. Gerçekçi Olmakta Fayda Var Önce en gerçekçi ve en temel bakış açısını paylaşmak istiyorum. Unutmamak gerekir ki, sosyal medya uygulamalarının tümü, uygulamayı geliştiren şirketler tarafından para kazanmak amacıyla yapılmıştır. Bu uygulamaların varoluş sebebi para. Aksini iddia eden varsa yorumlara beklerim. Ama biz masum insanlar, temelde çok başka bir şey için kullanıyoruz bu uygulamayı. Yalnızlığımızı gidermek için. Yani sosyal medya bizler için tamamen ücretsiz bir eğlence – vakit geçirme alanı. Dilediğimiz insanı takip edip dilediğimizi paylaşmakta özgürüz. Bu yüzden kullanıyoruz sosyal medyayı. Her şeyden önce işletmelerin şirketlerin sosyal medya yönetimi ile ilgili bilmesi gereken temel nokta işte budur. Sosyal medya son tüketici için bir eğlence ya da zaman öldürme aracıdır. Hiçbir kullanıcı markaların türlü kelime oyunları ya da pazarlama taktikleri ile vakit kaybetmek istemez. Günümüz dünyası aşırı uyaranlı ve sınırsız iletişim içeren bir dünya. İnsanlar bir yerden bir yere giderken bile yüzlerce markanın mesajıyla karşı karşıya kalıyorlar. Dolayısıyla tüm insanlık çok sıkıldı bu baskıdan. Buna rağmen sosyal medyayı kullanarak halen tüketici üzerinde baskı kurmaya çalışan markaların vay haline… İşte Size Çok Takipçi Kazandıracak Yöntem: İnandırıcı Olun! Aslında hiç bir şey günlük yaşantımızdan farklı değil. Her şeyi basite indirgediğimizde problemlerin tek tek çözüldüğünü görebiliyorsunuz. Nasıl ki günlük yaşantımızda bize güven veren, samimi gelen insanlarla arkadaşlık yapıyorsak sosyal medyada da yine bize güven veren ve samimi gelen işletmelerin / şirketlerin hesabını takip ederiz. Şirketler için sosyal medyada başarı getirecek birkaç madde sıralamak isterim: Sürekli fiyat içeren, satışa yönelik paylaşımlar yapmaktan kaçının. Bu sizi amatörleştirir ve güven kaybettirir. Türkiye’den ya da dünyadan büyük markaların sosyal medya hesaplarına bir göz atın. Paylaşımlarının kaçta kaçı satışa yöneliktir sizce? “Satışa yönelik paylaşım yapmayacaksam ne paylaşacağım?” diyebilirsiniz. Hikayenizi paylaşın. Ürünlerinizin ya da hizmetlerinizin hikayesini paylaşın. Sunduğunuz çözümlerin detaylarını paylaşın. Ürünleriniz ya da hizmetleriniz kimlere ne kolaylıklar sağladı? Bunları paylaşın. Biraz düşününce paylaşacak çok fazla şeyin olduğunu görebilirsiniz. Elbette ürün ya da hizmet tanıtımı yapacaksanız. Ama 7/1 oranla bunu yapın. Yani 7 paylaşımınızın birisinde satışa yönelin. Her gün bir şeyler paylaşmak istiyorsunuz ya… Yanlış yapıyorsunuz. İnsanları boğmaya ve sıkmaya gerek yok. Paylaşım sayınızı azaltın. Duygusal bir ülke olarak duygulara önem verdiğimizi unutmayın. Özellikle Türkiye’de başarılı olmak istiyorsanız bu son derece önemlidir. Duygu yüklü olmalısınız. İnsanların kalbine giden yolu bir şekilde bulmalısınız. Örneğin bir pizza markasıysanız tamamen “Türk markası” olduğunuzu vurgulayarak milliyetçi duygulara hitap edebilirsiniz. Ya da bir bisiklet tamircisiyseniz, bisikletin bir özgürlük biçimi olduğuna vurgu yapabilir ve bisiklet sürmenin “cool” bir hareket olduğu algısını oluşturabilirsiniz. Örnekler çoğaltılabilir… Kullandığınız profil fotoğrafı ve kapak görselleri çok önemlidir. Profil açıklamalarınız da aynı şekilde. Bunlara çok dikkat edin. Olabildiğince net, sade olun. Sosyal medya hesaplarınızın yönetimi noktasında bir profesyonelden ya da profesyonellerden danışmanlık almanız çok önemlidir. Bunun pahalı olacağını düşünüyorsunuz eğer, sosyal medyayı yanlış kullanarak kaybedeceğiniz vakti ve yanlış reklam kampanyaları ile boşa gidecek paraları hatırlatmak isterim. Zamanınız da paranızda boşa gitmesin. Profesyonel düşünün. Henry Ford ne demiş: “Reklam bütçesini durdurarak paradan tasarruf etmek isteyen biri, saati durdurarak zamandan tasarruf etmek isteyen biri gibidir.” Sosyal medyadan kısa sürede bir geri dönüş beklemeyin. En başta da belirttiğim gibi, sosyal medyayı artık günlük yaşantımızdan ayıramayız. Ne iş yaparsak yapalım başarılı olmak için gerçekten çabalamak, araştırmak ve daha çok çabalamak zorundayız. Sosyal medyada aynı şekilde. Bir iki reklam verip, takipçi kasarak başarı elde etmiş olmuyorsunuz maalesef. Sürekli olun, sabır olun. Takipçilerinizle duygusal bir bağ kurun ve hikayenizi en doğru şekilde anlatın. Göreceksiniz ki başarı kendiliğinden gelecek. Bütün bir yazıyı özetleyecek olursam, gerçek hayatta olmamız gerektiği gibi şirketlerin sosyal medyada da dürüst ve güvenilir olması gerekiyor. Bunu bilir ve buna göre sosyal medyanızı yönetirseniz, başarılı olursunuz. #sosyalmedya

Korona Virüsüne Karşı Kaygıyı Azaltmanın Yolları Neler?

"Son zamanlarda yoğun bir şekilde korona virüs konusunun gündemde olduğunu görüyoruz. Bu artık her günün konusu haline geldi." Belirli düzeylerdeki kaygının, korkunun hatta bazen panik gibi duyguların da, önlem alabilmemiz açısından bize fırsat sunduğunu ve fayda sağlayabildiğini biliyoruz. Belirli düzeylerde ve gerçekçi boyutlardaki bu duygular hayatta kalabilmemiz adına önlem almamız için bizi motive eder fakat belirli düzeyin üzerine çıktıktan sonra bize zarar vermeye başlayabilir. Hatta bağışıklık sistemimiz için zararlı olduğunu bile söyleyebiliriz. O zaman doğru soru belki de kaygıyı azaltmanın yollarını ararken önce, kaygımızın gerçeğe ne kadar uygun olduğunu kendimize soruyor olmak. Örneğin, arabada giderken kemeri takmadığınızda sorun kaygı düzeyinizin az veya fazla olması değil gerçeğe uygun olup olmamasıdır. Kaygınızın artıyor olması kemer takma ihtimalinizi arttırır. Bu durumda sizin, içinde bulunduğunuz mevcut durumla uyum halinde olan belli bir kaygı oranına ihtiyacınız vardır. Gerçekliğe uygunluk seviyesinin altında seyreden kaygı düzeyi, sizin dışarıda salgın varken hiçbir önlem almadan dışarıya çıkıp salgından etkilenme ihtimalinizi arttırabilir. Belli düzeyin üzerine çıkmış olan kaygı da sizin evde kendinizi karantina altına aldıktan sonra bağışıklık sisteminize zarar verecek düzeyde sizi zorlayabilir ve psikolojik olarak problemler yaşamanıza sebep olabilir. O zaman doğru soru belki de; “Gerçeğe uygun bir kaygı düzeyinde bulunmaya devam edebilmemin yolları nelerdir?” olmalıdır. Artık şunları çok iyi biliyoruz; Bizim belli düzeylerde kaygıya hayatta kalabilmemiz için ihtiyacımız var. Düşük kaygı düzeyi, önlem almamızı engelleyip bizi rehavete sokabilir. Yüksek kaygı düzeyi, bağışıklık sistemimize zarar verebilecek kadar psikolojik açıdan bizi zorlayabilir. Şimdi gelelim cevaplarımıza. Kaygımı kontrol edebilmemin, paniğe kapılmamamın, gerçek duruma uygun bir kaygı düzeyinde kalabilmemin yolları nelerdir? Negatif verilere ve haberlere tek taraflı şekilde odaklanmayın. Pozitif bakmak da değil çözüm. Bütün verileri masaya yatırıp gerçekçi şekilde değerlendirme yapmalıyız. (“Evet ölüm ihtimali söz konusu olan bir pandemi var fakat benim yaş grubumda ölüm oranı %x ve ben kendimi koruduğum sürece her geçen gün ilaç bulunması açısından leyhime işliyor.) 97’nin 3’ten büyük olduğunu unutmayın. Maalesef en sık yaptığımız düşünce hatalarından birisi ayrıntıyı veya küçük olanı büyük olandan üstün görmektir. Rakamsal gerçekliği yok sayamayız. Gerçek olanı reddedemeyiz. Sosyal medyadan belirli sürelerde uzak kalmak için kendinizi zorlayın. Arama motorlarını da her zaman virüsle ilgili kullanmak yerine aynı mecradan, nefes egzersizleri veya meditasyon yapmayı öğrenebilirsiniz. Evde geçirdiğiniz vakitlerde, geçmişten beri erteliyor olduğunuz işleri tamamlayabilir, yeni bir hobi edinebilir, keyif aldığınız aktiviteleri yapabilir, yeni bir dil öğrenmeye başlayabilir, müzik aleti çalmayı öğrenebilirsiniz. Bunlar, içinden geçtiğiniz zorlu süreçte bohçanızı doldurabilmenizi sağlayabilir, yeni becerilere kapınızı açabilirsiniz. Uzakta olan aile bireyleriniz ve sevdiklerinizle görüntülü konuşmalar yapabilir ve birbirinize destek verebilirsiniz Film izlemek, müzik dinlemek, ailece oyunlar oynamak keyifli geleceği gibi, aile bireylerinizin hiç bilmediğiniz yanlarını da keşfedebilme imkanı bulabilirsiniz. Toksik ilişki ve sohbetler genellikle belirli konuların en kötü yanlarının sohbette konu edildiği konuşmalardır. Unutmayın ki, panik ve korku bulaşıcıdır. Toksik konuşmaları çok fazla yaptığını gözlemlediğiniz sohbet grupları ve kişilerden uzak durmanız ve sessize almanız size fayda sağlayabilir. Bu süreçte yalnız olmadığınızı ve ortalama belirli düzeylerde kaygıyı insanlık olarak paylaşıyor olduğumuz gerçeğini kendinize hatırlatmanızdan bir zarar gelmeyecektir. Şu an hiçbir şeyin sonu gelmedi. Son 3-4 aydır yaşanan alakasız olayları birbirine bağlayıp adeta bilişsel bir yuvarlama zinciri oluşturmamızın bize hiçbir faydası olmayacaktır. İnsanlığın bir çok defa geçtiği sancılı bir süreçten geçmekteyiz. Geçmişte atlatılmışsa, şimdi atlatılamaması için hiçbir sebep yok. Dünyanın şu sıralar en önemli gündeminin bu olduğunu ve dünyanın bütün önde gelen bilim insanlarının, ilaç kuruluşlarının ve hükümetlerinin bu konuda dayanışma içinde ilaç ve aşı geliştirmek için çaba sarf ettiklerini unutmayın. Çevremizde yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz bireylere yardımcı olmak, soğukkanlılığımızı koruyabilmemiz ve özgüven konusunda bize yardımcı olacaktır. Unutmamak lazım ki, birisine yardımcı olmak aslında bir yerde kendimize de yardımcı olmak demektir. Uyku ve yemek düzenimizi bozmamalı, depresif duygularla birlikte duygusal yemeden kaçınmalı, mevcut imkanlarla fiziksel egzersizler yapmalı ve kafein içeren maddelerin tüketimini azaltmalıyız (kafein kaygı düzeyini arttırabilmektedir). Bu süreçte ASLA psikiyatristimize danışmadan “birilerine iyi geldiği için” bilmediğiniz bir psikiyatrik ilacı kullanmaya kalkmayın. Alınması gereken önlemler belli ve her gün uzmanlar bunu açıklıyorlar. Bu önlemleri alıyorsanız “daha fazlasını” almanız gerektiği yanılgısına kapılmayın. Elinizden geleni yapıyorsanız korkmanıza dahi gerek kalmıyor. Bilgi kirliliği ve belirsizlik bizler için kaygılandırıcı olabiliyor. Dolaşımda olan kaynağı belirsiz videolar ve yazılar yerine bilgi açlığımızı ve belirsizliği belli aralıklar oluşturarak (10 dakikada 1 yerine 3 saatte 1 gibi) resmi kurumlardan öğrenebiliriz ve bu süreçte yetkililere ve otoriteye güvenmeliyiz. Kendimizin normal zamanlarda da olan fakat fark etmediğimiz her bir fiziksel belirtisini buna yormamalı ve kendi vücudumuzu sık sık dinlemekten uzaklaşmalı, ev içerisinde geçirdiğimiz vakti daha farklı konular ile geçirebilmeyi öğrenmeliyiz İnsanlık olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bu bir gerçek ve bu gerçeklik başlı başına kaygımızın 10 üzerinden ölçeklendirirsek minimum 7/10 seviyesinde seyretmesine sebep olabilir. Bunda anormal hiçbir şey yok. Kaygı olsun ki önlem alabilelim. Bunların hepsini okurken ve TV yayınlarında uzmanları dinlerken, bu konuşmaların ve yazılanların nüfusun tamamına yönelik olduğunu unutmayın. Yani “rahat olun” minvalinde konuşulduğu zaman rehavete kapılarak hiç önlem alınmamasından, “eyvah” lar içinde konuşulduğunda ise insanları paniğe sürükleme ihtimali olmasından hepimiz tedirgin oluyoruz. Bu nedenle bazı konuşmalar ve söylemler sizi kaygılandırıyorsa, bunun aslında hiçbir kaygısı olmayan ve hiç önlem almayan kişileri harekete geçirmek için olabileceğini unutmayın.

İnsan Beyni Dijital Olarak Kontrol Edilmeye Başlanıyor Mu ?

Çok girişimcinin 2017'de kurduğu Elon Musk öncülüğünde başlatılan Neuralink, şu andakilere kıyasla çevre beyin dokusuna çok daha az potansiyel etkisi olan insan beynine yerleştirilebileceğini söylediği 'dişlere' dayanan teknoloji üzerinde çalışıyor. günümüzün beyin-bilgisayar ara yüzleri için kullanılır. Musk, Neuralink’in olayını başlatmak, bazı beyin rahatsızlıklarından ve şirketin çözmeyi umduğu sorunlardan bahsetmek için “Çoğu insan fark etmiyor, bunu bir çip ile çözebiliriz” dedi. Musk ayrıca, uzun vadeli Neuralink’in “yapay zeka ile bir çeşit simbiyoz elde etmenin” bir yolunu bulmakla ilgili olduğunu söyledi. “Bu zorunlu bir şey değil” dedi. “Bu istersen sahip olmayı seçebileceğin bir şey.” Ancak şimdilik, amaç tıbbidir ve plan, Neuralink'in bir miktar “dikiş makinesi” gibi çalışan ve inanılmaz derecede ince olan bu iplikleri yerleştirmek için bir dikiş makinesi gibi çalışan bir robot kullanmaktır. Neuralink'in bilim adamları, New York Times'a Pazartesi günü yaptığı bir brifingde, şirketin ticari bir hizmet sunmadan önce “uzun bir yolu” olduğunu söylediler. Raporda, kapakların kırılmasının ve üzerinde çalıştıkları hakkında daha serbestçe konuşmanın ana nedeni, kesinlikle bir şey için daha kolay bir çalışma şekli olan açık ve yayınlanmış kağıtlarda daha iyi çalışabilecekleridir. Bu, akademik ve araştırma topluluğu ile bu kadar bağlantı gerektirir. Neuralink'in kurucu ortağı ve başkanı Max Hodak, NYT'ye, iyimser Neuralink’in teknolojisinin, teorik olarak, kısa sürede tıbbi kullanımda, ampullerin protez kullanımı ve ters görme, işitme duyusu veya diğer duyusal eksiklikleri kullanarak mobil yeniden kazanmasını sağlayan potansiyel uygulamalar da dahil olmak üzere kullanımını görebileceğini söyledi. Aslında Stanford ve diğer kurumlardaki nöroloji uzmanları ile işbirliği de dahil olmak üzere, aslında önümüzdeki yılın başlarında insan testi konularında çalışmaya başlamayı umuyor. Neuralink'in teknolojisinin şimdiki hedefi , ultra ince iplikleri yerleştirmek için bir kişinin kafatasına gerçek delikler açmayı içerecektir, ancak gelecekteki yinelemeler, hasta tarafından çok daha az invaziv olan ve esasen hasta tarafından hissedilmeyen küçük delikler oluşturmak için lazer kullanmaya geçecektir. Hodak gazeteye söyledi. Gelecek yıl insanlar üzerinde görece yeni bir şirket için bu açıklamayı karşılayan bir şeyle çalışmak imkansız gibi görünebilir, ancak Neuralink bu hafta bir laboratuvar faresinde kullanılan teknolojisini, bugünün sistemlerini veri aktarımı açısından kullanan performans düzeyleriyle gösterdi. Sıçandaki veriler, kafasındaki bir USB-C portu aracılığıyla toplandı ve Bloomberg'e göre, mevcut en iyi sensör sunabileceği değeri yaklaşık 10 kat daha sağladı.

Mutluluğun ikinci adımı: Değişimin Uygulanması (ve Coronavirus Etkisi)

Önceki blogumda, evrenin doğası ve “değişim” in hayatlarımızı ve evreni etkileyen en önemli güç olduğu hakkında konuşmuştuk. Ve bu bizim için hayatı anlamını keşfetmenin ilk adımı oldu. Bugün, değişim fikrini günlük yaşamlarımızda nasıl uygulayacağımız hakkında konuşacağız. Önce bir konuda anlaşalım. Biz insanlar basit canlılarız. Herhangi bir süper gücümüz yok, geleceği tahmin edemeyiz, kendi yaşamlarımız üzerinde bile 0 kontrolümüz yok. Kaderimizi etkileyen sayısız beklenen veya beklenmeyen faktör var. Biz sadece hayatımızı yaşarken elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. “Elimizden gelenin en iyisi” anlamlı bir hayat sürmek için gerçekten çok güçlü bir kelime. Eski Mısır'da, bir kişi öldüğünde, ölüm tanrısı Anubis'in, o kişinin kalbini ibis (çölde yaşayan bir kuş türü) tüyüyle bir tartıya koyduğuna inanılıyordu. Ancak kalbiniz bu tüyden daha hafif çıkarsa ruhunuz cennete gidebiliyordu. Eski Mısır'da yaşayan hayatının sonuna yaklaşmış bir insan olsaydınız, yaşama bakışınız şöyle olurdu: “Hayatımda iniş çıkışlar oldu. Bazen kaybettim, bazen kazandım. Hayatım her zaman daha gençken planladığım şekilde gitmedi. Ama bu hiç sorun değil. Ben kendim ve etrafımdaki insanlar için her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. İyi bir insan olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Zor zamanlarda açgözlülük, kıskançlık ya da öfke gibi olumsuz duygulara kapılmadım. Bu yüzden kalbim hafif. ” Eski Mısır’da asıl yaşam amacı başarılı olmak, iş stresi veya her zaman daha fazlasını talep etmekle ilgili değildi. Amaç, elinizden gelenin en iyisini yaparak tatmin edici ve kalbinizin hafif olduğu bir hayat yaşamaktı. Günümüzde insanlar giderek daha stresli veya yıpranmış hissetmeye ve olumsuz duygulara tutunmaya meyilli oluyorlar ve bu sebeple de kalplerinde hep bir ağırlık hissediyorlar. Bunun birden fazla nedeni var: Küreselleşme insanlara başarılarının hiç bir zaman yeterli olmadığını hissettiren yeni bir konsept yarattı. Her gün (sosyal medyanın da etkisiyle her zamankinden daha fazla), bizden daha iyi işlere, arabalara, bedenlere, evlere ve daha iyi yaşamlara sahip insanlar görüyoruz. Ve bu insanların bazıları (infculencerlar) sosyal medyayı kullanarak doğrunun her zaman kendi yaşam tarzları olduğunu bize empoze ediyorlar. Bu yüzden elimizden gelenin en iyisini yapmak yavaş yavaş bir seçenek olmaktan çıkıyor. Her konuda “en iyisi olmalıyım yoksa bir hiçim” bakış açısıyla düşünüyoruz. Bu, hepimiz için karanlık bir yanılsama yaratıyor ve sahip olduğumuz onca şey için hiç bir zaman mutlu hissetmememize neden oluyor. Hayat her geçen gün daha hızlı bir hâl alıyor. İhtiyacımız olan her şeyi mümkün olan en kısa sürede ve en mükemmel şekilde elde etmek istiyoruz. Hayatımızda hata ya da kazalara, gecikme veya beklemelere kesinlikle yer yok. Bu yaşam sistemi hepimiz için risk almayı, toplum içinde dikkat çekmeyi, farklı olmayı, hatta farklı bir şekilde düşünmeyi bile çok korkunç bir hale getiriyor. İnsanlık yavaş yavaş hayattaki neşe ve heyecan pahasına “mükemmel” bir hayat kuruyor. Hayatın zor ve acımasız olduğunu düşünmek için kodlanmış durumdayız. (Not: Hayır değil.) Hayatımızı zorlaştıran biziz. İlkokuldaki ilk sosyalleşmemizden itibaren arkadaşlarımıza karşı yarışıyoruz. Çocuklarımız için notlar, test sonuçları, başarı oranları, puanlar, ödüller var. Bu sistemin tehlikesi şudur: Bir şeyler kazanmak ve elde etmek Dopamin hormonunun birden bire çok hızlı yükselmesine sebep olur ve çocukluktan itibaren bu son derece bağımlılık yapan hormona bağımlı hale geliriz. Ve bu hormonun hayatımız boyunca bizi etkileyecek bir çok kötü yan etkisi vardır (dürtüsel davranış, obezite, dikkat bozukluğu vb.). Aslında sadece 3. değil, yukarıdaki tüm paragraflar bir şekilde Dopamin bağımlılığına bağlıdır. Ama gerçek mutluluk hormonunun ne olduğunu biliyor musunuz? Serotonin. Etkileri daha uzun sürer, Dopamin gibi bağımlılık yapmaz ve iç huzurun arkasındaki gerçek sebeptir. Ayrıca vücudumuzdaki Dopamini baskılar. Peki bu hormonu nasıl üretiyoruz? Diğer insanlara yardım ederek, diğer insanları mutlu ederek, fedakarlık yaparak ve ekip çalışmasıyla. Sanırım kafanızda bir şeyler oluşmaya başladı. Şimdi “uygulama” kısmına geçelim: Yaşamınızdaki değişimi yönetmenin ilk adımı, yaşam hakkındaki algınızı değiştirmektir. Adım adım hayatlarımızı sevinç ve minnetle dolduracağız. Bu süreçte sadece birazcık sabırlı olmanız gerekiyor. Yukarıda yazdıklarımı düşünün, sadece yaşam hakkındaki düşüncelerinizi kademeli olarak değiştirmeye çalışın, her seferinde bir veya iki tane. Benimle aynı fikirde olduğunuz ya da olmadığınız argümanlar olabilir, bunları da düşünün. Ve her gün uyumadan önce kendinize şunları sorun: “Kalbim ağır mı yoksa hafif mi?”. Eğer kalbinizin ağır olduğunu düşünüyorsanız kendinize şu ikinci soruyu sorun: “Yaptığım seçimler yüzünden mi? Yoksa başka biri ya da başka bir şey bana yanlış bir şekilde kalbimin ağır olduğunu mu düşündürüyor?” Günümüzde insanlık olarak “COVID-19” adlı bir virüse karşı savaşıyoruz ve insanlar için bu gerçekten kötü bir salgın. Ama aynı zamanda doğa ve hepimiz için de bir değişim yaratıyor. Virüs salgını başladığından beri dünyadaki şehirlerde hava kirliliği ila P oranında düştü, karbondioksit emisyonu önemli ölçüde düştü, göller ve nehirler daha temiz. Sonunda doğanın önemini ve ona karşı nazik olmadığımızda bize neler yapabileceğini anladık. Ayrıca bu durum kendi yaşamlarımızda bir değişiklik yaratmamız için bize büyük bir şans verdi. İş hayatında da büyük bir algı değişikliği yaşanıyor. İnsanlar daha çevik ve özgür bir sistemle evden çalışmaya başladı. En gelenekselci ve kuralcı insanlar bile bunun mümkün olduğunu fark ettiler. Takım arkadaşlarımızı, yöneticilerimizi, ünlü insanları, liderleri evlerinde bir kapüşonlu eşofmanla, pijamayla ya da çocuklarıyla birlikte görüyoruz. Hepimizin aslında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan insanlar olduğumuzun farkına vardık. Bu karantina günlerinde zihinsel bakış açısı değişikliğinizi bu şekilde yönetebilirsiniz. Bununla birlikte artık zamanınızın büyük bir kısmı evinizde geçiyor. Bu, çalışırken bile ailenizle daha fazla zaman geçirebileceğiniz anlamına geliyor. Sadece bir dakikalık bir sohbet ya da bir saniyelik bir gülümseme veya birlikte öğle yemeğini hazırlamak aileniz için nadir bir fırsattır ve ilişkilerinizin pekişmesi için çok değerlidir. Onlara hala o “küçük komik çocuk”a sahip olduğunuzu gösterin, onlara çalışırken harcadığınız bunca zamanın onlar için olduğunu ve tüm mücadeleniz içinde hala ailenizin bir parçası olduğunuzu gösterin. Duygusal olarak insanlığınızı keşfedin. Bir sonraki blogda görüşmek üzere. İngilizce versiyon için: (https://www.patreon.com/posts/36057176)

ÇİFT DANIŞMANLIĞI

Çift danışmanlığına başvuru yapmak için ilişkinizde bir problem yaşanmasını beklemenize gerek yoktur. Kriz anı yaşanmadan öncesinde alınacak danışmanlıklar, ileride çiftler arasında oluşabilecek problemleri önceden tedavi etme konusunda yardım sağlamaktadır. Çift terapisi sayesinde partnerler aralarındaki çatışmaların kaynaklarını anlayabilir, iletişim becerilerini geliştirebilir ve problemler karşısında çözüme nasıl ulaşacakları konusunda edinim sağlayabilirler. Çift danışmanlığı medeni durumdan bağımsızdır dolayısıyla çift danışmanlığı almak için evli olma zorunluluğu yoktur. Partnerlerin alacağı çift danışmanlığı, ilişkilerin güçlenmesi adına gerekli çalışmaları yapabilmek için olanak tanır. Çift danışmanlığı sayesinde özellikle iletişimsel problemlerinizi hızlı bir biçimde çözümleyebilirsiniz. İşe yaramayan çözüm arayışları, eleştirel dil ve daha bir çok iletişim engelinin ortadan kalkması için ortaya konacak çözüm önerileri sayesinde problem çözme konusunda ilişkinizi daha güçlü kılmanıza yardımcı olabilir. Çift danışmanlığı, partnerlerin her ikisinin de katılımıyla gerçekleştirilir. Görüşmeler sırasında hem neden danışmanlığa ihtiyaç duyduğunuz ile ilgili hem de danışmanlık sürecinden ne beklediğinize dair görüşmeler yapılır. Süreç birlikte yönetilir ve gereken tedavi planı hazırlanır ve uygulanır. Mevcut problemlerinizi en iyi şekilde çözümlemeyi, daha iyi bir iletişim biçimine sahip olmayı ya da mevcut ilişkinizi güçlendirmeyi istiyorsanız konu hakkında destek talebinde bulunabilirsiniz. Uzm. Psikolog Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

Matrix'in Ötesi

Kalbinin arka sokaklarından kaçarak, korkakça yaşanmaz hayat! Başkalarını eleştirmek, beğenmemek, yargılamak, aşağılamak, suçlamak kolay! Var mı kendi karanlığına balıklama dalmaya cesaretin? Karşılaşmaktan kaçındığın ve unuttuğunu sandığın, masa altına süpürdüğün ama aslında seni değiştirmiş olan tüm acılarla, anılarla, korkularınla, zayıf yanlarınla, zaaflarınla, hep bi kulp bulmayı başararak kendini masum ilan ettiğin günahlarınla, kırdığın kalplerle, gitmen gereken yerde kalmak için ısrar edişlerinle, kalman gerekirken kıymet bilemeyişlerinle, kendinden, doğrularından vazgeçtiğin için kendine yaptığın haksızlıklarla yüzleşeceksin. Tüm bunlarla yüzleştiğinde sana hissettirmesinden deli gibi korktuğun duyguların tamamını yaşayacaksın. O güne dek tuttuğun tüm göz yaşlarını dökeceksin, biriktirdiğin tüm öfkeyle kavga edeceksin. Egolarınla, özgüvensizliklerinle tanışacaksın! Bil ki, karanlık yanını görmediğin kimseyi gerçekten sevemezsin! Kendini beğenmekle, kendini sevmek arasındaki farkı göreceksin. Sonra affedeceksin, kendini ve herkesi… Sonra güzelce toparlayacaksın ortalığı, köşe bucak temizleyeceksin. Ne masa altında, ne halı altında tek bir hesaplaşma kalmayana dek temizleyeceksin. Hiç olacaksın! Kendinden, hissetmekten ve kaybetmekten korkmadığın hiç bir duygu ve hiçbir şey kalmayana kadar hiç olacaksın! İşte o zaman öz’üne döneceksin. İçindeki saf sevgiye ulaşacaksın! Bildiğin her şeyi unutacak, doğarken bildiğin ama yaşarken unuttuğun her şeyi tekrar hatırlayacaksın! Gerçek gücünün sevgiden doğduğunu anlayacaksın. Kendine uzak olanın başkalarına yakın olamayacağını keşfedeceksin. Eskiden ağladıklarına güler, sövdüklerini sever, sevdiğini sandıklarını “Allah şifa versin” diyerek gözden de, gönülden de kolayca çıkarır olacaksın. Yeniden doğacak, kendi gerçeğini keşfedecek, kendini baştan büyüteceksin. Yeniden, bambaşka bir sen olacaksın. Ve ilk kez gerçekten yaşamaya başlayacaksın.

Renk Uzayı Nedir?

Renk Uzayı Nedir? Renk Uzayı, belirli bir video standardı için renk çeşitliliği , gamma ve beyaz noktalarının sınırını tanımlar. Tüm videoların tek bir tür monitörde yayınlanması ve izlenmasi amaçlanır Bu bir televizyon, PC veya dizüstü bilgisayar ekranı, tablet, telefon, sinema projektörü veya HDR televizyon olabilir. Video içeriğinizin nasıl kullanılacağını, üzerinde çalışmanız ve yayınlamanız için gereken video renk uzayı belirler. Monitörünüzün renk kaibrasoynu yapılmalı ve teslim edeceğiniz video standardının renk profiline ayarlanmalıdır. Tüm dünyada çok çekici 4K ve HDR TV ler satılıyor olsa da çoğumuz için gerçek HDR görsele ulaşmak mümkün olmuyor.Şimdilik, web, mobil ekranlar ve SDR televizyon için kullanacağınız ortak video renk uzayına bakacağız. Ortak Video Renk Uzayları Çoğunlukla sadece bir renk alanı ile ilgilenmeniz gerekir ve bu standart HDTV Rec 709 veya BT. 709. sRGB sRGB, CRT bilgisayar monitörleri, grafikleri ve baskısı için orijinal olarak oluşturulmuş bir renk uzayıdır.Rec709 ile neredeyse aynıdır.sRGB ve Rec709 temelde aynı renk gamutunu kullanır.CRT görüntüleme teknolojisine göre her ikiside doğrusal değildir Rec 709 Rec. 709, sRGB ile neredeyse aynı gamutuna sahiptir HDTV için tanınan standart video renk uzayıdır. Yayıncılık için siyahın 16 beyazın 235 seviyesi olan 8 bitlik renk derinliğinde bir renk uzayı tanımlıdır.Bunlar genellikle “video sevieleri” olarak bilinir. Post prodüksiyon için yaygın olan 10 bit renk derinliğinde ise aralık seviyelerleri 0-1023 arasındadır fakat final çıkış standardı 8 bit 16-235 seviyelerinde yayınlanmak üzere işlenir. Rec 709 video projeleri için en yaygın kullanılan renk uzayıdır.Eğer online tüketilecek bir video oluşturuyorsanız Rec 709 muhtemelen izlemek ve çalışmak için ihtiyacınız olan şeydir.Rec. 709 gamutu, birçok cihazdaki tüm yaygın ekran teknolojileri tarafından desteklenir. DCI-P3 DCI-P3, SMPTE tarafından dijital sinema projeksiyonu için tanıtılan geniş bir gamut video renk alanıdır. Renkli sinema filminin tüm gamına çok yakın olacak şekilde tasarlanmıştır. Genellikle bir tüketici standardı değildir ve çoğunlukla dijital tiyatro projeksiyonu için hedeflenen içerik için kullanılır. Bununla birlikte, özellikle Apple, birçok cihaz ekranında P3 rengini ve iOS10'dan beri P3 renk alanında fotoğraf ve video yakalama yeteneğini benimsedi. Çoğu profesyonel referans monitörü tam DCI P3 gamını görüntüleyebilir. P3 D55, P3 D61 veya P3 D65 gibi renk aralığıyla birlikte belirtilen beyaz bir noktayı sıklıkla görürsünüz. D sayısı Kelvin cinsinden verilen hedef beyaz renk sıcaklığını gösterir. D55 5500K, D61 6100K, D65 6500K ve DCI standart beyaz noktası 6300K'dır. Rec. 2020 Rec. 2020, UHD ve HDR için renk özelliklerini tanımlar. Renk gamına gelince, tam XYZ renk alanının büyük bir yüzdesini kaplar. Standart, 10 bit veya 12 bit renk derinliğini tanımlar. Birkaç ekran teknolojisi tamamen Rec. 2020 uyumludur ancak henüz ortalama bir video içerik üreticisi için kullanışlı bir renk uzayı değildir. Doğru Video Renk Uzayını Seçme Herhangi bir dijital sinema kamerasında kaydedilen kaynak dosyalar en az 10-bit renk derinliğinde olur ve beklentilerin üzerinde bir renk gamı sağlar ve çoğu durumda bu beklentileri karşılar veya diğer bir deyişle Rec. 2020 de ötesindedir. Çalışma sonrası iş akışınızda her adımda profesyonel renk yönetimi uygulama ne renk alanı önemlidir. Bu ise renklerin belirli bir dengede ve ahenk içersinde kalibre edilmesi anlamına gelir.

Yoga

(Find English version below) [TR] Yoga kelimesi, Sanskritçe ‘yuj’ kelimesinden türer. Yuj; birleşmek, bütünleşmek, farkındalıkla bir olmak demektir. Yoga zihinsel, bedensel ve ruhsal bütünlüğe çaba göstererek ulaşmaktır. Ulaşıldığında da çabasızlık seviyesinde anda kalabilmek, anın zevkine varabilmektir. Peki neden yoga yapıyorum ve tavsiye ediyorum? Yogada kendimle kalabiliyorum; yani kendimi derinden tanımak için kendime vakit ayırmış oluyorum. Vücuduma, zihnime & ruhuma aynı anda bakım yapıyorum. Kendimle ilgilenip, seviyorum. Bu da kök çakram yani birinci çakramın dengede olması için önemli. Yoga ile ilgili bazı bilgiler paylaşmak istiyorum: 1) Yoga için esnek olmana gerek yok. Herkesin yogası kendinedir. Herkes kendi sınırları, sınırsızlıkları ve tarzıyla yoga yapar. Yogada yargı yoktur. 2) Yoga esnettiği gibi, zamanla kalıcı bir kas gücüne ve yapısına ulaşmanı sağlar. Fiziksel olarak yogada ilerlemek, zihinsel ve ruhsal ilerlemeyi de beraberinde getirir. Bir taşla üç kuş! ? 3) Yoga orijinal felsefesinde erkekler için geliştirilmiş bir sistemdir. Beyler! Günümüzde kadınların daha çok yoga yapması sizi yanıltmasın. Yogayı sizden devir aldık, ama sizinle paylaşmaya devam etmek isteriz. Çok iyi erkek yoga hocalarımız olduğunu da hatırlatmış olayım ? 4) Peki yoga seks hayatına etki eder mi? Evet! Dolayısıyla da sağlıklı ilişkilere de yol verir; ister bu ilişki kendinle olsun, ister bir eş ile. Eğer yoga sana hitap etmiyorsa, lütfen herhangi bir fiziksel aktivitede bulun. Sağlıklı fiziksel bütünlük dengeli bir birey olma yolunda en temel adımdır. Yarım saatlik bir yürüyüş bile olsa harekete geç! Herkese sevgilerimle? [EN] The word yoga derives from the Sanskrit word 'yuj'. Yuj means to be united, to be integrated, to be one with awareness. Yoga is an effort to achieve mental, physical and spiritual integrity. When reached; it is to be present in the moment without effort. So why do I do yoga and recommend it? I am with myself during yoga. I care for my body, mind & soul all at the same time. I am attending to & loving myself. This is important for the root chakra, (the first chakra) in order to be in balance (I will go into detail on chakras in my future posts). 1) You do not need to be flexible to do yoga. Everyone does yoga within their own limits and style. There is no judgment in yoga. 2) Yoga, as it flexes and stretches, allows you to reach a stable muscle strength and structure over time. Physically advancing in yoga brings along mental and spiritual progress as well. So that is three birds with one stone!? 3) Yoga was originally developed for men. Gentlemen! The fact that more women do yoga should not mislead you. We've learnt yoga from you and we'd like to continue to share it with you. Let me remind you that we have very good male yoga instructors out there ? 4) Does yoga affect your sex life? Yes, absolutely! Therefore, giving way to healthy relationships; whether you want this relationship to be with yourself or with a partner. If yoga does not appeal to you, please engage in any physical activity that may please you. Healthy physical integrity is the most fundamental step towards becoming a balanced individual. Take action, even if it's just a half-hour walk! Lots of love to you all?

Şirketlerde Koronovirüs Krizinden Güvenle Çıkmanın Yolları

Kriz nedir? Önce bu yazıda kriz denildiğinde Önemli iç ve/veya dış faktörlerin veya daha küçük olayların artmasıyla tetiklenen Firma çapında, çok işlevli bir etkiye sahip Günlük operasyonlarda bile bozulma yaratan Maddi / manevi (itibar vb) zarar/hasar potansiyeli olan olayları kastettiğimi belirtmeliyim. Peki bugün yaşadıklarımızı, yine de işletmelerimizi geliştirmek veya en azından bu işin içinden güvenle çıkmak doğrultusunda nasıl değerlendirebiliriz? Olaya bir de çözüm yönünden, farklı bir pencereden bakalım. Her şeye rağmen ne yapabiliriz? Bu dönemde işletmelerde cevap aranması gereken soruların bir kısmına bakalım: İşletmeler, virüs hakkında gelen bilgileri nasıl doğrulayabilir? Süreçleri etkileyecek hangi verilerin bilinmesi önemlidir ve doğru kararların verilmesinde doldurulması gereken boşluklar nelerdir? Salgın devam ederse, bu durum işin sürdürülebilirliği açısından başka ne gibi riskler yaratacaktır? Finansal ve/veya yasal riskler nelerdir? Müşteri ve/veya paydaşları etkileyecek riskler / sorunlar nelerdir? COVID-19'dan etkilenen işçilerin güvenliği birinci öncelikli olmakla birlikte, şirket bünyesinde kriz sürecinin yönetimi ve paydaşlarla iletişim gibi diğer temel unsurlar da dahil olmak üzere etkilenen/etkilenebilecek noktalar nelerdir? Vb... Virüs kısa bir zaman dilimi için bile hayatımızda olsa (ki durum öyle gözükmüyor) işletmelerin yönetmesi gereken zor sorunlar mevcut. COVID-19'a yanıt olarak birçok şirket acil durum planlarını hızla geliştirirken, bazıları sıfırdan başlıyor. Krizin şiddetini ve uzun vadeli etkilerini tam olarak anlamak için henüz erken de olsa, işletmelerin durumu iyileştirmek için atabilecekleri birkaç adım var. PwC'nin 2019’da çeşitli sektörlerdeki iş liderleri ile yaptığı Küresel Kriz Anketi çalışmasından çıkan raporda, bazı şirketlerin krizden sonra daha güçlü, hatta gelir artışı ile çıktığını; bazılarının ise çabalarının boşa gittiğini görüyoruz. Peki şirketler şimdi ne yapmalı? Özel bir kriz ekibi oluşturun : Şirketler içinde icra kurulu, yönetim kurulu gibi yapılar olsa da, COVID-19 gibi bir kriz, her işletmeyi baştan sona etkiler ve sürekli meşgul eder. O sebeple, bu kurullar içinden seçilmiş kişilerin de olduğu ama farklı bir üst düzey kriz ekibi ile olayı 7 x24 denetim ve kontrolde tutmak atılacak ilk adım olmalıdır. Ondan evvel böyle bir ekibin hazırlığı, eğitimi ve diğer ekipler ile uyumu, işbirliğinin çapraz testlerle değerlendirilmesi başarılı sonucun anahtarıdır. Ekibin her üyesi - yöneticiden aşağıya - kimin ne yaptığını bilmelidir. Henüz böyle bir çalışma yapmadıysanız, bir an önce ekibinizi hazırlayın, ekip üyelerinin görev tanımlarını belirleyin ve onları eğitin. Gerçek veriler ışığında risklerinizi hesaplayın: Güvenilir veriler hem kriz planlamasını hem de müdahaleyi destekler. Eğer akıllı bir şirketseniz zaten risklerinizi gerçek ve anlık verileriniz ışığında yapabiliyorsunuzdur. Yani kurumunuzun dijital hafızasını oluşturmuşsunuz demektir. Biraz daha açarsam yani son 10 senelik, 20 senelik üretim, planlama, satış, insan kaynakları, muhasebe & finans , depo vb tüm departmanlarınıza ait verilerinizi entegre bir şekilde tek bir veri tabanında tutuyorsunuz ve anlık olarak maliyetlerinizi, karlılığınızı geçmiş senelerle karşılaştırmalı olarak raporlayabiliyorsunuz demektir. Bunu yapabiliyorsanız 3 ay, 5 ay vb satış yapamama, üretim yapaMAMA vb durumlardaki kar-zararınızı da görebilirsiniz. Olası kötü senaryolarınızı gerçek veriler ışığında hazırlayarak risklerinizi hesaplayın. Uzun vadeli yol haritalarınızı piyasa gerçeklerine göre hesaplayın. Kriz yönetim planı oluşturun : Oluşturduğunuz kötü senaryolar çerçevesinde süreçlerinizde (süreçlerin durmasının olası etkileri /zararları), insan kaynağınızda (çalışanlarınıza hastalık bulaşması, çalışamamaları, insan kaynağınızın süreçlerden çekilmesi vb problemler), müşterilerinizde (Müşterilere ulaşamayan hizmet/ürün, müşterilerinizden gelemeyen ödeme, çalışmayan tedarikçi vb problemler) oluşabilecek krizlerin yönetim planlarını oluşturun. Örnek olarak; üretimdeki gecikmeler, yurtdışı hammadde alışlarının yapılamaması, yakın dönem gelirlerindeki kârlılığın optimize edilmesi veya sözleşme şartlarının karşılanması için müşteri tahsislerinin düzenlenmesi gibi hususlara yönelik yönetim planları oluşturun. Kriz İletişimi: Kriz planı bilgisinin kurum içinde şeffaflıkla akışı ve herkesin de bu gerçekliğe güvenmesi önemlidir. Güçlü veriler ışığında kısa, orta ve uzun vadeli farklı risk senaryoları oluşturmak ve bu senaryolara göre olası etkiler araştırılarak yapılan kriz planlamaları firmaları güçlendirir. Yapılan araştırmalar, kriz sonrası daha iyi bir yerde bulunan firmaların dörtte üçünün kriz sırasında gerçekleri doğru bir şekilde ortaya koymanın öneminin güçlü bir şekilde algılandığını göstermektedir. Gerçekleri doğru ve hızlı bir şekilde topladıkları verilerle algılayan ve müdahale stratejilerini bu gerçek verilerle belirleyenlerin krizlerden başarı ile çıktıklarını göstermiştir. Dahili ve harici işbirlikçileriniz olsun: Kriz müdahalelerinin merkezinde üç kilit katılımcı ekip bulunmaktadır. Halkla ilişkiler ve iletişim ekipleri : Kuruluşun mesajlaşmasını dahili ve harici olarak geliştirmek, iletişim dilini pozitifte tutmak ve iletmekten sorumludurlar Yasal ve düzenleyici ekipler : Kurum adına Yasal olabilecek riskleri öngörebilmek ve korunmak için gerekli önlemleri almak ve var olan hukuki riskleri de anlamak ve uygun yanıtlar hakkında tavsiyelerden sorumludurlar. Operasyonel müdahale ekipleri : Diğer iki grubun işlerini yapmak için ihtiyaç duyduğu gerçekleri saptamak da dahil olmak üzere diğer her şeyi ele alırlar. İletişimin, yasal ve operasyonel ekipler arasında ihtiyaç duyulan yakın seviyede durması her zaman kolay değildir. Paydaş iletişim stratejisi oluşturma : Bir şirketin kriz sırasında iletişimi doğru ve şeffaf olmalıdır. Mesajlarda tüm paydaşlara hitap etmek önemlidir. Geçmiş krizlerde, bazı şirketlerin ticari müşteriler veya tedarikçiler gibi diğerlerini ihmal ederlerken, belirli yatırımcı gruplarına odaklandıklarını gördük. İletişim stratejinizin bir kısmı kuşkusuz iş gücünüzün güvenliğini sağlamaya odaklanacaktır. Çalışanlarınız veya potansiyel olarak etkilenen topluluklara göstereceğiniz liderlik, sağlayacağınız motivasyon ve sahiplenme birlikteliğinizi, ekip ruhunuzu güçlendirecek ve zorlukları aşmanızda büyük destek olacaktır. İnsan Kaynakları politikalarınızı, yönetmelik ve prosedürlerinizi, ilk yardım planlarınız da dahil olmak üzere şimdi bir daha inceleyin ve gerekli düzenlemeleri yapmak ve uygulamak için yollar oluşturun. Bu durumda İnsan Kaynakları departmanlarına/sorumlularına büyük işler düşmektedir. Hala insan kaynakları departmanları olmayan, insan kaynağı yönetim biliminin farkında olmayan şirketlerin ise bir an evvel bu yapıya geçmeleri gerekmektedir. Birçok şirket, çalışanların uzaktan çalışmasına olanak tanıyan düzenlemeleri desteklemek için Bilgi Teknolojileri altyapılarını güçlendirmektedir. Evden çalışmaya imkan veren teknolojik ve mental yapıya geçilmesi önemlidir. Endüstri 4.0’ı ve getirdiği çözümleri inceleyerek kurumunuzda nasıl kullanabileceğinize dair ar-ge ekipleri oluşturun ve beyin fırtınaları yaparak yeni fikirler üretin. Hem sonraki krizlere, hem de dijital dönüşüme ne kadar hazır olduğunuzu görmek için “sistemden insanı çekerseniz” ne olduğunu, ne yapabildiğinizi görün. Yeni iş modelleri geliştirin. İnovatif olun. Sonuçta şunu bilmeliyiz ki, yaşanan Koronavirüs pandemisi iş kültürümüzü de, belki yaşam kültürümüzü de sonsuza dek değiştirecek. Bu krizden “başa baş noktasında” çıkmayı beceren firmalar şunu bilmelidir ki, değişen iş dünyanın değişen rekabet koşullarına ve dijital dönüşüme çok daha kolay adapte olabilecek ve sürdürülebilir başarı adına büyük bir adım atmış olacaklardır.

Nefesimiz Kaderimizdir

Transformal Nefes Sistemi’nin kurucusu Dr.Judith Kravitz yakalandığı gırtlak kanserini nefes teknikleri kullanarak iyileştirmiştir.Çok uzun zamandır bu teknikler, insanların şifalanmasına kullanılmıştır. Nefes teknikleriyle yapılmış birçok seansların sonucu olarak bedensel,zihinsel ve ruhsal iyileşme hikayeleri vardır. Hastalıkların çoğu vücuda giden oksijen oranının azalmasıyla ortaya çıkmaktadır.Oksijenin insan sağlığındaki etkisiyle,nefes tekniklerinin hayatımıza katkıları bilimsel olarak da ispatlanmıştır. Bilinçli ve doğal nefes alma teknikleri vücudu dengeye getirecek güce sahiptir.Hücrelerin ve organizmanın gerektiği gibi çalışması,doğal ve bilinçli nefes alma teknikleri kullanmak şifa kaynağıdır. Nefesi ve canlılığı bedeninizde hissettiğinizde farkındalığınız artacak, nefesinizle şifalanmış olarak değişimi yaşayacaksınız.Sorunlar sorun olmaktan çıkıp,yerine sağlık,sıhhat ve huzur gelecektir.Nefesimiz kaderimizi değiştirmiş olacaktır. Nefesimiz kaderimizdir.Kaderinizi değiştirin. Bunu sizinle deneyimlemek için biz buradayız.

Hücreye Formülle Resim Getirmek

Bu yazımızda sizlere, Hücreye formülle resim getirmek ile ilgili bu işlemin nasıl yapıldığını anlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi DÜŞEYARA gibi arama başvuru fonksiyonlarında aranan bir değeri belirtilen tabloda arayıp o tablodan istediğimiz sütundaki verisini alabiliyoruz ama sadece hücre içindeki veriyi alabiliyoruz. Bu noktada sizlere, aslında almak istediğimiz alanda hücrede bir resim varsa onu da formülle getirebiliyoruzu anlatmak olacak. Hücreye Formülle Resim Getirmek İki farklı sayfamız var olsun. Bir sayfada ürün, marka vb. isimleri, diğer sayfada da o ürün veya markaların görselleri olsun. Yazacağımız bir formülle ikinci sayfadaki resmi ilk sayfadaki ürün veya marka isminin yanına getirebiliriz. Bunu yaparken, aşağıda da göreceksiniz, bir ad tanımlama yapmamız gerekiyor, ad tanımlama yapmadan sadece formülü yazarak hücre içindeki görseli getiremiyoruz. Bu işlemi nasıl yapacağımızı aşama aşama yazmamız gerekirse şöyle listeleyebiliriz; Markaların olduğu bir Veri Doğrulama listesi oluşturacağız. Bu işlem için gerekli ana formülümüzü yazacağız. Oluşturduğumuz formüle Ad Tanımlama özelliği ile bir isim vereceğiz. Verdiğimiz ismi de resmimize atama yaparak süreci tamamlayacağız. Haydi gelin bu işin nasıl yapıldığını gif resimlerle anlamaya başlayalım! ? Öncelikle veri doğrulama listesi oluşturacağız dedik, ona bakalım. Marka isimlerini veri doğrulama listesine aldık. Şimdi de asıl işimizi görecek olan formülümüzü yazalım. Formülü buraya da bırakıyorum, aşağıdaki gif resimden de formülü nasıl yazdığımızı görebilirsiniz. =İNDİS('6-1'!$B$2:$B$6;KAÇINCI('6'!$A$2;'6-1'!$A$2:$A$6;0)) Şimdi de yazdığımız formüle bir isim verip o ismi de ilk sayfadaki resmimize atamasını gerçekleştirip bu işi sonlandıracağız. Gördüğünüz gibi birkaç adımda, hücreye formülle resim getirmek noktasını öğrenmiş olduk. Başka bir sayfadaki resmi, eşleşen marka ismiyle aktif sayfamıza çağırdık. Siz de kendi işlerinizde bu tarz örnekleri, dinamik resim getirme yoluyla gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca Ad Tanımlama ile ilgili daha detaylı bilgiye Microsoft Support kısmından da erişebilirsiniz. Diğer yazılarımızda görüşmek üzere, hoşça kalın. Bu yazımızı çevrenizle paylaşarak birçok kişinin de bilgi sahibi olmasını sağlayabilirsiniz.

DEPRESYON

Depresyon Depresyon Nedir? Depresyon beyni etkileyen bir hastalıktır. Beynin belirli alanlarında ortaya çıkan kimyasal dengesizlik hastalığa neden olabilmektedir. Herkes gündelik hayatta kendini üzgün, mutsuz hatta karamsar hissedebiliyor. Fakat depresyondaki kişi, duygu durumuyla ilgili ümitsiz, çaresiz ve karamsarlık içinde oluyor. Kendini bu durum içinde yetersiz ve değersiz hissediyor. Bu kişiler giderek içine kapanıyor ve durgunlaşıyor, hiçbir şeyden zevk alamaz hale geliyorlar. Fiziksel olarak uykusu ve iştahı bozuluyor. İyi tedavi edilmemiş depresyon; alkol-madde bağımlılığına, başka ruhsal bozukluklara ve bedensel hastalıklara zemin hazırlıyor. Depresyonun Belirtileri Nelerdir? ♦ Depresyonun temelinde umutsuzluk, karamsarlık ve ilgi azalması vardır. Bu hastalar sürekli derin bir üzüntü yaşarlar. Gelecekleri ve yaşadıkları an ile ilgili hep kötümser düşünürler. Hastada depresif duygu durum ile birlikte farklı etkinlik ve sorumluluklarına karşı ilgi kaybı gözlemlenir. Her zaman yaptığı etkinliklerden, iş yaşamından, özel zevklerinden, bireysel ilişkilerinden, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk almazlar. ♦ Depresif hastalar, basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekiyorlar. İş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafaları meşgul oluyor. Bu hastaların, enerji düzeylerini azaltıyor. ♦ Depresif hastaların çoğunda iştah ve kilo kaybı görülüyor. Uyku bozukluğu, dalgınlık, unutkanlık depresyonun çok sık karşılaşılan belirtilerindendir. Ağır depresyon geçiren bireylerde, hastanın aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabiliyor. Depresyon Tedavi Edilebilir Mi? Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır. Her depresyon hastasına uygulanan tedavi aynı değildir, çünkü depresyon kişileri aynı şekilde etkilemez. Bir kişi için işe yaratan tedavi başkası için işe yaramayabilir. Depresyonu tedavi etmek için en iyi yol tedavi seçenekleri hakkında bilgi sahibi olmak ve size en uygun psikoloğu seçmektir. Tedavi sonrasında neredeyse tüm hastalarda belirtilerin azaldığı ve yaşam kalitesinin arttığı gözlemlenir.

Panik Atak Krizlerini Önlemek İçin Neler Yapılabilir?

"Panik duygusu belki de ilk insandan beri hepimizde var olan ve bizi hayatta tutan önemli bir duygudur. Her panik olmak, beraberinde panik atağı getirmeyecektir. Panik atak, nöbet gibi seyreder. Panik duygusunun bizi hayatta tutabilmek adına bir sisteme dönüşmesine ise panik atak diyebiliriz. Bu sistem, bir tehdit karşımıza çıktığında, bizim kaçmak ve savaşmak arasında karar vermemizi sağlayan alarm sistemidir." Karşımızda fiziksel bir tehdit olduğunda biz çok hızlı bir şekilde bu tehditi savuşturmak isteriz. Fiziksel tehditlere karşı panik atak, hayati bir işleve sahip olan yanlış bir alarm sistemidir. Bizi tehditle savaşmaya veya tehditten kaçarak uzaklaştırmaya iter. Bununla beraber, belki de yüz binlerce veya milyonlarca yıl boyunca değişmiş olan yaşam koşullarını ihmal etmememiz gerekir. Örneğin atalarımız bizim gibi betonlarda değil, açık savanlıklarda avcı toplayıcı olarak vahşi bir yaşamın içerisinde, her gün ölümle burun buruna geliyorlardı. Onların bu hayat tarzı onlarda bir kaplanla veya ayıyla karşılaştıklarında zaman kaybetmemeleri için bu sistemin gelişmesine sebep oldu ve günümüze kadar beynimizde bir şekilde bizimle beraber güdüsel olarak geldi. Kısaca biz, sistemimizin bir şekilde “tehdit” olarak algılayıp kabul ettiği bir durumu biliş düzeyinde “tehdit” olarak algılamamış olabiliriz. Buna rağmen merkezi sinir sistemimiz, bu durumun fiziksel bir tehdit olduğuna neredeyse emin olduğu için bizi hemen alarm konumuna geçirir ve; Kalp atışları ve nabız yükselebilir Daha hızlı nefes alabilirsiniz Ter bezleriniz çalışmaya başlayabilir Ağız kuruluğu olabilir Huzursuz hissedebilir Vücudunuz kasılabilir Dikkat ettiniz mi neye benziyor? Evet, panik atak sırasında 100 metredir koşmaktayken vücudunuz hemen hemen nasıl bir hal aldıysa onu resmen kopyalıyoruz. Bunun temel sebebi ise, vücudunuz tehditten kaçabilmek veya savaşabilmek adına sizi hızlı bir şekilde harekete geçirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de en hızlı koştuğunuz an nasıl çalışıyorsa öyle çalışıyor ki zaman kaybetmeden kendinizi koruyup hayatta kalabilesiniz. Buna benzer, sebebini bilmediğiniz bir panik atak krizi geçiriyorsanız sisteminiz sizin hiç farkında olmadığınız bir tehdit fark etmiş ve sanki siz sıcağın altında uçsuz Afrika savanlıklarında bir kaplanla burun buruna gelmişsiniz gibi vücudunuzu bununla mücadele etmeye hazırlıyor olabilir. Oysa ki ne siz atalarımız gibi savanlıktasınız, ne de karşımızda bir kaplan var. Panik atak geçirmenin kendisi bir süre sonra sistem tarafından “tehdit” olarak algılanabilir ve bu düşünce başlı başına beklenti anksiyetesi ile beraber panik atak oluşturabilir. Bu durumda da olay “panik bozukluğa” doğru gidebilir. O esnada yapılması gereken en önemli şey, bu durumun sizin için fiziksel bir tehdit olmadığı gerçeğini kendinize hatırlatıp içinde bulunduğunuz anda kalmaya çalışmak olacaktır. Sisteminiz aslında sizin hayatta kalabilmeniz için kendince doğru bildiğini yapıp bir anda harekete geçiyor ki ortamı terk edebilesiniz veya savaşabilesiniz fakat bu tehdit ölümcül bir tehdit değil ve biz bunu biliyoruz. Sistem herhangi bir tehditi yakaladığında onun fiziksel ve hayati bir tehdit olduğunu varsayarak bunu yapıyor fakat biz bunun öyle olmadığını biliyoruz. Panik atak yüzünden öleceğimizi düşünmek gibi o esnada bir çok bilişsel/düşünce hatası yapıyoruz. Kalp atışlarının hızlanmasının kalp krizi belirtisi olmak zorunda olmadığı veya panik atak yüzünden ölüm yaşanmadığı bilgilerini ihmal ediyoruz. Gerçeğe uygun düşünceler yerine duygularımızın ortaya çıkardığı gerçek dışı düşüncelere inanma eğilimine giriyoruz. Yeni bir atak gelmesin diye önlemler alıyoruz. Bu aldığımız ve amaca hizmet etmeyen gereksiz önlemler ve kaçınmalar yüzünden fobiler geliştirebilir ve panik ataklara sebep olan düşünce hatalarımızı hiçbir zaman test edip gerçekçi olanlarla değiştiremeyebiliriz. O esnada aklımızdan geçen her düşünceyi gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmek bizim için kritik ama bunu yapabilmenin zor olduğunu biliyorum. Düşünceleri kontrol altına alabilmeyi öğrenmek ve güvenlik sağlayıcı/amaca hizmet etmeyen davranışlardan kurtulup korkumuzu ve düşüncelerimizi test edebilme becerisini geliştirmek için bir profesyonelden yardım alabilirsiniz. Bu nedenle buna benzer bir kriz yaşanırsa eğer, bir uzmandan yardım istemekten çekinmeyin. Bu sorunu atlatabilen bir çok insan oldu ve siz bununla yaşamak zorunda değilsiniz. Öğretim Görevlisi & Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş

Trafik Kazası Tazminatı Tutarları Nasıl Belirlenir ?

Tazminat hesaplama yapılırken aynı anda birçok durum değerlendirilir. Mağdur sürücü vefat etmişse yaşı, aylık kazancı ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin yaşı ve vefat edenle akrabalık dereceleri gibi faktörler belirlendikten sonra öngörülen ömürleri hesaba katılarak tazminat ödemesi tutarı belirlenir. Vefat eden kişi yetişkin değil de bir çocuk ise ileride ailesine destek olabileceği ihtimali göz önünde bulundurulur. Aile bireylerinin, gelecekte çocuktan alabilecekleri maddi destekten mahrum kalma durumu da değerlendirilir. Bu hesaplamada aile bireylerinin yaşı önemli bir kriterdir. Yaralanmalı trafik kazalarında yaralanma sebebiyle harcanacak giderler, geçici iş göremezlik hali, tedavi süresi gibi faktörler hesaba dâhil edilir. Uzvu kaybetme ve felç olma gibi kalıcı hasarlı trafik kazalarında kayıplarının çalışma hayatlarına ne derece engel olduğu, yakınlarının bu durumdan maddi anlamda ne kadar etkileneceği ve kalıcı zarara uğrayan mağdurun psikolojik sağlık kaybı da göz önüne alınarak trafik kaza tazminatı miktarı belirlenir. Söz konusu faktörler göz önünde bulundurulduğunda trafik kazalarındaki tazminatın 410.000 TL’ye kadar çıkması mümkündür.

Corona Virüs Hakkındaki Tavsiyelerimiz

Elektronik Ortama Geçin Hem Doğayı Hem Kendinizi Koruyun Yeni tip corona virüs veya diğer ismiyle Covid 19, geçtiğimiz yılın son günlerinde ortaya çıkan ve yüksek yayılma hızı sebebiyle tüm dünyayı tehdit eden bir felaket olarak değerlendiriliyor. Virüsün; Çin, İran ve İtalya başta olmak üzere gezegenimizin dört bir yanında ciddi sıkıntılara yol açtığı bu günlerde evde kalmak, kişisel hijyene dikkat etmek ve mümkün olduğu kadar kalabalık ortamlardan kaçınmak gerekiyor. Ancak kendinizle ilgili tüm önlemleri almış olsanız bile dış etkenler corona ile karşı karşıya kalmanıza sebep olabilir. Özellikle ofis ve iş yerlerinde, kağıt kullanımı konusunda alacağınız tedbirler hem sizin sağlığınız hem de çalışanlarınızın sağlığı için büyük önem taşıyor. Virüs Cansız Yüzeylerde de Tehdit Oluşturuyor Ofis ve iş yerlerinde kağıt kullanmak doğal hayatı kademeli olarak yok etmenin yanı sıra, corona virüsüyle alakalı olarak da güvenlik zafiyetlerine sebep oluyor. Öyle ki; corona virüsün ilk ortaya çıktığı ülke olarak değerlendirilen Çin, virüsün hızla yayıldığı ilk dönemde kağıt paraların tedavülden kaldırılmasını dahi gündeme getirmişti. Yıkıcı salgınla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar da bu endişenin yersiz olmadığını doğrular nitelikte. Araştırma sonuçları, corona virüsün kağıt yüzeylerde dört-beş saate kadar yaşayabildiğini gösteriyor. Konu ofiste kullanılan dokümanlar olduğunda risk daha da büyük: iş yerlerinde kağıt dokümanları saklamak için kullanılan karton kapaklı dosyaların yüzeyinde 24 saate kadar yaşayan Covid 19, plastik dosyaların yüzeyinde ise 2-3 güne kadar hayatta kalabiliyor. Virüsle mücadele sürecinde ofis hijyenine ekstra dikkat etmek, çalışanların kolaylıkla ulaşabileceği alanlara el dezenfektanı koymak, mümkünse toplantı yapmamak, çalışma masaları arasında geniş boşluklar bırakmak ve belgeleme işlemlerini elektronik ortama taşımak gibi eylemler sağlığınızı güvence altına almanız için bir hayli kritik. Eğer siz de kağıt kullanımını minimuma indirerek çalışma ortamınızı virüsten korumak isterseniz e-dönüşüm çözümleri için firmamızla iletişime geçebilirsiniz. Corona virüs Önlemlerini Arttırın Corona virüs hızla yayılmaya devam ederken gerekli tedbirleri almak ofis sorumlularına düşüyor. Ortak çalışma alanlarını düzenli olarak sterilize etmek, lavabo hijyenine ekstra özen göstermek, salgın hakkında iş yeri hekiminin önerilerini dikkate almak ve belgeme ve satın alma gibi işlemleri elektronik ortama taşımak oldukça önemli. İş ortamındaki dokümantasyonu modern yaşama uygun hale getirerek dijital ortama taşımak, virüs döneminde salgın hızını azaltabileceği gibi gezegenimizin geleceği için de büyük önem taşıyor. Gereksiz ve fazla kağıt kullanımı her yıl milyonlarca ağacın hayatını kaybetmesi, kuşların yuvasız, hayvanların evsiz ve bizden sonraki nesillerin de oksijensiz kalması anlamına geliyor. İş yerlerindeki kağıt kullanımını minimuma indirmek; dosyalama, depolama ve kargolama gibi masraf kalemlerinden de kurtulmanızı sağlıyor. Neden tüm işleri elektronik ortam üzerinden tek tıkla halletmek varken kağıt ve kalemle saatlerinizi hatta günlerinizi harcayasınız ki? İş yerinizin ihtiyaç duyduğu tüm elektronik çözümleri sizler için derledik; Koronavirüsün ekonomiye olası olumsuz etkilerine karşı iş dünyası da harekete geçti. Tüm kurumlar dünyada alınan önlemleri, ortaya konulan öngörüleri analiz ederek olası senaryolara karşı kendi alanlarına ilişkin yol haritalarını çıkarıyor. Tam da bu noktada şirketleri dijitalleştiren e-Dönüşüm çözümleri işlerin aksamdan ilerlemesi için öne çıkıyor. Tüm dünyayı etkileyen koronavirüsün ülkemizde yaratacağı etkileri en aza indirme adına hepimiz çalışmalarımızı olabildiğince sokağa çıkmadan yürütmeye çalışıyoruz. Çoğumuz evden çalışmaya başladık bile. Ancak evden çalışırken işlerin aksamaması da büyük bir önem taşıyor. İşte tam da bu noktada e-Dönüşüm çözümleri devreye giriyor. Bu zor durumun ekonomimize etkisini azaltmak, işlerimizi sorunsuz olarak devam ettirebilmek adına dijital çözümlerle çalışmalarımızı yürütmemiz gerekiyor. TÜRKKEP; Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-İmza, e-Fatura gibi e-dönüşüm çözümlerimizle 7/24 kesintisiz hizmet vermeye devam ediyor. Sunduğumuz e-Dönüşüm hizmetleri dünya genelinde etkisini gösteren koronavirüs nedeniyle evden çalışmanın yoğunlaştığı bugünlerde tüm işlerin sorunsuz bir şekilde istenilen yer ve zamanda sürmesini sağlıyor. Şöyle ki; artık virüsün-mikrobun en çok yayıldığı araç olan kâğıt kullanımının sorguladığı ve önümüzdeki her türlü süreçte kağıtsız işlemlerin artacağı ön görülmektedir. Bu noktada kağıtla yapılan bilgi ve belge paylaşımları, bu paylaşımın bir aracı ile (kargocu) taşınması virüsün yayılmasında ciddi bir unsurdur. Bu süreçte kağıda dokunmadan ve uzaktan iş yönetiminde sizlere benzersiz kolaylıklar Yasal Geçerli Kayıtlı Elektronik Posta ile tüm yazışmalarınızı delil niteliği taşıyan gönderiler ile alıcılara iletin! TÜRKKEP’in hizmetleri arasında yer alan KEP hizmeti ise her türlü ticari, hukuki yazışma ve belge paylaşımlarını gönderilen biçimde koruyan, alıcının kim olduğunu kesin olarak tespit eden, içeriğin kesinlikle değişmemesini sağlayarak yasal geçerli ve güvenli, kesin delil haline getiren sistem. KEP ile her türlü bildirim, başvuru, dilekçe, ticari taraflar arasında yapılan yazışmalar, ihale, teklif, sözleşme evraklarının paylaşımı, şirketlerin beyannameleri, fatura, hesap özeti, bordro, ihtar, ihbar, talimat gibi gönderileri elektronik ortamda hızlıca gerçekleştirilebiliyor. TÜRKKEP E-İmza ile Belgelerinizi imzalayın, onaylayın! E-İmza ile ıslak imza gerektiren evlilik, veraset ve şahitlik gibi hukuki olaylar haricinde tüm işlemler sorunsuz yürütülebiliyor. E-İmza, e-Devlet uygulamalarında, KEP sistemine uyumlu işlemlerde, ticari sicil işlemlerinde, hizmet sözleşmelerinde ve çalışanların gerekli evraklarında, bankaya verilecek talimatlarda, bayiler arası sipariş verirken, onay gerektiren formlarda, şirketlerin yönetim toplantılarında alınan kararları onaylarken kullanabiliyor. Tebligatlarınız için Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi kullanın, KEP entegrasyonu ile gelen tebligatlarınızı cevaplayın! Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi 1 Ocak 2019 itibarı ile tüzel kişilere zorunlu kılınmış bir sistemdir. Bu tarihten itibaren MERSİS kaydı olan tüm firmalara devlet tarafından bir e-tebligat adresi bile atanmıştır. Sistem yasal tebligatların posta ve kağıt kullanılmadan elektronik olarak iletimini sağlar. Firmalara, firma yetkilileri üzerinden oluşturulan hesaplar aracılığı ile bu yasal yazışmalara sistem aracılığı ile erişebilirsiniz. TÜRKKEP bu faydalı sisteme ek olarak; KEP entegrasyonu ile sizlere iletilen tebligatlara KEP ekranından ulaşmanızı sağlarken, gelen tebligatları yine KEP üzerinden yasal olarak geçerli bir ileti ile cevaplamanızı sağlar. Tebligatın UETS üzerinden alınması ve KEP üzerinden cevaplanması firmaların hijyen güvenliği açısından çok kritik önem taşır. TÜRKKEP’in sunduğu e-Fatura hizmeti ile fatura süreçlerinizi elektronik ortama taşınarak kolayca çözümlenebiliyor. E-Fatura Vergi Usul Kanunu gereği bir faturada bulunması gereken tüm bilgileri barındıran kağıt fatura ile aynı hukuki niteliğe sahip elektronik belgedir. Fatura maliyetini düşüren e-Fatura, harcanan işgücünü azaltıyor, fatura sürecini kısaltıyor ve nakit akışını hızlandırıyor. Kullanıcıları fatura baskı sürecinden kurtaran e-Fatura, faturaları fiziksel koşullardan koruyarak faturaların dijital ortamda güvenli, kolay ve hızlı bir şekilde gönderilmesini sağlıyor. Personelleriniz ile yapılan tüm yazışmalar için KEP-İK kullanın! Bir diğer önemli konu ise; çok sayıda personel çalıştıran firmaların personellerine hijyen, iş ve işçi sağlığı ile gerekli tedbir bildirimlerini kep üzerinden yapmalarıyla beraber salgın sonrasındaki olası işçi şikayetlerinden öncesinde kep ile (zaman damgalı) uyarı ve tebliğlerin yapıldığının ispatlarını sağlamaları açısından işvereni koruyacaktır. Bu işveren açısından çok önemli bir avantajdır. Bu süreçlerde Kep-İK olmazsa olmaz bir hukuk sigortasıdır. TÜRKKEP KEP İK; işçi - işveren arasındaki bordro, ihtar, ihbar vs. iletişimdeki süreçleri yasal bir yöntem olan KEP ile yönetebilmenizi sağlayan ve iletişim maliyetlerinde (Kargo, Posta, Noter, Kağıt, Kartuş, İş gücü maliyeti vs..) p tasarruf sağlayan bir çözümdür. Bu ürün ayrıca KVKK kapsamında personel belge paylaşımı konusunda hukuki süreçlerinizi eksiksiz yerine getirmenizi sağlamaktadır. Sistemlerden faydalanmak için beklemeyin, zaman kaybetmeyin! Hijyen tedbirleri nedeni ile, sizlere şu anda yüz yüze hizmet veremiyor olsak da telefon, mail veya Skype vb. iletişim kanalları üzerinden canlı görüşme ile KEP ve KEP-İK başta olmak üzere, E-fatura dahil tüm hizmetlerimizin kağıttan kaynaklı virüs risklerini minimize ederken bu olağanüstü durumda işverenin hukuki açıdan karşı karşıya kalabileceği riskleri ve giderlerinizi de minimize edeceğini anlatmamız için dilediğiniz zaman iletişime geçebilir, uzmanlarımızdan süreçler ve ürün kullanımları hakkında bilgi alabilirsiniz. Her türlü başvuru ve destek için bize başvuru yapabilirsiniz. Dedeoğlu Bilgi İşlem 295/2 Sk. Ege SUN Plaza No:1/114 Bayraklı/İzmir 02324843344 Not : Bir çok sektörde (E-dönüşüm, Eğitim, Dijital Pazarlama) faaliyet göstermekle beraber, E-dönüşüm (KEP, E-imza, E-Fatura, E-Defter, E-irsaliye vs..) konusunda lider gruplardan biriyiz. Firmalarımız ve çözümlerimiz hakkında ayrıntılı bilgi isterseniz online broşürümüzü inceleyebilirsiniz.

pandemi sürecinde matematik

Hayatımızın ilk salgın hastalığı ile tanışmış olduk. Pandemi sürecinde eğitim aksadı ve bu açığı online eğitimler ile kapatmaya çalıştık. bu süreçte yüzyüze eğitim dönemine yetişmeyen konular sınavlara dahil edilmedi. Dolayısıyla sınavda çıkacak konular azaldı ama soruların seçiciliği arttı. Örneğin yks sınavında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi yazılım mühendisliği için ; yazılım mühendisliği 2019 2020 97759 81526 2019-2020 yıllarına göre programa son yerleşen kişilerin başarı sıralaması yükselmiştir. Dolayısıyla konuların az olması soruların kolay olacağı anlamına gelmemektedir.

Mutluluğun ilk adımı: Evrenin doğasını anlamak

Evrenin doğasını anlamak, insan ırkının en ünlü sorusunu anlamaktır: "Neden?". Antik kültürlerin neredeyse hepsinde, bu toplumlarda yaşayan insanların yaşamını, duygularını, kararlarını ve yaşam tarzlarını etkileyen iki güç hakkında inançlar olmuştur. Bu iki gücü kimi toplumlar aydınlık ve karanlık olarak adlandırdı, kimileri yin & yang, bazıları için düzen ve kaostu bu iki güç, diğerileri içinse Güneş ve Ay, Thor ve Loki, yaşam ve ölüm .... örnekler çoğaltılabilir. Burada hepimizin anlaması gereken önemli şey, bu evrende önem vermemiz gereken iki güç olmasıdır. Ancak bu iki güç, atalarımızın tasvir ettiği gibi doğaları gereği kötü veya iyi değildirler. (Evet, atalarımızın bilgeliğinden ders alıyoruz. Ancak sonraki nesiller olarak daha gelişmiş bir bakış açısına sahip olmalıyız.) Her şeyden önce iyi ve kötü insan algısıdır. Bir eylem kimileri tarafından iyi olarak görülebilirken, kimileri için aynı eylem çok korkunç bir şey olarak görebilir. Peki ne yapmalıyız? Tam olarak anlamadığımız bir sarmalın içinde miyiz? Basit cevap: hayır, başka bir yol var. Başka bir yol var: Anlamanın yolu. Bu evrende iki gerçek kuvvet olduğunu anlamak. Bu güçler asla değişemez ve durmazlar. Onlar değişimin kendisidir, gerçek denge koruyucularıdır. Bu iki kuvvet şunlardır: Yaratmak ve Yıkım. Bazı insanlar yıkımın kötü yaratmanın ise iyi bir güç olarak düşünebilir. Bu görüşe sahipseniz, resmin tamamını görmüyorsunuz. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak bakış açısına göre değşmek üzere yıkım iyi, yaratmak ise kötü sonuçlar ortaya çıkarabilir. Daha önce söylediğim gibi iyilik ve kötülük insan algısıdır. Örneğin: Bir silah ya da kılıç yaratmak iyi midir? Ya da kesinlike kötü müdür? Ya bu silahları birini korumak için kullanırsanız? Sevdiğiniz ya da masum birini? Bakterileri, mikropları yok etmeye ve öldürmeye ne dersiniz? Bu eylem mutlaka kötü müdür? Kendimiz korumak için bu eylemi yapmak bizim için iyidir bu kesin. Peki ya zihinsel şeyler? Birinin kalbinde ya da kendi kalbinizde nefret yaratmak ya da insanların zihinlerindeki önyargıları yıkmak. Yeryüzünde sahip olduğumuz tüm enerjiyi Güneş’in yavaşça ölürken yaydığı ışıma enerjisinden alıyoruz. Güneş’in yavaşça yok olması dünyada yaşamın var olmasının sebebidir. Hepimizin kavraması gereken bu anlayış mutlu olmak için atılması gereken ilk adımdır: Her şey her zaman sürekli değişmektedir ve değişim hiç bir zaman bitmez ve durmaz. Yaratılış ve yıkım, değişimin habercileridir. Hepimiz, hiçbir şey yapmasak ya da elimizden gelen her şeyi yapsak da değişimi durduramayacağımızı, her şeyin sonsuz bir şekilde değiştiğini kabul etmek zorundayız. Değişim kaçınılmazdır. Ama elimizde olan bir şey var: Değişimi nasıl etkileyeceğimiz. Zihinsel veya fiziksel olarak yaratacağınız veya yok edeceğiniz şeyler sizin elinizdedir. Kalbinizde ve hayatınızda evrenin bu dengesini kabul etmek sizin elinizdedir. Öyleyse hayatınızda bu dengeyi yaratmak için günlük olarak ne yaratıyorsunuz veya yok ediyorsunuz? Yoksa değişimden o kadar korkuyorsunuz ki, dünyanın geri kalanı hızla değişirken siz dünyadan kopmuş ve kaybolmuş mu hissediyorsunuz? Tüm evren çevrenizde sürekli değişirken hiçbir şey yıkmak ve yaratmak istemiyor musunuz? Ya da en tehlikeli olanı: Hayatınız değişiyor ama değişim ve bu değişimi yaratan kararlar sizin kontrolünüzde değil mi? Bunlar üzerinde derince düşünün, evrenin gerçek güçlerini anlayın ve hayatınızın kontrolünü elinize alın. Bir sonraki blogda görüşmek üzere ? İngilizce versiyon için: (https://www.patreon.com/posts/32612792)

ANLA, ANLAT, ANLAŞ...

İnsanlar hep anlaşılmamaktan, yanlış anlaşılmaktan yakınırlar. Bir çok insan kendisinin ya anlaşılmadığını, ya da yanlış anlaşıldığını ifade eder dururlar… Duymak vardır, dinlemek vardır… bu ikisi birbirinden çok farklı şeylerdir. Karşımızdakinin bir şeyler söylediğini duyarız ama söylediklerini hakikaten anlayarak mı dinliyoruz yoksa sadece duyuyor muyuz ? Etkili dinleme alışkanlığı olmayan bireylerden meydana geliyoruz daha çok…Kendimizin anlaşılmadığından dem vururuz, anlaşılmayı bekleriz ama anlamaya fazla çaba harcadığımız söylenemez. Yapılan bir araştırmada 'Günün 1 ini dinleyerek geçiriyoruz,. %7 sini yazarak, i okuyarak ve ! ini ise konuşarak geçiriyoruz.' En fazla iletişim aracı olarak 'dinleme' görünse bile, bu dinlemenin 'kalitesi' anlaşılmayı ve dolayısıyla da anlaşılmayı doğrudan etkilemektedir… acaba gerçekten dinliyor muyuz ? İletişimin kalitesi 'etkili dinleme' becerisi ile ortaya konulmaktadır. Etkili bir dinleme yapan kişi karşısındakini 'doğru' anladığında 'etkili iletişim','kaliteli iletişim' doğmaya başlar… doğru ve etkili dinleyen insanlardan oluşan bir toplum ya da toplulukta 'birbirini yanlış anlayan' ya da, 'anlaşılmayan insan' kalmayacaktır. Önce 'anlamaya' çalışacağız ki 3A kuralının birincisi bu. Anlamak için ise önce iyi bir dinleyici olmalıyız… İyi bir dinleyici olmak için ise; 'konuşanın yüzüne doğru bakmak, konuşana doğru yönelmek, göz teması kurmak, dinlerken rahat olmak, anlatılanları duyduğumuza ilişkin mesajlar iletmek, anlatılanları özetlemek ve anlatan kişinin duygularını dile getirerek dinleme de karşımızdaki kişi kendisini daha rahat ve içtenlikle ifade etmeye imkan bulmuş olacaktır. Bizler böyle dinlenmeyi istemez miyiz? Kendimizi böyle bir ortamda ne kadar rahat hissederiz değil mi? Biz böyle bir dinleme becerisini ortaya koyarsak, zamanla kendimizi daha rahat ifade edebileceğimiz ortamlar sağlamış oluruz… karşımızdaki kişi bizi nasıl dinliyor hiç dikkat ettiniz mi? Bu sorunun cevabı çok basittir! 'biz onu nasıl dinliyor isek'… Doğru bir biçimde anlayarak dinlediğimiz kişiye kendimizi daha rahat ve doğru bir biçimde anlatabiliriz artık…3A kuralının ikincisi ise 'Anlat' tır. Anlattıkça rahatlayacağız, hiçbir sıkıntımız kalmayacak, kendimizi 'anlaşılmıyor' veya 'yanlış anlaşılıyor' olarak hissetmeyeceğiz… 'Anlayan', 'anlatan' kişilerden oluşan bir topluluk veya toplumda ise 'anlaşan' insanlardan rahatlıkla söz edebiliriz herhalde… 3A kuralının üçüncüsü ise 'Anlaşma' dır. Gerçek bir anlaşma ortamı, kendimiz ifade edebileceğimiz, kendimizi rahat hissedeceğimiz, anlaşıldığımız bir ortam istiyor isek 'Anla','Anlat', 'Anlaş' kuralına uygun bir iletişim ortamı kurmak zorundayız… Bu sırayı unutmayalım; 'Anla','Anlat', 'Anlaş'. Bu kurala uymaya her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız olan bu günlerde… Daha iyi 'anlayan', 'anlatan', 'anlaşan' bir toplum olabilmek dileğiyle…

BİPOLAR BOZUKLUK

Bipolar bozukluk, kişilerin yaşam kalitesini, enerji seviyelerini, kişilerarası ilişkilerini, kendilerine dair inançlarını ve daha bir çok faktörü etkileyecek güce sahip olan bir psikolojik rahatsızlıktır. Bipolar bozukluğa sahip olan kişiler iki uçlu duygular yaşamaktadırlar. Manik ve depresif olarak tanımlanan iki ayrı uçta kişiler tamamen farklı ruh haline ve yaşantı biçimine sahip olabilirler. Manik dönemde; daha yüksek riskleri göze alabilen, daha az uykuya ihtiyaç duyan, aşırı enerjik hisseden, etrafındaki insanlarla rekabetçi ilişkiler kurabilen bir yapıya sahip olabilirler. Depresif dönemde ise tam tersi olacak şekilde; düşük enerjili, yataktan çıkmakta zorlanan, yaptığı aktivitelerden zevk almayan ve aktivitelere katılmak istemeyen, yüksek kaygılar yaşayan, kendini üzgün ve mutsuz hisseden bir yapıya dönüşebilir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin tedavi süreçlerinde, bu iki uçtaki duygulanımın hangi sıklıkta ve hangi şiddette olduğunu anlamak üzerine çalışmalar yapılarak, sonrasında kişinin bu duyguların kontrolünü tekrar eline alabilmesi için bir yol haritası belirlenir. Bu süreçte oluşturulan tedavi planına uyum gösterilmesi, tedavinin gerçekleşmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Uzman Psikolog H.Mert ÖZAYDIN www.mertozaydin.com www.molakademi.com

Where to Start Learning Android Development in 2020

2020 was an interesting year. We are getting closer to surviving it. Sadly, so many people had to deal with extra hardship in their jobs or even some people lost their jobs because of the pandemic. I have always been surrounded by people who want to learn to code or even want switch careers into software industry but this year was exceptional. This year so many people wanted to become a software developer so that they will get affected less by the crisis like COVID-19 we are experiencing. Since you are reading this post, I assume you chose to learn Android Development this year for some reason. If so, great! Let’s see which materials we can use to learn Android development in 2020 and plot our way to being a successful developer. Who am I to give advice to you? Since there are lots of guides online, I wanted to tell you why you may want to listen to my words on the topic. I am an Android developer with more than 10 years of experience in software industry and I am building Android apps for 6 years now in companies of various size including the ones I founded myself. But more interestingly, I am teaching Android development to people, especially to beginners for 2 years. I am more than aware of the problems beginners face when they start learning how to code. My introduction in professional teaching started with Re:Coded, an awesome non-profit that teaches technology to youth who have been affected from conflicts like war or immigration. They offered me a part-time teaching job in Re:Coded Istanbul Bootcamp where I taught Android development to an international classroom of twenty people. It was a phenomenal experience for me because I saw people from different backgrounds can learn software development in less than a month when coached properly. After the bootcamp my interest in teaching software stayed hot and I tried to teach programming to my friends and family. When I was working as a full-time engineer in WayfairDE, I also facilitated learning events and workshops where I teach Android. Nowadays, I am working full-time on tech education and still teaching people Android Development by online classrooms and private coaching sessions. Recently, I launched an online course on Udemy where I target absolute beginners and teach them programming in Android setting. We’ll come to this later, now… What is your current level? Understanding what you already know about software engineering is crucial to start building a learning track for yourself. An experienced software developer learns Android (or any other language / framework / platform) differently than an absolute beginner. For that reason the materials you can find online listing “best” Android courses or tutorials are not accurate. Each person is different and so is their learning path. This guide is dedicated to extreme beginners. I may write another article for people in other levels of experience. Extreme Beginners If you have zero experience in software development, if haven’t done a single line of coding before, you can call yourself an extreme beginner. If you are not sure if you fall into this category check if you know of any of these programming concepts: variables functions strings loops arrays If you have too little or none of these it’s safe to assume that you are an extreme beginner. Maybe you are a student or maybe you’re working in a different industry and you want to switch careers into software. Great! It’s always exciting to start learning something from scratch. At least it is so for me! What you should learn to become an Android Developer? To develop Android applications you need some ground knowledge in programming. This is the same if you want to develop web or desktop applications. You need to know how to talk to computers. So first thing you need to learn: Programming Fundamentals. Second thing you need to learn is the programming language Android developers use to develop Android apps. This language is Kotlin in 2020. Also you need to learn XML but it’s not a programming language and relatively easy to learn. The third is Android Development specific. You need to learn the Android SDK. It means the concepts, functions and libraries related and specific for building Android apps. Also you need to learn how to use Android Studio to develop Android apps. Then there’s Principles of Object Oriented Programming. Without understanding that, you will get stuck and won’t be able to build sophisticated applications. Also, you need some background in algorithmic thinking to abstract out real-life problems into code. How to Learn All of This? This is an important question. Because what I listed above (fundamentals of programming, Kotlin, XML, Android SDK, Android Studio, object oriented programming) can take years to master. The key is not to try to be perfect and not try to master. You need to learn these skills in parallel. If you first try to master the fundamentals of programming, you may get bored easily and may quit without building your first Android application. If you say, I will learn everything about Kotlin and then move to learning Android, that’s also a mistake. Trying to learn everything about a programming language is something meaningless unless you are using this knowledge. Since you are not building anything, it means you are not using this knowledge. So you need a strategy of learning and applying what you learn effectively. You need to start building something from day one, and also, you need to balance theory and practice in this whole journey of gaining a new skill. What are Some Quality Materials Available? As I said above, you need to learn different skills in parallel to make the knowledge you are learning meaningful and actionable. So you cannot make do with one golden course, you need to make different materials into a study program. Start with a welcoming mini-course: Android 50 Link to the Android 50 Android 50 is a mini-course carefully designed for extreme beginners. The scope of the course is not too wide, nor it’s too theory heavy. I created this course after spending much time with beginners and watch their pains when starting to learn Android development. The course starts by teaching some knowledge related Android SDK and Android Studio, then without going deep it teaches some pragmatic knowledge on XML, then more about Android, then some fundamentals of programming and some Kotlin. The target of the course is to prepare the student as smooth as possible, using relatively slow pace, clear tone and nice explanations of the fundamentals. The course also is very pragmatic, all the theory you learn in a few video will help you create a simple app with the instructor or by yourself in the next lectures. At the end of the course, you are going to decide whether software development is for you or if you would possibly pursue a career in Android Development. Lastly, besides of being a self-paced Udemy course, Android 50 also has online classrooms where you get extra materials, 1:1 mentorship meetings with instructor, video-reviewed assignments, graded quizzes and much more. If you are more of a group learner go apply to the next classroom of Android 50 at androidfifty.com. Improve your programming knowledge in Kotlin: Codecademy Link to Codecademy: Learn Kotlin Codecademy: Learn Kotlin, is an interactive course where you can go through the fundamentals of programming combined with the relevant features of the Kotlin. This will help you in two ways: You will better understand what’s going on when you see a piece of code and the fundamentals of programming will stick. Since this course is a fully interactive course, you’ll need to write in Kotlin constantly, improving your familiarity to the syntax. Also, since this is not a video course but a reading / practice based course, you will have to start paying more attention to details. Attention the details is another skill you’ll have if you become a software engineer. At the end of this, you’ll be more efficient in reading and writing Kotlin and have some understanding of the fundamentals of programming and syntax of Kotlin. Suggestion: Start learning with Codecademy right after you finish Android 50. Challenging yourself: Hackerrank Link to Hackerrank: Algorithms Hackerrank is website where you can solve code challenges in different programming languages. Algorithm category has challenges that will build up from Easy challenges and move its way to Hard. If you want to get better in Kotlin (that is needed to develop Android apps) you can select Kotlin as the language when you are posting solutions to these algorithm problems. As you are a beginner don’t push yourself to solve Hard problems but try your newly gained Kotlin skills by solving Easy and Medium problems. This will help you: improve your Kotlin skills improve your algorithmic thinking which is great skill if you want to be a successful software engineer and polish your knowledge on programming fundamentals since you will need to use variables, loops, strings, functions, etc. to solve all these problems. Suggestion: Start solving easy problems when you are half way in Codecademy and get a habit of solving at least one challenge from Hackkerrank a day while you continue with learning other materials. Find a Beginner Android Course: Hackr.io Link to Hackr.io: Learn Android Development At this point, you learned some Kotlin and some Android Development. However the journey is just beginning here. There are lots of courses which claimed to be beginner level Android courses but actually they are not well-suited for extreme beginners. However, if you went through Android 50 and Codecademy (and maybe a little bit of Hackerrank) now you are ready to find a great Android course. To check and compare different courses I recommend hackr.io. But still you need to take some things into consideration: Pick a course taught in Kotlin, not in Java. There are bunch of Android courses taught in Java, they can help you but they are not as effective as the courses taught in Kotlin because they are most probably not up-to-date and because you’ll eventually need to learn Kotlin. Pick a course which is specifically targeting beginners. There are bunch of courses stating they are for “All Levels” which is most probably a marketing strategy and is a NON-SENSE! If a course is for all levels, then you’ll most probably run away from it. Do not pick a “Masterclass”. In especially Udemy there are a lot of classes claiming to be masterclasses. With 50 hours of lectures, great reviews and thousands of students they might seem tempting. But what those courses are a mixture of videos on random topics, no pedagogy included, and they will bore you to death and you’ll end up getting confused. After you find a good Android beginner course complete it to learn about wide topics of Android development. Suggestion: It’s better to find a mentor to pick a course for you after examining what you know already and how well you learned the concepts mentioned above. Get a mentor: Hire Me (Self-promotion) Link to my mentoring service Working with a good mentor will help you a lot on the way. Software is best learned from a master as other crafts and it’s really faster and more effective than learning on your own. I am professionally mentoring (with limited capacity of 10 mentees at the same time) people who want to become a better Android developer and seeing awesome results. I want to share a testimonial from one of my recent mentees, Huseyin, who is switching careers into software engineering: I had very efficient training during this one-month training period. It’s great to work one on one with such a mentor in terms of time and efficiency. The most important point is this: If you want to become a pro, you need to work with other pros. Safa is such a trainer having good knowledge and experience in Android development field. I recommend him without hesitation. Suggestion: Work with a mentor from day one so that you can get a custom learning path tailored for your needs. That’s the end of this guide! You can follow and DM me on Twitter. Originally published on Medium: https://medium.com/@orhan_safa/where-to-start-learning-android-development-in-2020-8c7d3b642065

Web site hızlandırma

Web sitenizin sayfa açılış hızını artırmaktayız. Hızlı açılan websitesi ziyaretçi sayınızın artmasına ve sunucu maliyetinin azalmasına yardımcı olacaktır. Her site için hız optimizasyonu önerilmektedir. Web sitenizin sunucu performansını ve site açılış hızını geliştirmekteyiz. Web sitenizin daha hızlı çalışmasını sağlamak için bu hizmetimizden faydalanabilirsiniz. Web sitenizi hızlandırmak için benimle görüşebilirsiniz https://www.edvays.com/volkan Diğer tüm hizmetlerim için: https://wolkanca.com.tr

Çocukların Babalarıyla Bireysel Vakit Geçirmesinin Önemi

Yapılan son araştırmalara göre, babalarıyla bireysel olarak daha fazla vakit geçiren çocuklar, daha az vakit geçiren diğer çocuklara göre duygusal sorunlarla ve stresle daha iyi mücadele edebiliyorlar.Ayrıca kendi yaş gruplarındaki diğer çocuklarla kıyaslandıklarında kendilerini daha iyi ifade edebiliyorlar dolayısıyla asosyallikten de uzaklar.İletişimleri daha iyi ve iş hayatlarında da daha başarılılar. Toplumumuzda geleneksel rol paylaşımına bakıldığında anne çocuklarla hem fiziksel hem de duygusal olarak ilgilenen kişi baba ise sadece ekonomik ihtiyaçları üstlenen kişi rolündedir.Ancak çocukların fiziksel ihtiyaçları büyüdükçe azalır ve ruhsal, psikolojik ihtiyaçları artar.Baba çocuğun sadece ekonomik ihtiyaçlarını karşılayıp diğer ihtiyaçlarında eksik kaldığında annenin çocuğa destek vermesi ve onunla ilgilenmesi çocuğa yetersiz gelebilir ve bu durum çocuk tarafından baba faktörünün ne olup olmadığı ile ilgili karışıklık yaşamasına neden olur. Bu durum sadece erkek çocuk için değil kız çocuk için de oldukça önemli bir yere sahiptir.Erkek çocuklar için baba faktörü 'erkek' ya da 'baba' olmanın manasını barındırırken, babasının annesi ile olan ilişkisi de çocuğun kadınlara olan bakış açısında oldukça önemli bir yere sahiptir.Kız çocukları ise, 'kadın' olmanın ne olduğunu babasıyla olan ilk ilişkisinden öğrenir çünkü babası onun hayatındaki ilk erkektir.Böylelikle hayatındaki ilk erkekle olan güvenli ilişki,ilerki yaşlarında kurulacak sağlam birlikteliklerin de başlangıcı olur.Çocukluk çağlarında babasıyla güvenli ilişki kuramayan kız çocuklarında evden kaçmak için erken yaşta evlenmeler görülmektedir. Evden kaçmak için evlenen kız çocuklarının yaşları ortalama 16-22 aralığındadır yani bu kişi aslında hala çocuktur.Kendisi çocuk sahibi olduğunda babasıyla kuramadığı ilişkinin yerine aslında koyabilecek pek bir şey bulamayacaktır ve böylelikle bu güven olmayan ilişki malesef nesilden nesile aktarılacaktır. Sonuç olarak,çocuklar anneleri kadar babalarıyla da bireysel zaman geçirmelidir.Bu zamanı belli bir saat dilimi ile sınırlamak güçtür ancak yapılan araştırmalara bakıldığında, babaların çocuklarıyla haftada sadece 1-2 saat zaman geçirdikleri görülmüştür.Bu süre oldukça yetersizdir. Akşamları 1-2 saat, haftasonları ise 1 gün çocuklarla birlikte yapılan etkinlikler ile geçirilen kaliteli zaman yeterli sayılabilir.Ancak yinede bu durum çocuktan çocuğa ve çocuğun özel durumuna bağlı olarakta değişkenlik gösterebilir. Babalar çocuklarıyla neler yapsınlar? Burada yapılan aktivitenin türü ve önemi çocuğun yaşına göre değişmektedir. Küçük yaş çocuklarla birlikte oyun oynamak, parkta zaman geçirmek ve kendi yaşıtlarıyla oynamasına teşvik etmek,çocuk programlarını izlemek,yemek sofrasında beraber yemek yemek,hayvanlarla ve doğada vakit geçirmek yapılabilecekler arasındayken daha büyük yaş çocuklarla genel konular üzerinde sohbet ederek onu tanımaya, anlamaya ,hobi ve zevklerini keşfetmeye çalışmak, seyahat etmek ve spor yapmak örnekler arasında sayılabilir. Tüm bu faaliyetlerle birlikte bir babanın yapabileceği en iyi şey, çocuğunun annesine olan davranışlarıdır.Çünkü hem erkek hem de kız çocukları babalarını gözlemleyerek ilk kadın ve erkek rol modellerini ömür boyu hafızalarında taşıyacaklardır. Sevgilerimle Örnekler: 1- Parmak boyasıyla resim yapın. 2-Birlikte bulmaca çözün. 3-Birlikte yemek yapın. 4-Bir koleksiyon yapmaya başlayın. 5-Sessiz sinema oynayın. 6-Birlikte şarkı söyleyin. 7-Birbirinizi gıdıklayın. 8-Birlikte bir hikaye yazın. 9-Sabah erken kalkıp beraber kahvaltı hazırlayın. 10-Birbirinizin fotoğraflarını çekin. 11-Birbirinizin taklidini yapın.

Evrenin Dili

Evrenin bir dili olduğunun ve seninle konuştuğunun farkında mısın? Yaşam yolculuğu bir öz’e dönüş yoludur. Uyku, farkındalık, uyanış, aydınlanma diye adım adım gider. Yaşadıklarının birer tesadüf olduğunu ve hayatın iyi/kötü yanları olduğunu düşündüğün; başına gelen “kötü” olarak adlandırdığın durum ve olaylarla ilgili kendini mağdur sandığın; “Neden bunlar benim başıma geliyor” diye isyan ettiğin anlarındır uyku hali. Yani evrenin işaretlerini göremediğin veya yanlış okuduğun halin. Uykudayken düşer, kalkar, yargılar, öfkelenir, endişelenir, kıskanır, hırslanır, korkar, isyan eder, suçluluk duyar, nefret edersin. Tıpkı okuma yazma bilmeyen bir çocuğun üniversiteyi kazanamayacağı gerçeği gibi uyku halini de yaşamadan uyanamazsın. “Tüm bu yaşadıklarımın bir anlamı olmalı” dediğin an farkındalık, yaşamını farklı bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmeye başladığın an ise uyanışındır. Evren seninle konuşur Evrene bir soru sorarsan sana mutlaka bir yanıt verir. Başlangıçta tesadüf gibi görünen bazı olaylarla dikkatini çekmeye çalışır; ancak sen yaşadığın durumun basit bir tesadüf olduğu kanısına vararak üzerine durmaz, hatta durumu geçiştirir, unutur veya başkalarını, hatta ilahi düzeni suçlarsın. Ta ki aynı olayı farklı zamanlarda, farklı insanlarla defalarca yaşadığını ve bir parça peynire ulaşmak için çemberin içerisinde dönen fareden bir farkın kalmadığını anlayana dek. Halbuki O, uyanışa geçebilmen için başta tesadüf gibi görünen olayları sana defalarca yaşatarak dikkatini çekmeye çalışıyordur. Evren seninle her insan, her olay ve her durum aracılığıyla iletişim kurar. O’nun mesajlarını almak için araman gerekmez. Sen nereye bakıyorsan mesajlar oradadır. Ancak tıpkı aynı paragrafı okuyan iki insanın farklı algılaması gibi; aynı şarkının sende huzur, bende hüzün duyguları uyandırdığı gibi bir dil bu. Yani o ne derse desin, senin algılayabildiğin kadar anlatır. Muhtemelen kendini tekrar eden kısır döngülerin aralarında “Ben neden hep aynı şeyi yaşıyorum?” diye sorduğun olmuştur. Evren de alman gereken mesajı almadığın için sana benzer bir deneyim daha yaşatmıştır. Bu O’nun, “Bak işte bu yüzden yaşıyorsun” deme şeklidir. Sen “Neden bunu yaşadığını” sorgulamaya veya başkalarını suçlamaya devam ettiğin sürece aynı kısır döngü içerisinde kaybolursun. Gerçeğin, gördüğünün veya beş duyu organlarınla algıladığının ötesinde olduğu aklına dahi gelmez. Bu çoğu zaman masanın üzerinde duran ve defalarca oraya baktığın halde bir türlü göremediğin kayıp anahtarın gibidir. Evrenin mesajları da seni kapılara götürecek anahtarlardır. Ancak evren aradığın şeyi, bakmayı en son akıl edeceğin yere saklamıştır. Senin içine! Çünkü en değerli hazineler, en son bakılacak yere saklanır. 1900’lü yılların başında Freud’un da öğrencisi olmuş olan, analitik psikolojinin kurucusu, İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung’un dediği gibi “Dışarı bakan rüya görür, içeri bakan uyanır.” Yanıtlar için kendi içine bakman gerektiği, evrenin sana ulaştırmayı başarabildiği ilk mesajdır. Sonra mı? Sonra sen onunla konuşmaya başlarsın. İşte oradan sonrası yeryüzündeki cennet. Evren sadece enerjine yanıt verir! İnancın doğrultusunda yaradan enerjisini nasıl isimlendirirsen isimlendir, o senin ona nasıl seslendiğine aldırış etmez. Senin ne istediğini söylediğini umursamaz, neden yalvardığını anlamaz, ne için dua ettiğinle ilgilenmez. İsyanını ödüllendirmez. O’nun tek dili enerjidir. Senin enerjin neyse sana onu verir. Öfkeliysen, öfkeleneceğin durumlar; endişeliysen, daha da endişeleneceğin konular; kıskanıyorsan, kıskanacağın yoklukların karşına çıkıyor olması bundandır. İç sesin sana neler söylüyor? Hata yaptığında kendini acımasızca eleştiriyorsan, aynada kendini beğenmiyorsan, kendini yargılıyor ve “şöyle olmam lazım, böyle davranmam lazım” diyorsan; karşına seni sevmeyen veya sevgisini gösteremeyen insanların çıkmasına şaşırıyor musun gerçekten? Güzel bir araba gördüysen bu sadece güzel bir arabadır. Arabaya bakıp onun güzelliğini beğenirsin. Evren yaydığın enerjiye yanıt verir. “Benim neden yok”, “Lütfen benim de böyle bir arabam olsun”, “Keşke benim de olsa” dediğin andaki duygunu dürüstçe okuyabiliyor musun? Bunları düşündüğünde o arabaya sahip olmadığın için mutsuzsun. Mutsuzluk enerjini arttıracak yoksunluk hali hayatında var olmaya devam edecektir. Mahatma Gandhi evrenle iletişim kurabileceğin enerjiyi yaratabilmen için yolu şöyle göstermiştir; “Söylediklerine dikkat et, düşüncelerine dönüşür; düşüncelerine dikkat et, duygularına dönüşür; duygularına dikkat et, davranışlarına dönüşür; davranışlarına dikkat et, alışkanlıklarına dönüşür; alışkanlıklarına dikkat et, değerlerine dönüşür; değerlerine dikkat et; karakterine dönüşür; karakterine dikkat et, kaderine dönüşür.” Evren cezalandırmaz, kendi kendini cezalandıranı uyandırır Herkesin iyiliğini istiyorum, kimseye kötülük etmiyorum “niye bunlar benim başıma geliyor” diyorsan, acaba “iyi” olmak uğruna kendinden ödün verdiğini, başkalarının onayını almak için, “sevilmek” için, arkandan “iyi” desinler diye sürekli kendinden vazgeçtiğini fark etmeni istiyor olabilir mi? Aldığın kadar vermeyi öğrenmen gerekiyor olabilir mi? Evrenin sana aynı deneyimi tekrar tekrar yaşatıyor olması sence bir ceza mı, yoksa kendi kul hakkına girdiğini fark etmeni istiyor olabilir mi? Sadece severek yaptıkların yanına kar kalır. İçinden geldiği kadar verdiğinde, karşıdan ne gelirse gelsin “Ama ben ona şunu, bunu yapmıştım, bana haksızlık etti” demezsin. Sana haksızlık edildiğini düşünüyorsan dönüp bir bak, kendine haksızlık eden sen olmayasın. Evren denge ister Maddesel dünyaya kendini kaptırıp ruhunu beslemeyi unuttuğunda, çalıştığından az kazandığını fark edersin. İş, para, prestij, başarı uğruna an’ı kaçırdığın sürece işinin bereketinin olmaması ceza mıdır? Yıllarca çalışıp almayı istediğin eve kavuştuğunda o evde dostlarını ağırlamıyorsan, sevdiklerinle geçirdiğin anlarda yarınki toplantıyı düşünüyorsan, işe geç kalmamak için koşarken kaldırım taşının içinden açan çiçeği fark etmiyorsan, evrenin mucizelerini onurlandırmıyorsun demektir. Evrenin sana çalıştığının karşılığını vermiyor oluşu ceza mı? Yoksa sen bu kadar koşup çabalarken, evren elini anlına koymuş “Ah evlat ne koştun be! Öncelik sandığın şeyin senin ruhunu beslemeyeceğini tahminen ne zaman anlayacaksın acaba?” diyor olabilir mi? Evren kendine dürüst olmanı ister Evrene gönderdiğin enerjinin ne olduğunu anlayabilmek için kendine karşı dürüst olmalısın. Gerçekte ne hissettiğinle yüzleşmek ve kabul etmek zorundasın. Ancak karanlık tarafınla yüzleşip kucakladıkça öz’üne ulaşır ve evrenle bağlantı kurabilirsin. Arkadaşının başarısını alkışlarken, içten içe bu başarıya neden senin ulaşamadığını sorgulayan tarafınla yüzleş. Ego bilincinin sana “ben onun başarılı olmasını istemiyor değilim ki, sadece ben de istiyorum” diyerek onu kıskandığın gerçeğiyle yüzleşmene engel olmasına izin verme. Çünkü sen egona yenildikçe, arka planda hissettiğin kıskançlık enerjisi evrene ulaşmaya devam edecek ve evrenin sana daha çok kıskanacağın durumlar vermesine sebep olacaktır. Ancak başarıyı yürekten alkışladığında, bunun harika bir şey olduğunu hissettiğinde evren o harika hissedeceğin durum ve olaylarla buluşturabilir seni. Covid-19 bahanesiyle evinde, yuvanda kendinle baş başa kaldığın bu günlerde yarını düşünüp endişelenmek yerine kendini dinle biraz bakalım. Virüsten önce de her an ölüm riskin vardı zaten, yeni bir risk değil yaşadığın. Zihninin geleceğe odaklanarak seni endişelendirmesine izin vermek yerine ona düşünecek yeni bir meşgale vermeyi dene. Dışarıyı değil, içeriyi dinle. “O ne dedi, bu ne yaptı, neden bu oldu” yerine başka sorular sor bugün. “Ben o gün neden öyle hissettim?”, “O olay olduğunda neden öyle tepki verdim?” gibi. Kendinden korkma. Derine indikçe öz’üne varacaksın. İnan sadece sen değil, hepimiz dolunay gibiyiz. Bir yüzün aydınlıkken, diğer taraf karanlık. Karanlık tarafını görüp kabul ettikçe bütün olduğunu fark edecek, bütün hissettikçe yaydığın enerjin ise gerçek aydınlığın olacak. İyi/kötü algın kaybolup bütünü görebildiğin zaman kendini ve başkalarını koşulsuz sevecek, hayatı iyi/kötü olarak yorumlamak yerine puzzle parçalarını bir araya getirecek ve evrenin dilini daha iyi anlayacaksın. Sevgiler,

(Ç)OK BİLİYORUZ!

Bu dünyadaki en büyük kişilik ve eğitim sorunlarından birisi kişinin, bir konu hakkında haklı olduğunu düşünecek kadar bir şeyler bilmesi, ama yanlış olduğunu anlayabilecek kadar bilmemesidir. -Ercan ÖZTÜRK- Konu o kadar rahatsızlık verici boyutlara çıkmış durumda ki bir hafta yazmak yetmedi. Bu hafta dahi yazabilecek konu çıktı bu bir haftalık süreçte. Geçen hafta bir sosyal medya ortamında bir paylaşım yaptım. "Müşteri satın almayı mı, kendine satış yapılmasını mı tercih eder? Fikriniz nedir?" diye sordum, ve birçok arkadaşım kendi ticari tecrübe veya tahminlerine göre yorumlarda bulundu. Cevapları yorumlayacak, hangisi doğru veya hangisi yanlış diye cevaplayacak değilim. Ancak içlerinde büyük oranda yanlış cevaplar vardı desem yeterli olur sanırım. Her durumun istisnası vardır. Bazen yanlış iş fırsatlarını "müşteri olabilir" sanmak, ama yanlış değerlendirmemiz sonucu kaybetmek, "müşteri şöyle davranıyor!" gibi beylik yargılara varmamıza sebep olabiliyor. Yargıya varmak, o kişinin gerçekte bir müşteri olup olmadığını anlamaya çalışmaktan ne de olsa kolayımıza gidiyor. Gerçeği bilmek, kavrayabilmek ise karşımızdakini doğru okumak ile oluyor. Ve bu da ancak ve ancak doğru satış eğitimleri ile... Yarım bilgi ile işimizi tam yapabildiğimiz gibi bir kanı her daim bizde var. İlk giriş cümlemde de belirttiğim gibi, öğrendiğimiz üç beş bilgi kırıntısı ile kendimizi yeterli, bilen, hatta anlaşmazlıkların haklı tarafı olarak dahi görebilme hadsizliğine kendimizi fazlası ile kaptırmış durumdayız. Düzenlediğim satış eğitimlerinde de müşteri psikolojisi ve korkuları konusunda bilgileri, araştırmaları paylaştığımda birçok katılımcı arkadaşımın kendi bilgilerinin yanlış olduğunu, hatta 10-15 yıldır doğru bildikleri bu bilgiler ile satış yapmaya çalışıp neden işi kaybettiklerini anlayamadıklarını kendileri itiraf ettiler. İşi iyi yapabilmenin yolu sürekli öğrenmeye açık olmaktan geçiyor. Çünkü geçen zaman ile bir zamanlar doğru olan bilgiler dahi geçerliliğini yitiriyor. Ancak eğer sadece bilmek ile başarılı olunsaydı profesörler hepsi birden zengin olurdu. Ama böyle bir örnek yok. Veya şans ile bir şey başarılsa, piyango talihlileri en büyük sanayici olabilirlerdi, 3-5 seneye kalmadan büyük dramlar ile batmaları yerine. Bazen bir kriz olur, iki benzer firma birbirlerinden çok farklı yönlerde hareketle biri batarken diğeri çıkabilir. Aslında her ikisi de aynı krizi, ancak farklı bakış açıları ile geçirmiştir. Sizi ne kriz, ne şans, ne sermaye eksikliği batırır, ne de çok bilmek kurtarır... Zamanı doğru okumak, müşteriyi doğru okumak ve fırsatları doğru okumak sizi kurtaracak olandır. Ve bu ancak özel eğitimler ile olur. Bilenlerin hayatını incelemekle, bakış açınızı değiştirmek ve daha geniş perspektiften bakmayı öğrenerek olur. 20 sene, 10 sene öncesinin müşterisi ile şu anın müşterisinin dahi ürün-hizmet anlayışı, satınalma alışkanlıkları dahi birbirinden fersah fersah uzakken, biz olduğumuz yerde aynı bilgiler ile satış yapmaya çalışıyorsak haber vereyim. Dinazorların nesli tükeneli çok oldu. İçinde bulunduğumuz duruma o kadar maruz kalmışız ki, artık ne olaylara ve de kendimize, gidişatımıza farklı gözler ile bakamaz hale gelmişiz. Yine eğitim için görüştüğüm bir firma sahibinin yorumu durumu özetler gibiydi. "Hadi dediğimizde yapabildiğimiz, zaten bizi hiç bir yere götürmeyen yolda daha hızlı koşmak... Başka yol bilmiyoruz ki! İşin içinde çok kalmış olmaktan dolayı bir körlük yaşıyoruz." Hayatında atabileceği en güzel adımı attı. Hatasının farkına "kendi" vardı. Daha fazla anlattıkça, daha fazla öğrettikçe, anlayış ve iş yapış olarak çok daha farklı ve gerçekten etkin yollar olduğunu gösterme şansımız olacak. Ama her birimiz için en önemlisi yarım bilgilerimizle kendimizi haklı çıkarmak için beyhude uğraşmak yerine, nerede yanıldığımızı anlayabilecek noktayı aşana kadar öğrenmeyi durdurmamak. Eğitimlerimize bekliyorum. Kazancınız beklediğinizden de büyük olacak.

Videoda LOG çekmenin Avantajları Nelerdir?

LOG video dosyaları ile ilgili bazı yanlış anlaşılmalar var. Çoğu kişi log video dosyalarını RAW video zannediyor. Oysa sıkıştırılma işlemi yine var fakat daha düz bir renk profili ile kaydediliyor. Bununla birlikte renkler ve veriler düz bir ton eğrisi ve düşük doygunlukta kaydedilir.Buda post prodüksiyonda üzerinde çalışma gerektiren ve manipülasyon için nerdeyse RAW dosyalardakine benzer bir esneklik sağlar. Log çekim yapmanın avantajları nelerdir? Log dosyalar JPEG dosyaları gibi kameramızdan sıkıştırılmış olarak kaydedildiği için az yer kaplar.Log çektiğimizde renk,doygunluk ve ton eğrilerini düzleştirdiğimiz için post prodüksiyonda biraz daha ileri taşıyabiliyoruz.Buda çekimlerimizi renk düzenlemesi yaparken ve farklı kameraları eşleştirirken bize daha fazla esneklik sağlar. Log çekimin temel avantajı ise dosya boyutumuzu artırmamasıdırGünümüzde bir çok güncel DSLR ve aynasız fotoğraf makinelerinin çoğu h.264 veya h.265 kodek ile .mov veya .mp4 dosyası şeklinde çekim yapar.Ve bu datalar sıkıştırılmış datalardır. Log çekim yaptığımız zaman yazılacak data miktarı değil bilgi türü değişiklik gösterir. Ayrıca son kullanıcının ulaşabildiği güncel kameraların çoğu 8bit ve 4.2.0 çekim yapar yani video dosyası için daha küçük boyutlar kullanır. Bununla beraber bazı kemaralar daha yüksek kaliteli video datası toplayabilirler. Ancak bunun için harici görüntü kayıtçıları gerekir. Dolayısıyla Log çekimin avantajları şöyle sıralanabilir. -Pozlama ve renk üzerinde daha fazla kontol alanı sağlaması -Çok hızlı ve extra pahalı hafıza kartlarına ihtiyaç duymazsınız. Harici kayıtçının avantajları ise 4.2.0 8 bit yerine 4.2.2 10bit kayıt yapabilmesi.Buda demek oluyorki 8bitlik bir görüntüde Kırmızı Yeşil ve Mavinin 256 farklı tonunu yakalayabilirken. 10bit bir dosyada bu 1024 farklı tona çıkması demek oluyor. Harici Kayıtçı ise daha yoğun bir renk bilgisine sahip olması, daha az sıkıştırmaya sahip kodekleri ve 30 dakika sınırlamasını aşması gibi çeşitli avantajlarından bahsedebiliriz.

Tantra
(Find English version below) [TR] Tantra, Şamanizm kökenli bilinen en eski düşünce sistemi / teknolojisidir. Yoga düşünce sisteminin & Hinduizm, Budizm, İslam, Hristiyanlık gibi dinlerin temelini oluşturur. Bugün birçok batı ülkesinde Tantra yalnızca seks & cinsellik ile ilişkilendirilmektedir. Evet, bu Tantra'nın öğretilerinde mevcut olan bir yaklaşımdır, ancak manevi / ruhani çalışmaları da içerir. Tantra kelimesi genişlemek anlamına gelir. Zihin, beden & ruh dengesinde benliğin hiçliğe genişlemesini anlatır. Yaşamı & ölümü inceler. Kişinin huzuru & mutluluğu için kendini bulması & kendini sevmesi yolunda rehberlik eder. Bu huzur & mutluluk sayesinde kişi varoluşla genişler. Tantra, kişinin özüne yolculuğunda kılavuzdur. Öz aslında hep benimledir yani Tantra kendime erişmektir. Kişi olarak kendimle olan dengeli iletişim / ilişkidir. Bu kendimi gerçekleştirme yolumdur. Gerçekleşme & özgürleşme halimdir. Ve evet, cinselliğimi de içerir çünkü Tantra maneviyatıma olduğu kadar fizikselliğime de değer veriyor ☺ Senin de öyle:) Herkese sevgiler & Namaste. [EN] Tantra is the eldest known thinking system / technology with roots to Shamanism. It holds the basis for the Yoga thinking system, & religions like Hinduism, Buddhism, Islam, Christianity & so on. Today, in many western countries Tantra is correlated solely with sex and sexuality. Yes, that is an approach available in the teachings of Tantra, however it also involves spiritual work. The word Tantra means to expand. It teaches the expansion of self to selflessness through the mind, body & soul balance. It studies life & death. It guides one to find & love themselves to experience peace & bliss at every moment of life. Through this peace & bliss; one expands with existence/universe. Tantra guides one to oneself. Oneself is actually always here with me, so Tantra is the way to reach myself. It’s the balanced communication / relationship I have with myself. It is my path to self-realisation. My state of realisation & liberation. And yeah, it does involve my sexuality because Tantra values my physicality as much as my spirituality☺ Yours too :) love to all & Namaste.

Kariyer Yönetimi Neden Önemli?

Kariyer; bir kişinin iş hayatında ulaşmak istediği hedefidir. Bu hedefe ulaşmak için kariyerini doğru yöneterek doğru şekilde, doğru adımlarla ilerlemek ister. Ancak zaman zaman yolunun tıkandığını hssettiği, motivasyonunu kaybettiği, ne yapacağını bilemediği zamanlar da olur. İşte bu noktada işin içinden çıkamadığı zamanlarda ve kararsızlık yaşadığında, cesaretini kaybetmeye başladığı anda bir destek alarak yoluna devam etmesi; hem zaman kaybetmemesini hem de motivasyonunu yeniden sağlayarak yoluna emin adımlarla ilerlemesini sağlar. Kariyer yönetimi neden önemli? Kariyer yönetimi: - Kariyerinizde emin adımlarla ilerlemeniz için önemli - Daha iyi hissetmeniz için önemli - Hayatınızı ertelememek için önemli - Daha mutlu olmanız için önemli - İlişkilerinizdeki iletişimin daha iyi olabilmesi için önemli - Kendi hayatınızın lideri olmanız için önemli - Keyifle güne başlamanız için önemli - Motivasyonunuzun sürdürülebilirliği için önemli Bu liste daha da uzayıp gider. Sizin bu listeye eklemek istediğiniz neler var? Kariyer yönetimi sizce neden önemli? Bu soruların cevabını hala bulamadıysanız, doğru kararı vermeniz için emin olun birlikte sorularınıza cevap bulabiliriz.

Kral Çıplak

Son söyleyeceğimi, artık en başta söylemem gerektiğini geç de olsa öğrendim. Ayrıca hikayeleştirerek anlatmanın ilgi çekiciliğini bilsem de o şekilde anlatamayacağım. Bir mühendis olarak öyle bir becerim de yok. Halimiz ve gelinen nokta artık birinin yüksek sesle bağırarak, aynen masaldaki gibi “Kral Çıplak” demesi gereken noktada. İçimdeki bu KRAL ÇIPLAK diye haykıran çocuğu susturmadan, bu çocuğun haykırışını, 30 senelik iş yaşamı tecrübesi olan mühendis Gülay’ın ağzından yapabildiğim kadar anlatmaya çalışacağım. Ben ve bizim dönem yani hep söylediğim gibi bu topraklarda X kuşağı (1965 – 1980) yani diğer adıyla “kayıp kuşak” olan bizler, zaten sürekli olarak sıkıntı, gelecek kaygısı, kıbrıs harekatı, ekonomik krizler, terör, ihtilaller vb olaylar içinde büyüdük. Üstüne üstlük bir de ard arda internet, cep telefonu, Google, yapay zeka vb birçok yeni teknolojik doğuşlara ve inovasyonlara şahitlik etmiş ve değişimlerin içinde olan biri olarak, bu zamanlara gelebilmek ve ayakta kalabilmek için tüm bu değişim ve krizleri yönetmek zorunda kaldım. Soyadım gibi sürekli savaştım. Çözüm bulmak için de, bilgiye ulaşmak için de ben adım attım ve mücadele verdim. Çözüm, iş vs benim ayağıma gelmiyorsa ben çözümün ayağına gittim. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz bu kriz ve pandemi durumunun nasıl yönetileceğini esasında çok iyi bilen ve zaten adı pandemi olmasa da hep pandemik koşullarda yaşamış ve krizlerde, “minimum kaynak ile maksimum verimlilik nasıl sağlanır?”a kafa yormuş biriyim. Önce isterseniz gelin bu “Kral Çıplak” masalını yeniden hatırlayalım J . Günlerden bir gün, uzak bir ülkede, giyimine kuşamına oldukça düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. Kendini dev aynasında göre bu kral, kendi zekasını çok beğenir, diğer insanları önemsemezmiş. Yine bir gün, başka bir ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini söylemiş. Kralın geleceğini haber alan bizim kralın aklına gelen ilk şey; “Acaba hangi giysileri giysem” olmuş. Derhal tellalı çağırmış; -“Bütün terzilere haber gönderin” demiş. Öyle bir giysi istiyorum ki, dünyada bir eşi, benzeri olmasın. Bir müddet sonra, haber her tarafa ulaşmış. En iyi terziler, kralın huzuruna gelmişler, yapabilecekleri tüm modelleri tek tek anlatmışlar. Fakat kral anlatılanlardan hiçbirini beğenmiyor; -”Daha iyisi, daha güzel olmalı!” diye hepsine bağırıp, çağırıyormuş. Duruma hakim olan bilge bir terzi kraldan söz istemiş. – Sevgili kralım, ben size çok özel bir elbise dikeceğim demiş. Kral nasıl olacak diye sormuş. Bilge terzi, “size öyle bir elbise dikeceğim ki eşsiz olacak! Ne sizden önce, ne de sonra kimse bu elbiseyi giyemeyecek.” Demiş ve işi almış. Bilge terzi ; ”Fakat bir şartım var” demiş. ”Elbisenin dikimi bitene kadar hiç kimse işime karışmayacak, odama girmeyecek.” demiş. Kral aradığını bulmanın sevinciyle, bu teklifi kabul etmiş. Hemen bir kaç kese altın verip; -”Haydi o zaman derhal dikmeye başla!” diye emretmiş. Bilge terzi hemen başlamış çalışmaya. Odasına çekilip, her gün kraldan iki kese altın geliyormuş kendisine. Aradan günler, haftalar geçtikçe kralın merakı artmaya başlamış. Nihayet bilge terzinin hangi kumaşı diktiğini görmek için odaya girmiş. Bilge terzi, dikiş tezgahının üstünde harıl harıl çalışıyormuş. Kral sessizce bir süre terziyi izlemiş, bir şey göremeyince sinirlenmiş kral. – “Günlerdir seni besliyorum, her gün kese kese altınlar gönderiyorum, demek boş oturuyorsun. Bunun için mi veriyorum altınları demiş? Bilge terzi sakin ve kendinden emin bir şekilde; – “Sevgili kralım, bu kumaş çok özel bir kumaş. Bunu sadece akıllı insanlar görebilir.” demiş. Bakın ne kadar da güzel oluyor, öyle değil mi?” Kral, aptal durumuna düşmemek için; -”Evet, çok güzel. Demek zorunda kalmış ve hızlıca çıkmış odadan. Çok geçmeden bu söylenti şehrin her tarafına yayılmış. Kralın yeni elbisesi için herkes; ”Sadece bu elbiseyi akıllılargörebilir!” diyormuş. Nihayet insanlar meraktan çatlamadan merasim günü gelmiş, çatmış. Halk alana toplanmış, meraklı gözlerle kralı beliyormuş. Terzi kralı giyim odasına almış, eski elbiselerini indirerek ona gerçekten varmış gibi üzerine diktiği elbiseleri giydirmiş. Sonrada kralın karşısına geçip; -”Muhteşem oldunuz sevgili kralım, gerçekten çok şıksınız” demiş. Kral, bilge terzinin bu iltifatları karşısında, aynadaki çıplak bedenine hiç aldırmadan; -”Teşekkürler,çok güzel olmuş, çok beğendim.” demiş. Kral yeni elbiseleri ile gelmiş merasim alanına. Toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar ama kimse cesaret edip de krala çıplak olduğunu söyleyememiş. Birden kalabalığın içinden genç bir çocuk haykırmış; -“Kral çıplak!” Bunu duyan halk gülmeye başlamış ve nihayet kral, geç olsa da gerçeği anlamış. Durumumuzda bir fark olmadığını siz de görüyorsunuz herhalde. Hatta henüz gerçeği anlamadığımıza ve hala “her şey güzel olacak” , “çifte bayram yapacağız ” vb konuştuğumuza ve toplum olarak da böyle bir beklenti içindeysek de daha da vahim bir durumdayız. Şimdi gelelim balçıkla bile sıvanamayacak gerçekliklere. Beklentilerin üzerindeki maskeleri çıkartıp, gelin https://scoperatings.com/#search/research/detail/163377EN ‘dan Avrupa Birliğinin ekonomik yaklaşımlarını temsil ettiği kabul edilen Alman derecelendirme kuruluşu Scope Ratings, 2020 raporuna bakalım. Burada Scope Ratings 2020 yılı ülkeler dış kırılganlık ve dayanıklılık raporununda, Türkiye’nin 63. Sıra ile sondan altıncı sırada olduğunu belirtiyor. 21. Nisan tarihli son güncellemeye göre Scope Ratings “riskli üçlü” olarak değerlendirdiği Arjantin, Türkiye ve Gürcistan ekonomilerini, ödemeler dengesinden kaynaklanan sorunlar ve döviz kuru oynaklığı gibi faktörler karşısında kırılgan olmakla kalmayıp, krizlere direnebilme kapasitesi yönünden de çok zayıf bulunduklarını kaydediyor ve “yatırım yapılamaz” olarak tanımlıyor. Yani Türkiye ekonomik olarak batma noktasında doğru gidiyor! Eğitimdeki gerçekliğimizi görmek için de, Nature Index’in, dünyadaki üniversiteleri 1.Aralık.2018 – 30.Kasım.2019 tarihleri arasında yayınladıkları araştırma makalesine göre sıraladıkları https://www.natureindex.com/country-outputs/generate/All/global/All/score raporuna baktığımızda ise Amerika Üniversitelerinin 28330 adet makale ile 1. sırada yer aldığını görürken, Türkiye Üniversitelerinin ise 368 makale ile 39. Sırada yer aldığını görüyoruz. İran, Meksika, Arjantin üniversiteleri bile bizden daha iyi konumdalar. Memlekete mühendis, doktor, sanatçı, işletmeci, edebiyatçı, ekonomist, hukukçu vb her meslekten uzmanı yetiştiren üniversitelerimizde üretilen araştırmalar, makaleler ile birinci sıradaki Amerika ardında 77 kat fark var. İnsanları travmalardan, ülkeleri krizlerden koruyan gücün bilgiye dayalı yönetim becerisi olduğu gerçeğini görürsek, gelişmişlik düzeyi açısından da örnek olarak bir Amerika ile aramızda 70 misli fark olduğunu anlarız. Ayrıca https://www.theguardian.com/international, https://www.bild.de/ vb. Avrupanın yüksek tirajlı gazetelerine baktığımızda, onların bile önümüzdeki 2-3 senelik geleceği riskli gördüklerini ve biran evvel alınacak önlemlerini sıraladıklarını görürüz. Peki biz geleceğe yönelik ne önlemler yapıyoruz ya da en azından kendi kendimize şunları soruyor muyuz? Korona günleri bize ne öğretti, ne öğretiyor? Her şeye rağmen ne yapabiliriz? Bir daha böyle bir kriz olursa neyi farklı yaparım? Şirketler olarak üretimimin durmaması için ne yapmalıydım? En önemli konu olan eğitim sektöründe olanlar ise, eğitimi ve sınav sistemini her yerden öğrencinin ayağına ulaştırmak, eğitim sistemimi kalitesini düşürmeden devam ettirmek için ne yapmalıyım? Yani “Eğitim Yönetim Sistemi” denilen neymiş bir bakayım! Başarılı yönetimin bir formülü vardır. O da Ölçülebilir, Tekrarlanabilir ve Yönetilebilir bir sistem kurmaktır. Bu da yönetimde “Beş Boşluk Modeline” göre öncelikle Finans Müşteri İnsan Kaynakları Eğitim Süreç Işlevlerini hem “gerekli ve yeterli kalitede yerine getirmek”, hem de “bu beş başlıkta yönetim yetkinliği olan yeteri kadar elemana sahip olmakla” olur. Ancak ondan sonra tüm bunları birleştiren bir üst düzey stratejik yaklaşıma sahip olunur ve her türlü sorun yönetilebilir hale gelir. Özetlersek; İlgisiz eğitim Eğitimsiz bilgi Bilgisiz beceri Becerisiz yönetim Yönetimsiz istikrarlı süreç İstikrarlı süreçsiz, istikrarlı şirket ya da ülke olmaz! Dr.Müh. Gülay SAVAŞ

Neden hiçbirşey yolunda gitmiyor?

Çağımızın ve de çoğumuzun en çok sorduğu soru bu değil mi? Ve cevabı da soruda gizli her soruda olduğu gibi. Yunus Emre'nin dediği gibi "bir ben var benden içerü' işte tüm cevaplar da bu cümlede aslında. Siz soruyu sorarken cevabı da hayatınıza sokuyorsunuz hem de sorduğunuz AN' da. Kendinize itiraf ediyorsunuz "hiçbir şey yolunda gitmiyor." Şimdi teşhis tamamsa gelelim çözüme ? O zaman tam tersini söyleyip kurtulalım di mi ? Çözüm çok basit ama doğru soru doğru cevap kısmı herkesin mizacına göre farklı olduğu için ilk adım kendini tanımak o yüzden. Gene mi aynı şey di mi ; ama herkeste aynı ezber cümleleri söylüyor. Evet haklısınız hep aynı şeyler ama eğer size bunun cevabını verecek doğru adresi bulamadıysanız söylenen sözler zahirde kalır ve size hep nakarat gibi gelir. Gelelim ilk doğru soruya ; bana benim mizacıma uygun doğru cevapları verecek kişi kim ve bu kişi karşıma ne zaman çıkacak? Eğer o kişi ben isem yolumuz mutlaka kesişir zaten ama ben degilsem bile sizi size anlatacak doğru kişi / olay / kitap vs.ile bu soruyu sorduktan sonra mutlaka karşılaşırsınız. Tecrübe ile sabittir. ?? ( Hayatınızın ressamı sizsiniz.)

Excel'de Histogram Nasıl Yapılır?

Bu yazımızda sizlere Excel’de Histogram nasıl yapılır ondan bahsedeceğiz. Diğer çubuk grafiklere çok benziyor, ancak sayılarınızı belirlemelerinize göre aralıklara ayırıyor. Diğer grafik türlerine kıyasla, histogramlar farklı verilerin yanı sıra meydana gelme kategorilerini ve sıklıklarını tanımlamayı kolaylaştırır. Haydi başlayalım. ?? EXCEL’DE HİSTOGRAM Office 2016 ve sonrasında yerleşik grafikler içinde Histogram grafiğini bulabilirsiniz. Ayrıca Histogram aracını kullanarak Excel’de Histogram oluşturabilirsiniz. Analiz etmek istediğiniz verileri ve kullanmak istediğiniz frekans aralıklarını temsil eden sayıları girerek oluşturulur. Histogramlar Office 365, Excel 2019, 2016, 2013, 2010, 2007 ve Mac için Excel tarafından desteklenir, ancak attığınız adımlar hangi Excel sürümünü kullandığınıza bağlıdır. Hatırlatma: Excel 2016 öncesinde Histogram aracını kullanmak için Analysis ToolPak / Çözümleme Araç Takımı eklentisi gerekir. Bu eklenti Excel Online’da desteklenmez. Ancak, Excel Online’ı kullanarak Excel’in masaüstü sürümünde oluşturulan bir histogramı görüntüleyebilirsiniz.. Excel’de Histogram Grafik Nasıl Yapılır? Excel 2016 ve sonrasında mevcut yerleşik grafiklerden biri olduğu için kullanımı oldukça kolaydır. Başlamak için, histogramınızda kullanmak istediğiniz verileri bir çalışma sayfasına girin. Örneğin, 1000 çalışanı olan şirketinizdeki kişilerin isimleri bir sütunda, yaşlarını da başka bir sütunda girin. Veri tablonuzdaki herhangi bir hücreyi seçin. Ekle menüsüne gelin. Grafikler grubu içerisindeki İstatistik Grafiği Ekleyi seçin. Histogram grafik türünü seçin. Yatay Eksende çift tıklayın. Bölme genişliğini 5 olarak düzenleyin. Veri etiketlerini ekleyin. Grafiğiniz hazır. İşte Histogram grafik oluşturmak artık bu kadar basit. Yukarıda listedekileri uygulamak istersek karşımıza böyle bir Histogram grafik gelecektir. (Renkleri düzenlenmiştir.) Bir de gif resim üzerinde adımların nasıl uygulandığını göstereyim.. Excel 2013, 2010 veya 2007’de Histogram Oluşturma Yukarıda da belirttiğim gibi, 2016 öncesinde Histogram grafik oluşturabilmek için Analysis ToolPak / Çözümleme Araç Takımı eklentisini aktif etmeniz gerekir. Bu eklentiyi aktif etmek için şu yönergeleri izleyebilirsiniz. Dosya menüsünü tıklayın. Seçenekleri seçin. Eklentileri tıklayın. Git butonuna basın. Analysis ToolPak / Çözümleme Araç Takımı eklentisini seçin. Tamam butonuna basın. Bu yönergeleri izledikten sonra Veri menüsünde en sağda Çözümleme grubu içerisinde Veri Çözümleme eklentisini göreceksiniz. Aşağıdaki gif resimde de nasıl aktif edebileceğinizi gösteriyor olacağız.. Bu Çözümleme aracından Histogram elde etmek için de için de öncelikle bin aralıklarımızı bir alana yazalım. Örneğin; 1000 çalışanlı bir firmada, 23 yaş ile 48 yaş arasında, 5 yıl aralıklı olarak kaçar kişi var onu bulmak için bu aralıkları D2’den itibaren 28, 33, 38, 43, 48 şeklinde alt alta yazalım. Sonrası için aşağıdaki gif resme bakabilirsiniz. İPUCU: Veri Çözümleme ile gelen Histogramın ayınısı SIKLIK / FREQUENCY fonksiyonu ile de elde edebiliriz. Verilerimiz var, bir de belirli takip aralıklarımız. SIKLIK fonksiyonu ile, tüm değerlerin belirtilen aralık içerisinde hangi sıklıkta yinelendiğini kolaylıkla bulabiliyoruz. Buraya bırakacağım Excel dosyasında tüm anlatılanlarla ilgili örnek grafik ve uygulamaları bulabilirsiniz. Daha detaylı bilgiye Microsoft Support‘tan ulaşabilirsiniz. Diğer yazılarımızda görüşmek üzere, hoşça kalın. ??♂️ Bu yazımızı çevrenizle paylaşarak birçok kişinin de bilgi sahibi olmasını sağlayabilirsiniz. ??

Webtures’ın Başarısında 5’e Bölme Kuralı

5’e bölme kuralı aslında şirketiniz, girişiminiz, kariyeriniz için uygulanabileceği gibi günlük hayatınızın akışını da verimli hale getirmek için uygulayabilirsiniz. Bu kurala göre şirketteki verimliliğimi artırmak için yaptığım tüm rutin işleri önem derecesine göre 5 parçaya ayırırım. Bunlar; %’lik dilimler halinde önem derecesine göre; 1. 0 – 20 : Düşünme ve üretmek gerekmeyen, tamamen rutin, sıradan ve angarya, bilgi ve deneyime bağlı olmayan işler. Örn. araba yıkama, ütü, taşıma işlemleri. 2. 20 – 40 : Üzerinde çok fazla kafa yormayı gerektirmeyen, belki çok kısa üzerine eğilerek çözüm bulunabilecek ve yürütülebilecek işler. Örn. Toplantı takvimleri, planlamalar, firma içi organizasyonlar vb. 3. 40 – 60 : Düzenli kontrol etmeyi, rapor tutmayı ve iyileştirmeyi gerektiren işler. Örn. Muhasebesel işlemler, reklam ve pazarlama, marka ve pr çalışmaları vb. 4. 60 – 80 : Üretmeyi ve geliştirmeyi gerektiren, aksamaması ve sürekli geliştirilmesi gereken işler. Örn. En yüksek maaş aralığına sahip çalışanların yürüttüğü çalışmalar gibi. 5. 80 – 100 : Kendinizin, firmanızın veya girişiminizin yapı taşını oluşturan, ana gelirini oluşturan ve lokomotifi olan işler. Örn. Ana hizmetleriniz ve bunun sağladığı performans gibi. Tüm bu gruplandırmayı yapttıktan sonra şuna odaklanmalısınız, sizi aşağı çeken, oyalayan, vakit kaybettiren, değerli işler üretmenizin önüne geçen ve en önemlisi yeni arayışlara girmenizi engelleyen çalışmalardan kurtulup daha değerli çalışmaları uygulamaya koyulmanız gerekir. %’lik dilimler halinde önem derecesine göre yapılması gerekenler; 1. 0 – 20 : Kesinlikle yapılmaması gerekir, sorumluluk alınmaması ve hatta kontrol dahi edilmemesi gereken işler. 2. 20 – 40 : Yapılmaması gereken, ancak sorun çıkması halinde ilgilenilmesi gereken işler. 3. 40 – 60 : Sorumluluk alınması gereken veya düzenli takibinin yapılması gereken işler. 4. 60 – 80 : Sürekli üzerinde çalışılması ve iyileştirilmesi gerekir. 5. 80 – 100 : En iyi sonucun elde edilebilmesi için gerekli tüm bileşenler için uğraşılması ve sürekli performansının artırılması gerekir. Webtures bir startup olarak başladı. Herkes şunu bilir ki, bir girişimci her işi yapar :) bulaşık yıkar, fatura keser, telefonları açar, kargo hazırlar ve daha onlarcası :) ancak ne zaman ki 5’e bölme kuralını uygulamaya başladım, şirketin çok daha hızlı büyüdüğünü gördüm. Yaptığım şey çok basitti 1. ve 2. kademedeki işleri yapabilecek yeni pozisyonlar oluştur ve bu görevlerden kurtul. Sonrasında kalan vaktini 3, 4 ve 5 kademelerinin üstüne konumlandırılabilecek yeni işlere odakla. Artık daha faydalı işlere odaklanabiliyordum. Sosyal medya yönetimi, pazarlaması ve stratejileri geliştirmeye başladıktan sonra o tarafta oluşturduğumuz sistem artık stabil yürütülebilir durumdaydı ve sosyal medya departmanı oluşturmaya başladık. Satış ve pazarlama tarafında sistem oturmuş ve artık benden çıkması gerekiyordu ve satış, pazarlama departmanı oluşturmaya başladık. Dolayısıyla girişimcilikten kurumsal bir şirket olmaya uzanan yol, başta benim olmak üzere tüm ekibin yaptığı işleri 5’e bölmek ve bu gelişimi gösterebilecek herkesin iş gücünü daha verimli işlere aktarabilmesini sağlayacak şekilde yeni istihdamlar sağlamak. Dolayısıyla sadece kendim için değil, ekipteki herkesin her geçen gün yaptığı işlerdeki ilk 2 basamağı yeni başlayacak ekip üyelerine devrederek elde ettiği ve deneyimleri de kullanarak artık daha faydalı yeni 2 basamağı oluşturmaları gerekiyordu. Ben ve tüm ekip üyeleri şirkete sağladığı faydayı artırıyor, beraberinde ekibin sayıca büyümesi de devam ediyordu. Nicelik olarak da nitelik olarak da bu büyüme startup ruhunu kaybetmeden daha kurumsal bir yapı oluşturuyordu. Ancak bunu sağlayabilmek için ülkemizdeki patronlarda ve üst düzey yöneticilerdeki düşünce yapısının kesinlikle değiştirilmesi gerekiyor. Çünkü bir uzman 5-6 uzmanlık alanında çalıştırılmak isteniyor. Her pozisyon için ayrı istihdam sağlayarak uzmanlaşma desteklenmiyor. Daha fazla kaliteli iş üreterek kazanmak yerine, daha fazla tasarrufla kazanmak hedefleniyor. Uzun vadede büyüyerek sağlam bir marka oluşturmak için kâra değil faydaya odaklanılmalıdır. En büyük temennim Türk patronlarının fayda odaklı yaklaşım sergileyecek vizyona daha fazla sahip olmaya başlamalarıdır.

PANİK ATAK

Panik Atak Panik Atak Nedir? Panik atak gerçek bir tehlike ve belirgin bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteren yoğun korku atağıdır. Panik atak anı çok korkutucudur, kişi kalp krizi geçirdiğini veya öleceğini düşünebilir. Birçok insan hayatları boyunca bir ya da iki panik atak geçirebilir. Ancak panik ataklar sürekli tekrarlıyorsa panik bozukluğundan bahsedilir. Panik Atak Belirtileri Nelerdir? Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı, göğüsde baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak gibi hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak gibi hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme veya ateş basmaları başlıca panik atak belirtileridir. Panik atağın en belirgin özelliği nerede ve ne zaman ortaya çıkacağının bilinmemesidir. Aniden ortaya çıkar, 10 dakikada en yüksek seviyesine çıkar ve genellikle 15 dakika içinde sonlanır. Uykuda bile panik atak gözlenebilir. Panik atak yaygın anksiyete bozukluğunun bir parçasıdır. Yapılan araştırmalara göre kadınlarda daha sık görülür. Panik Atak Sırasında Ne Yapmalı? ♦ Atak ile savaşmayın. ♦ Mümkünse bulunduğunuz yerde kalın. ♦ Olumlu, huzurlu ve dinlendirici yerlere odaklanın. ♦ Atağın geçeceğini kendinize hatırlatın. ♦ Unutmayın, bu hayatınıza yönelik bir tehdit değildir. ♦ Yavaş ve derin nefes alıp verin. Eğer panik atak hastasıysanız psikoloğunuzun tedavi planınıza sadık kalın. Yeteri kadar uyuyun. Dengeli ve sağlıklı beslenmeye çalışın. Stresle baş etme becerilerini öğrenin. Alkol, sigara ve aşırı kafein tüketiminden uzak durun. Düzenli egzersiz yapın. Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Pandemi Dönemi Çocuklara yaklaşımımız nasıl olmalı?

Tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını sebebiyle hepimiz sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Sağlığımız konusundaki düşüncelerimiz ve belirsizlik durumu psikolojimizi olumsuz etkiliyor, kaygı ve korkularımızı tetikliyor. Biz bile bu kadar etkileniyorsak, bir yaşa kadar soyut kavramları anlamlandıramayan çocuklar virüs ve karantina hakkında ne düşünür? Peki bu dönemde çocuklara yaklaşımımız nasıl olmalı? İlk dikkat etmemiz gereken nokta, hissettiğimiz yoğun kaygı ile çocukların üzerine fazla düşmekten, aşırı koruyucu kollayıcı, panik yaratıcı yaklaşımlardan uzak durmaktır. Çocuklara kaygı ve korkuların, önlem almamız için bizi korumaya çalışan beynimiz tarafından üretildiği anlaşılır bir dille anlatılabilir. Virüs hakkında bilgi vermek durumu saklamamak önemlidir. Çocuğun karantina sürecindeki kaygısını anladığınızı belirtebilir yaşa uygun samimi bir sohbet havasında virüs hakkında bilgiler verebilirsiniz. Anne baba çocuğa rol model olmalı ve bu dönemde hep beraber dikkat etmeleri gereken hijyen koşulları konuşulmalı. Örneğin elimizi ne zaman ve nasıl yıkamamız gerektiğini gösterebilirsiniz. Güven duygusu, bir çocuk için bu dönemde çok gerekli. Dışarı çıkamayan, okuluna gidemeyen bir çocuk doğal olarak güvende olmadığını hissedebilir. Birlikte çeşitli etkinlikler yaparak ortaya somut ürünlerin konması, çocukların kendilerini ifade edebilmesine ve duygularını yansıtabilmesine yardımcı olur. Resim çizmek, oyun hamuru oynamak, hikayeler anlatmak, ailece oyunlar oynamak hem iyi hissettirecek hem de iletişimi kuvvetlendirecektir. Sosyal medya ve televizyonda pek çok çarpıtılmış ve korku yaratan haberlerle karşı karşıyayız. Biz bile bu haberlerden aşırı etkilenip kaygılanıyorsak, bir çocuk ne hisseder? Bu sebeple çocukların yanında haber takibi büyük bir dikkatle yapılmalı, televizyon ve sosyal medya kullanımına dikkat edilmelidir. Pandemi döneminde ister istemez günlük hayat akışımız değişti. Rutinlerin bozulması çocukların ruhsal, sosyal, akademik, motor, zihinsel gelişimlerini sekteye uğratıyor. Belli saatlerde okula gitmeye, oyun oynamaya alışmış bir çocuk için bu düzenin bozulmuş olması epey zor. Bu yüzden uyku, yemek, teknoloji kullanımı, oyun oynama ve ders saatlerini mümkün olduğunca sabit tutmalı, belli rutinler korunmalıdır. Bu düzene 20-30 dk gevşeme egzersizleri ekleyerek çocukların zinde kalmasını sağlayabilirsiniz. Bizi ve tüm dünyayı etkileyen salgın bizim seçimimiz değil fakat pandemi sürecini nasıl geçireceğimiz bizim seçimimiz. Bu noktalara dikkat etmek çocukların ruh sağlığını korumak adına önemli adımlardır.

Bilgi Teknolojileri sektöründe aranan meslekler

Bugün Bilgi Teknolojileri sektörünün birçok alanında yetişmiş eleman sıkıntısı vardır. Çok acıdır ki, bir yanda üniversite mezunu birçok genç iş bulamıyorken diğer yanda Bilgi Teknolojilerinde birçok alanda yetişmiş eleman bulunamıyor. Bazı alanlarda eleman bulunamamasının nedeni üniversitelerde bu alanlar için eleman yetiştiren bölümlerin olmamasıdır. Üniversiteler akademik çalışmaların yapıldığı kuruluşlardır. Üniversiteyi bitirenlerin piyasada nasıl bir işte çalışacağı üniversitelerin pek de umurunda değildir. Hukuk, Tıp, Mühendislik gibi belli başlı bazı bölümler dışındaki birçok bölümden mezun olan gençlerin piyasada ne tür bir işte çalışabileceği belli değildir. Günümüzde sadece bazı özel üniversiteler fark yaratmak adına mezunlarını piyasanın ihtiyacına göre yetiştirmek üzere çalışmalar yapmakta ve buna göre yapılanmaktadırlar. Bilgi teknolojilerindeki meslekleri 3 bölümde toplayabiliriz: 1- Günümüzde Türkiyede bilinen ve geçerli olan meslekler: İş analisti, Bilgisayar Mühendisi, Bilgisayar Programcısı, Yazılım Mühendisi, Yazılım Uzmanı, Uygulama Programcısı, Sistem Programcısı, Web programcısı, Web Tasarım Uzmanı, Sistem Analisti, Sistem Yöneticisi, Veritabanı Yöneticisi, Sistem Destek Mühendisi, Network Mühendisi, Operasyon Uzmanı, PC Teknisyeni. 2- Günümüzde Türkiyede az bilinen ve geçerli olan meslekler: Proje Yöneticisi, Ürün Yöneticisi, Program Yöneticisi, Yazılım Test Mühendisi/Uzmanı, Kalite Güvence Uzmanı, Sistem Admini, Unix Admini, Bilgi Güvenliği Uzmanı, Java Programcısı, Oracle DBA (DataBaseAdmin), Information Security Manager, Delivery Manager, Change Management Analyst, Change Management Manager, Release and Deployment Manager, Service Management Manager, Service Management Analyst, Incident Management Manager, Incident Management Analyst, Configuration Management Analyst, Configuration Management Manager, IT Operations Manager, IT Operations Analyst, Data Scientist, Data Analyst, Machine Learning Developer. 3- Günümüzde Türkiyede henüz duyulmaya başlayan ve ihtiyaç duyulacak olan meslekler: Performans Mühendisi, Yazılım Test Mimarı, Web Mimarı, Quality Assurance Engineer, Infrastructure Analyst, Information Architect, Asset Management Manager, Asset Management Analyst, Service Level Agreement Manager, Availability Manager, Demand Manager, Capacity Manager, Requirements Engineer. Peki bu mesleklere nasıl sahip olabiliriz derseniz, öncelikle Bilgi Teknolojileri ile ilişkili bir bölümden mezun olmanız iyi olur. Bu meslekler için gerekli altyapıyı ancak böyle bir bölümü bitirerek kazanabilirsiniz. Daha sonra bu alanlarda yüksek lisans yapmak veya bu alanlarda eğitim veren özel firmalardan eğitim ve sertifika almak, sizlere bu mesleklerle ilgili kapıları açmaya yetecektir. Bilgi Teknolojileri ile ilişkili bir bölümden mezun değilseniz bile yine de bu mesleklerden birine kendinizi hazırlamanız mümkündür. Önemli olan istemek, hedef koymak ve bu hedefe nasıl ulaşacağını bilmek ve bu hedefe ulaşacak stratejiyi uygulayabilmektir. Unutmayın her şey sizin elinizde.
